Sokaklar sarıya çalıyor yine,
Akşam güneşi duvarlara yaslanmış.
Bir gölge yürüyor yavaşça kaldırımdan,
Tanıdık değil belki ama içimde bir yere yakın…
Pencerelerden sarkan sessizlikler var,
Güneş, son rengine tutunuyor ufukta,
kan kırmızısı bir vedayla
süzülüyor içimden.
Penceremin önünde
gölgeler birbirine dolanıyor;
Gün, usulca kanatlarını kapattı,
ufukta solgun bir hüzün asılı kaldı.
Kırmızıya çalan gökyüzü,
yavaşça mor bir yaraya dönüştü.
Sokak lambaları titrek bir umut gibi yanıyor,
İçimde kıpırdayan bir sızı var,
Bir umut, doğar yavaşça… akşam yıldızı gibi.
Ama her defasında
Kaybolur düşler tarlasında,
Suskun bir gecenin içine gömülür sessizce.
Al benizli yarim,
seni özlemekle başlıyor her seher.
Gözlerimde
bir gül gibi açıyor yanağındaki gülüş.
Gece, omuzlarından düşen siyah bir örtü gibi
"Nerdesin Anne?"
Ya umutlarım ne olacak şimdi,
bir avuç soluk hatırada savrulurken çocukluğum?
Son bakışın mıydı o,
gözlerindeki titrek kıpırdayış?
Ömür, Allah'ın kaleminden düşen bir satırdır;
biz yalnızca harflerini taşırız,
anlamını ise sevdiklerimizin gönlünde buluruz.
Her doğum, yeni bir sayfanın açılışıdır,
her ölüm, kitabın son noktasına yaklaşmaktır.
Sabahın köründeyim,
Geceyi biri yağmur yıkamış,
Şubat soğuğunun ayazındayım,
Evine meyhane kokusu götüren adamın bakışı ürkütüyor beni.
Darmadağınık zihnim çöp dolmuş,
Kimsesizliğe yürüdüğüm yollar ıslanmış.
Konuşmak istedim,
ama her harf
boğazımda bir düğüm gibi asılı kaldı.
Kime anlatsam
ya acele etti
ya da hiç kalmadı...
Anlatsana, içine döktüğün hüzünleri;
Ağıt ağıt dövünür dururdun.
Gece unutulur diye sakladığın burukluğun geçti mi?
Sabah oldu, yine soramadık.
Anlatsana, içine attığın acıları;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!