İçimde bir iskele var hâlâ,
ayak seslerimizi unutmamış tahtalar.
Her rüzgar sende kalmış,
her esinti sana savuruyor beni yeniden.
Dalgalar,
Daha dün gibi hatırlıyorum,
Gönülsüzce gitmiştin.
Senden sonra hiç görmedim gün yüzünü,
Belki senin aklında mavi bir gökyüzü kaldı,
Ya da yakamayan bir ateşin düşleri...
Belki bir gün,
Rüzgâr seni getirir…
Bir köşe başında,
Hiç beklemediğim bir an,
Adını duyarım bir çocuğun dilinden.
Yavaştan esen rüzgar gibi
biz de geçtik birbirimizin içinden,
iz bırakmadan değil,
sadece biraz zamanla silinmiş gibi.
Kumsalda yoktu artık adımlarımız
Ben artık sormam seni,
ne gittiğin yolları
ne döndüğün düşleri.
İçimde sustu adın
anladım:
bazı sorular cevapsız kalınca
Ben bir öğretmenim.
Sırlar fısıldarım küçük yüreklere,
Uçsuz bucaksız çölleri,
Yeşertecek tohumlar ekerim.
Ya olur ya olmaz demem,
ben de bir kırlangıçtım bir zaman
sığındığım duvarlar vardı
bir gözün bakışıyla ısınan yuvalar
bir sözle dağılan gökyüzüm
çok durdum
Gözüm gökte arardı nuru,
Kıbleye eğildi başım hep.
Yürümekti niyetim O’na,
Ama her taş nefsimin aynasıymış meğer…
Geceler örtü oldu nefsimin üstüne,
Bir sabah uyandım,
ve düşündüm:
“Ben kimim?”
— cevap,
bir suskunluk kadar ağırdı.
Anadolu'da bir bayram yeriymiş,
Zamanı değilmiş küskünlüğün,
Yarınım nasıl olacak kaygım yokmuş,
Onu da severmişim seni de,
Çocuğum bunu da çiz resmine...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!