Çocukken alın alın diye yalvardığımı biliyorum ilk haftalığından başlayarak para biriktirip geçte olsa aldıgım bisikletimi halen unutamıyorum vayyy be ne günderdi :))
Tüm çocukların sahip olmak istedikleri, ancak bir çoğunun üç tekerlisine bile bsahip olamadığı bir vasıta. Dünyadaki bisiklet alamayan tüm çocuklara birer bisiklet alabilecek kadar zengin olamak isterdim.
Kazadır. Kol yamultmaktır, parmak çıkarmaktır. Tutkudur, heyecandır. Uçmayı ve kaçmayı bilmektir. Bir yere ulaşırken ayağını yere değdirmemek için efor harcarken alınan risktir, motivasyondur. Bir de inerek gittiğimiz bir yolu yine inerek çıkabilsek.
geçen yazda binememiştim bu yazda binemedim....öylesine özledim ki aslında...arada mahalledeki veletleri durdurup bi tur atıp geleyim diye yalvarasım geliyor....geçen birine teklif ettim...olmaz büyü artık demez mi...oysaki dizlerimdeki yara izleri geçmio ben büyüdükçe....bi yanımızla hep çocuğuz...
İlk bisiklet' tanımlamasının tarih kitaplarında farklı isimlerle karşımıza çıktığını görüyoruz. Leonardo da Vinci'nin 1490'lı yıllara ait çalışmalarında bugünün bisikletine benzer bir çizime rastlanıyor. Ancak, sanatçının pek çok çizimi gibi, bu tasarım da gerçeğe dönüştürülmemiş. Bundan tam 300 yıl sonra, 1790'da, Fransız zanaatkar De Sivrac'ın geliştirdiği 'koşma makinesi' ortaya çıkıyor. 'Célérifére' olarak adlandırılan bu tasarım, iki tekerleğin bir direkle birleştiril-mesinden ibaret... 19. yüzyılın başlarında ise bisikletin kökeni olarak gösterilen, Alman Baron Karl von Drais'in 'koşma makinesi' ile karşılaşıyoruz.
Drais'in 1817'de geliştirdiği, tümüyle ahşaptan imal edilen ve sonraları 'Draisienne' adıyla anılacak olan bu 'koşma makinesi', Fransız De Sivrac'ın makinesine çok benziyor. Ancak iki tasarımın arasında önemli bir fark var; Drais'in koşma makinesinde ön tekerlek sabit değil yönlendirilebilir... Bir ulaşım aracı olarak pek işlevsel olmayan 'Draisienne' daha çok gençler için bir eğlence aracı olarak görülmüş. 1839 yılı, bisikletin evrimsel gelişimi için önem taşıyor. İskoç demirci Kirkpatrick Mac Millan, arka tekerleğe bağlanan ve döndüren krank düzenekli, pedallı ilk bisikleti geliştirmiş.
Pek çok kaynakta bisikletin gerçek mucidi Mac Millan olarak gösterilse de bu tasarım İskoçya dışına pek çıkmamış. Bu yüzden, Fransız Pierre Michaux, 1850'li yıllarda geliştirdiği pedallı model sayesinde 'bisikletin babası' olarak biliniyor. 'Velocipéde' (velespit) olarak anılan bu modelde gövde ve jantlar tahtadan, tekerlek ise metalden imal edilmiş ve pedal doğrudan ön tekere bağlı. Pedal bir kez döndürüldüğünde ön tekerlek de bir kez dönüyor ve dolayısıyla 'Velocipéde' in hızı ön tekerleğin büyüklüğüne bağlı...
'Velocipéde' bisikletin ticari anlamda ilk başarısıydı ancak bu tasarımın da bazı eksiklikleri bulunuyordu.
Pedalın ön tekerleğe bağlı olma-sından ötürü verimli ve süratli bir sürüş elde edile-miyordu. İmalatçılar ve tasarımcılar daha uygun modeller için çeşitli geliş-tirmeler yaptılar. Bu çalışmalar İngiliz mühendis James Starley'in 1871'de geliştirdiği 'Peni-Çeyrek Peni' modelinde vücut buldu. İngiliz bozuk paraları peni ve çeyrek peni arsındaki boyut farkı göz önüne alınarak ön ve arka tekerlekler geliştirildi. Arka tekerleğin dört katı çapa sahip olan ön tekerleği, tüp şeklindeki yalın metal iskeletiyle ve kauçuk lastikleriyle 'Peni-Çeyrek Peni', bisiklet tasarımında hızlı ve verimli modellere giden yolda önemli bir aşamaydı. Ancak bisiklet tasarımı hala mükemmel değildi. Bisikletin bu yapısı binmeyi zor hale getiriyor aniden durma durumlarında kazalar meydana geliyordu.
Lawson tarafından 1874'te geliştirilen 'güvenli bisiklet'te hareket bir dişli ve zincir takımı aracılığıyla arka tekerleğe aktarılarak, tekerlek çapları eşitlendi. Bu yeniliklere veteriner John B. Dunlop tarafından geliştirilen şişme lastikler eklenince önceki modellerin pabucu dama atıldı ve bisiklet bugünkü şekline neredeyse kavuşmuş oldu.
Bundan sonraki adımlar vites sistemlerinin geliştirilmesi hatta otomatikleştirilmesi ve bisikletin ağırlığını azaltan malzemelerin kullanılması şeklinde oldu.
Bugün önemli bir spor dalı olan bisiklet aynı zamanda çevre dostu bir ulaşım aracı. Yakıt sıkıntısı ve verimlilik gibi kavramların tasarımda önem kazandığı günümüzde, bisiklet süren bir insanın hareket eden tüm canlı ve makinelerden daha az enerji harcadığı saptandı. Teknoloji şaheseri bisiklet, yeri doldurulamayacak bir buluş olarak kalmaya devam ediyor.
Motosikletler ise iki tekerlekli, bisiklet benzeri, içten yanmalı motora sahip bir ya da iki kişilik ulaşım aracıdır.
İlk örnekleri bisikletlere motor takma girişimleriyle ortaya çıkmıştır. 1869 yılında ABD Massachusetts’li Sylvester Roper buhar gücüyle çalışan motosiklet benzeri bir taşıtı geliştirmeye çalışmıştır. 1893 yılında Felix Millet beş silindirli bir motoru bir bisikletin ön tekerleğine takarak bugünkü motosiklete oldukça benzeyen bir taşıt gerçekleştirmiştir.
Başarılı ilk iki tekerlekli motorlu taşıt tasarımını Fransız mucitler Michael ve Eugene Werner gerçekleştirmiştir. Werner kardeşler aracın motorunu, kadronun altına iki teker arasına yerleştirdiler. O tarihten sonra motosiklet tasarımlarında motor hep aynı yerde kalmıştır.
Üretilen motosikletlerde tip ayrımından çok kullanıcıların tercihleri öne çıkmaktadır. Örneğin hem gezi hem de spor motosikletlerinin özelliklerini tek motosiklette barındırma çabası sonucu üretilen gezi-spor motosikletleri çok fazla motor sever tarafından tercih edilmektedir. Tabiki bu motosiklette gezi motosikletinin sürüş rahatlığı olmamasının yanında bir spor motosikletteki hız da beklenmemelidir. Sonuç olarak gezi motorsikletinden daha iyi performansa sahip olup spor motorsikletinden daha iyi sürüş rahatlığı sunan bir motosiklettir.
Şimdi hala bisiklete binerim. Ama çocukken bunun zevki bir başkaydı. :) .Çok yaramaz olduğumdan ne yapacağımı evdekiler kestiremezlerdi. Ve her sokağa çıktığımda artık yalvarırcasına tembihte bulunurlardı; ne olur insaflı ol diye. Ben ve arkadaşlar mahallenin belaları. Sapanla cam kırmalar, bahçelerden salatalık çalıp sonrada bunları onların kapısının önünde afiyetle yemeler. Daha nice yaramazlıklar. Ben en çok bisikletle parkın yanındaki inşaattan atlamaya bayılırdım. İkinci kata çıkar ve hızla bisikleti sürerdik ve kumların üstünde kim bisikletinin üstünde düşmeden kalacak diye iddeaya girerdik.Ben kalamadığım zamanlar mutlaka bir yol bulur bir daha denetirdim, :) . Ahhhhh o günler ahhhhh... Ama şimdi bu yaşımda yine yaparım... İçimdeki yaramaz kız sanırım hiç büyümemiş... hahaha... Annem duymasın, kadıncağız beni uslandı sanıyor... :)
bisikletle 2 çocuğa çarpmıştım... anneleri nası bağırıyodu ya... ikiside hani ailenin tek çocuğu olurda herkes üstüne düşerya onlardandı... oysa benim durumum onlardan daha kötüydü ne biçim kanıyodu dizim... ama hızlı gitmiyodum diye yalan aymıştım... o zaman yarışıyoduk taa....
düşmeden kulanılması öğrenilmeyen iki tekerlekli araç ilk bisiklete bindiğimde daha küçücük bir çocuktum ve bisiklet benden çok büyüktü o zamanlar moda bilsikletler bisan markaydı ne dağı ne yamacı vardı vites mi oda neydi ki
Tutku.
"Bir bisiklet alın. Kesinlikle pişman olmazsınız, şayet yaşarsanız." Mark Twain
Çocukken alın alın diye yalvardığımı biliyorum ilk haftalığından başlayarak para biriktirip geçte olsa aldıgım bisikletimi halen unutamıyorum vayyy be ne günderdi :))
Tüm çocukların sahip olmak istedikleri, ancak bir çoğunun üç tekerlisine bile bsahip olamadığı bir vasıta.
Dünyadaki bisiklet alamayan tüm çocuklara birer bisiklet alabilecek kadar zengin olamak isterdim.
hiç tadına varamdığım çocukluk düşü:((
Kazadır. Kol yamultmaktır, parmak çıkarmaktır. Tutkudur, heyecandır. Uçmayı ve kaçmayı bilmektir. Bir yere ulaşırken ayağını yere değdirmemek için efor harcarken alınan risktir, motivasyondur. Bir de inerek gittiğimiz bir yolu yine inerek çıkabilsek.
bu vasıta beni çooook mutlu ediyor
geçen yazda binememiştim bu yazda binemedim....öylesine özledim ki aslında...arada mahalledeki veletleri durdurup bi tur atıp geleyim diye yalvarasım geliyor....geçen birine teklif ettim...olmaz büyü artık demez mi...oysaki dizlerimdeki yara izleri geçmio ben büyüdükçe....bi yanımızla hep çocuğuz...
süremedigim birsey :)
Spor, eğlence ve seyahati bir arada sunan mükemmel icat.
İcat edenden Allah razı olsun hem doğaya hem insana yatırım.
İlk bisiklet' tanımlamasının tarih kitaplarında farklı isimlerle karşımıza çıktığını görüyoruz.
Leonardo da Vinci'nin 1490'lı yıllara ait çalışmalarında bugünün bisikletine benzer bir çizime rastlanıyor. Ancak, sanatçının pek çok çizimi gibi, bu tasarım da gerçeğe dönüştürülmemiş. Bundan tam 300 yıl sonra, 1790'da, Fransız zanaatkar De Sivrac'ın geliştirdiği 'koşma makinesi' ortaya çıkıyor. 'Célérifére' olarak adlandırılan bu tasarım,
iki tekerleğin bir direkle birleştiril-mesinden ibaret... 19. yüzyılın başlarında ise bisikletin kökeni olarak gösterilen, Alman Baron Karl von Drais'in 'koşma makinesi' ile karşılaşıyoruz.
Drais'in 1817'de geliştirdiği, tümüyle ahşaptan imal edilen ve sonraları 'Draisienne' adıyla anılacak olan bu 'koşma makinesi', Fransız De Sivrac'ın makinesine çok benziyor. Ancak iki tasarımın arasında önemli bir fark var; Drais'in koşma makinesinde ön tekerlek sabit değil yönlendirilebilir... Bir ulaşım aracı olarak pek işlevsel olmayan
'Draisienne' daha çok gençler için bir eğlence aracı olarak görülmüş. 1839 yılı, bisikletin evrimsel gelişimi için önem taşıyor. İskoç demirci Kirkpatrick Mac Millan, arka tekerleğe bağlanan ve döndüren krank düzenekli, pedallı ilk bisikleti geliştirmiş.
Pek çok kaynakta bisikletin gerçek mucidi Mac Millan olarak gösterilse de bu tasarım İskoçya dışına pek çıkmamış. Bu yüzden, Fransız Pierre Michaux, 1850'li yıllarda geliştirdiği pedallı model sayesinde 'bisikletin babası' olarak biliniyor. 'Velocipéde' (velespit) olarak anılan bu modelde gövde ve jantlar tahtadan, tekerlek ise metalden imal edilmiş ve pedal doğrudan ön tekere bağlı. Pedal bir kez döndürüldüğünde ön tekerlek de bir kez dönüyor ve dolayısıyla 'Velocipéde' in hızı ön tekerleğin büyüklüğüne bağlı...
'Velocipéde' bisikletin ticari anlamda ilk başarısıydı ancak bu tasarımın da bazı eksiklikleri bulunuyordu.
Pedalın ön tekerleğe bağlı olma-sından ötürü verimli ve süratli bir sürüş elde edile-miyordu. İmalatçılar ve tasarımcılar daha uygun modeller için çeşitli geliş-tirmeler yaptılar. Bu çalışmalar İngiliz mühendis James Starley'in 1871'de geliştirdiği 'Peni-Çeyrek Peni'
modelinde vücut buldu. İngiliz bozuk paraları peni ve çeyrek peni arsındaki boyut farkı göz önüne alınarak ön ve arka tekerlekler geliştirildi. Arka tekerleğin dört katı çapa sahip olan ön tekerleği, tüp şeklindeki yalın metal iskeletiyle ve kauçuk lastikleriyle 'Peni-Çeyrek Peni', bisiklet tasarımında hızlı ve verimli modellere giden yolda önemli bir aşamaydı. Ancak bisiklet tasarımı hala mükemmel değildi. Bisikletin bu yapısı binmeyi zor hale
getiriyor aniden durma durumlarında kazalar meydana geliyordu.
Lawson tarafından 1874'te geliştirilen 'güvenli bisiklet'te hareket bir dişli ve zincir takımı aracılığıyla arka tekerleğe aktarılarak, tekerlek çapları eşitlendi. Bu yeniliklere veteriner John B. Dunlop tarafından geliştirilen şişme lastikler eklenince önceki modellerin pabucu dama atıldı ve bisiklet bugünkü şekline neredeyse kavuşmuş oldu.
Bundan sonraki adımlar vites sistemlerinin geliştirilmesi hatta otomatikleştirilmesi ve bisikletin ağırlığını azaltan malzemelerin kullanılması şeklinde oldu.
Bugün önemli bir spor dalı olan bisiklet aynı zamanda çevre dostu bir ulaşım aracı.
Yakıt sıkıntısı ve verimlilik gibi kavramların tasarımda önem kazandığı günümüzde, bisiklet süren bir insanın hareket eden tüm canlı ve makinelerden daha az enerji harcadığı saptandı. Teknoloji şaheseri bisiklet, yeri doldurulamayacak bir buluş olarak kalmaya devam ediyor.
Motosikletler ise iki tekerlekli, bisiklet benzeri, içten yanmalı motora sahip bir ya da iki kişilik ulaşım aracıdır.
İlk örnekleri bisikletlere motor takma girişimleriyle ortaya çıkmıştır. 1869 yılında ABD Massachusetts’li Sylvester Roper buhar gücüyle çalışan motosiklet benzeri bir taşıtı geliştirmeye çalışmıştır. 1893 yılında Felix Millet beş silindirli bir motoru bir bisikletin ön tekerleğine takarak bugünkü motosiklete oldukça benzeyen bir taşıt gerçekleştirmiştir.
Başarılı ilk iki tekerlekli motorlu taşıt tasarımını Fransız mucitler Michael ve Eugene Werner gerçekleştirmiştir. Werner kardeşler aracın motorunu, kadronun altına iki teker arasına yerleştirdiler. O tarihten sonra motosiklet tasarımlarında motor hep aynı yerde kalmıştır.
Üretilen motosikletlerde tip ayrımından çok kullanıcıların tercihleri öne çıkmaktadır. Örneğin hem gezi hem de spor motosikletlerinin özelliklerini tek motosiklette barındırma çabası sonucu üretilen gezi-spor motosikletleri çok fazla motor sever tarafından tercih edilmektedir. Tabiki bu motosiklette gezi motosikletinin sürüş rahatlığı olmamasının yanında bir spor motosikletteki hız da beklenmemelidir. Sonuç olarak gezi motorsikletinden daha iyi performansa sahip olup spor motorsikletinden daha iyi sürüş rahatlığı sunan bir motosiklettir.
Şimdi hala bisiklete binerim. Ama çocukken bunun zevki bir başkaydı. :) .Çok yaramaz olduğumdan ne yapacağımı evdekiler kestiremezlerdi. Ve her sokağa çıktığımda artık yalvarırcasına tembihte bulunurlardı; ne olur insaflı ol diye. Ben ve arkadaşlar mahallenin belaları. Sapanla cam kırmalar, bahçelerden salatalık çalıp sonrada bunları onların kapısının önünde afiyetle yemeler. Daha nice yaramazlıklar. Ben en çok bisikletle parkın yanındaki inşaattan atlamaya bayılırdım. İkinci kata çıkar ve hızla bisikleti sürerdik ve kumların üstünde kim bisikletinin üstünde düşmeden kalacak diye iddeaya girerdik.Ben kalamadığım zamanlar mutlaka bir yol bulur bir daha denetirdim, :) .
Ahhhhh o günler ahhhhh...
Ama şimdi bu yaşımda yine yaparım...
İçimdeki yaramaz kız sanırım hiç büyümemiş...
hahaha...
Annem duymasın, kadıncağız beni uslandı sanıyor... :)
bisikletle 2 çocuğa çarpmıştım... anneleri nası bağırıyodu ya... ikiside hani ailenin tek çocuğu olurda herkes üstüne düşerya onlardandı... oysa benim durumum onlardan daha kötüydü ne biçim kanıyodu dizim... ama hızlı gitmiyodum diye yalan aymıştım... o zaman yarışıyoduk taa....
çocukluğum...
Ve kendimi frensiz bırakıverdiğim, evimizin yan tarafındaki tatlı yokuş... :)))
bisiklet nedir,bisiklet parçaları,bisikleti kullanırken uygulanması gereken kurallar
Diğer adı cin arabasıydı galiba.
Afyon da bol bulunur.
20 dk boyunca olduğun yerden bi santim ilerlemeden kullanıldığında yabancılık hissi veren alet...
Dizlerimdedir hala izleri; sarı renkte,kontra özellikli beni ülkeden ülkeye gezdireceğini düşündüğüm en yakın dostumdu.
düşmeden kulanılması öğrenilmeyen iki tekerlekli araç ilk bisiklete bindiğimde daha küçücük bir çocuktum ve bisiklet benden çok büyüktü o zamanlar moda bilsikletler bisan markaydı ne dağı ne yamacı vardı vites mi oda neydi ki