Sis çökmüş ruhuma, ağır ağır,
yine senin hayalinle sarmaş dolaşım.
Kırık düşler arasında titrek bir ışık,
usulca doğuyor geceyle beraber.
Solgun ellerim, yitik mevsimlerde,
Söyle ey bahtı karalım söyle!
Bu dudaklarınla hangi kötüyü öptün?
Ben goncaları koklamazken,
Sen hangi halden bilmezin sevdiğini gördün?
Söyle ey bahtı karalım söyle!
Ağaçlar en güzel elbisesini giymişti,
Kuşlar şarkı söylüyordu,
Arılar çiçeklerle kucaklaşıyordu.
Her şey bayramını müjdeliyordu.
Neydi hüznümüz?
Neydi sevincimiz?
Gözlerini ovalayıp kalktı,
Pencereden ışık sızıyordu.
Uzakta bir kapı gıcırdadı hafifçe,
Namaza giden biri geçti sokaktan.
Ayşe Teyze'nin sobası tütüyordu,
İnsan, sevdiğini bazen bir müziğin namesinde,
Bazen bir rüzgârın esintisinde,
Bazen bir gecenin sessizliğinde,
Bazen de bir yıldızın ötesinde gördüğünü sanır.
Bir gülüş yankılanır geçmişin kıyısından,
Gecenin koynunda yankı olur adın,
Bir sızı gibi çöker içimin kıyısına.
Ah, diyorum, ne çok kalmışım sende,
Ne çok eksilmişim kendimden.
Bir çocuğun sessiz ağlayışı gibi,
Bedenimde bir mezarlık taşıyorum.
Hiç kazılmamış çukurlar,
hiç konulmamış taşlar var orada.
İçinde ölenler değil
içimde öldürdüklerim yatıyor.
Adlarını söylemiyorum,
Günler geçiyor, sensiz ve ağır
Saatler küskün, zamanı saymıyor
Her sabah aynı pencerede
Adını taşıyan rüzgârı arıyor
Bir sandal gibi bağlıyım kıyıya
Gün geçmiyor,
yalnızlık penceremde donup kalıyor.
Saatler durmasa da
zaman yürümüyor sen yokken.
Gölgen bile düşmüyor artık duvarıma,
İçimde bir iskele var hâlâ,
ayak seslerimizi unutmamış tahtalar.
Her rüzgar sende kalmış,
her esinti sana savuruyor beni yeniden.
Dalgalar,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!