Saçlarınla konuşurdu rüzgâr,
Her telinde ayrı bir sessizlik vardı.
Kıyıya vuran her dalga
Bir kokunu getirirdi geçmişten.
Sessizliğin soğuk bir ölüm gibi,
Bir yankı duyarım vadiden dağa doğru,
Hazan kuşları Sonbaharı taşır,
Kanatları solgun, umutları yorgun.
Bir yaprak düşer soğuk tenime,
Yağmur yağıyor dışarıda!
Bir kadın yürüyor sokakta.
Yaşanmış bir vaktiyim eski bir saatin.
İçimde kalmış hüzünle kederin.
Yağmur yağıyor dışarıda!
Bir zamanlar gülümseyen gökyüzüne,
Şimdi dalgın dalgın bakan bir çocuk gibiyim.
İçimi ne serinleten bir rüzgâr var,
Ne de beni yeniden umutlandıran bir his var.
İçimde sararmış sayfalar gibi bir Eylül hissi var,
Bir zamanlar sen vardın bu sokakta,
Adımların yankı olurdu taş kaldırımda.
Gülüşün, akşam serinliğinden önce düşerdi şehre,
Ve ben, o gülüşte barınırdım bir ömür.
Cam kenarına koyduğun sardunya
Bir duman tütüyordu gemiden,
“Haydi!” deyince büyük komutan,
Bir ses yükseldi: “Vatan için sefere!”
Hep beraber nasıl çoştuk, çocuklar!
Kimimiz sevdiğini bıraktı evde,
Yavaştan bir rüzgar eserdi,
kumsalda adımlarımız silinirdi birlikte.
Dalgalar, gidişimizi kabullenemezdi,
bir çığlık gibi savrulurdu içimizde hüzün.
Bilinmedik bir kuş dönerdi başımızın üstünde,
Bizim köylere bahar bir başka gelir,
Toprak, güneşin gülüşünü görsün yeter ki!
Önce tebessüm eder,
Ardından kahkahalara boğar seni.
Kuş uykusundadır çiçekler...
Bazı yitişler
bir anda olmaz,
gölgeler çekilir
yavaşça ışıktan.
Gidişin sesi çıkmaz,
Bir ses bıraktın içime
yarım kalan bir kelime gibi
ne başı var,
ne sonu.
Sana uzanan yollar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!