Ben artık sormam seni,
ne gittiğin yolları
ne döndüğün düşleri.
İçimde sustu adın
anladım:
bazı sorular cevapsız kalınca
Ben bir öğretmenim.
Sırlar fısıldarım küçük yüreklere,
Uçsuz bucaksız çölleri,
Yeşertecek tohumlar ekerim.
Ya olur ya olmaz demem,
ben de bir kırlangıçtım bir zaman
sığındığım duvarlar vardı
bir gözün bakışıyla ısınan yuvalar
bir sözle dağılan gökyüzüm
çok durdum
Gözüm gökte arardı nuru,
Kıbleye eğildi başım hep.
Yürümekti niyetim O’na,
Ama her taş nefsimin aynasıymış meğer…
Geceler örtü oldu nefsimin üstüne,
Bir sabah uyandım,
ve düşündüm:
“Ben kimim?”
— cevap,
bir suskunluk kadar ağırdı.
Anadolu'da bir bayram yeriymiş,
Zamanı değilmiş küskünlüğün,
Yarınım nasıl olacak kaygım yokmuş,
Onu da severmişim seni de,
Çocuğum bunu da çiz resmine...
Beni nerede düşürdün
hatırlıyor musun?
Hangi cümlenin sonuna bırakıldım sessizce,
hangi gecede unuttun ellerimi tutmayı?
Bir yol vardı gözlerinin içinden geçen,
Ben sustum
çünkü kelimeler,
acıya karşı daima yetersizdi.
Bir insanın
neden konuşmadığını değil,
Beni duyan var mı?
Sesimi geçtim,
adımı bilen kaldı mı?
Her gün biraz daha küçülüyorum,
duvarlar üzerime geliyor sanki.
Karanlık el yordamı…
Nakış nakış geceye işleniyor ilahi bir ses.
El âlem huşu içinde…
Karşıma oturmuşsun suskun.
Endamın, çalımın, bakışın, güzelliğin...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!