Seni sevmedim aslında
sana bakan gözde
kendimi gördüm önce.
Sonra yavaş yavaş
o da silindi.
Seviyorum…
Ama bu kelime,
ağzımdan çıktığında bile
anlamını yitiriyor.
Belki de aşk,
Sonbahar yaklaştıkça sararıyor duygularım,
Az kaldı benim de hazana açılacak kapılarım.
Seni beklerken gül yaprakları diğer yapraklara karıştı.
Güneş soldu, karşıki dağları aştı...
Beni fark edemedin, asmalı konağın güzeli!
Sen, dinlerken ağustos böceğinin beyhude sesini,
Sıradan bir gemi değildi bindiğin,
Sıradan bir meşale değildi yaktığın.
Fikirdi, bağımsızlıktı,
Özgürlük ve umuttu yolun.
Gelecekti, vatandı,
Her köz,
bir zamanlar ateşti elbet
ama her el
aynı sabrı tutamaz içinde.
Kimi çabucak savurur sıcaklığı,
kimi bekler
Bir odun gibi
yanmaya doğmuşum.
Köküm çoktan kesilmiş,
içimde tutuşan
suskun bir kıvılcımla
büyümüşüm yıllarca.
Bazen öyle sessiz bağırırsın ki
duvarlar titrer,
ama kimsenin kulağına değmez
bir tek harfin bile.
Bir yürek,
Avluda sessizlik büyüyor,
bir zamanlar cıvıltılarla dolu yuvanın
şimdi yalnızca rüzgârla konuşması kaldı.
Boş avlunun köşesinde tüyler kalmış,
ince gagaların çıkardığı sesler
Kendimle konuştum sessizliğin içinde,
Sordum varlığıma, özümde saklı sorulara:
“Kimdir bu karanlıktan doğan ben?
Ve aydınlık, gerçekten ne zaman başlar?”
Gözlerimi kapadım, düşündüm uzun uzun,
Baktığım her aynada
zamanın farklı bir kesiti duruyor.
Birinde çocuk hâlim,
gözlerinde yeni doğmuş güneş gibi umutlar,
diğerinde suskun gençliğim,
dudaklarının kenarında yarım kalmış bir gülüş.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!