Bir dal sigaram kaldı Mira!
İki parmak arası acı
Kalbimi büyüttüm bir sonbahar sabahında
Sığdırdım içinde ne varsa
Şimdi bir yabancının parmak izleri kaldı üstümde
Akşamın kollarına bıraktığım hüzünlerden,
Yüzümün eksikliğine binmiş bilyeler dökülüyor kelimelere
Ellerim bile çürüyor
Bak yağmurda çekildi kıyıma
Durusunda beklediğimiz bir akşamı izledim gün boyu
Ben mutlu olmak nedir bilmedim
Acının kaburgasından doğdum bir sabah
Annem çıplak bir kadındı
"Seni düşünmek ne güzel
Bir sabah uyandığımda
Güneş doğmadan henüz,
Gölgesi düşmeden yüzüme günün
Seni özlemek mesela
Su içerken dahi
Ciğersizliğim tuttu
Biraz kedi taklidi yaptım
Şiirsizlere paslı leğen falan sattım
Bu henüz cümlesi tamamlanmayan bir dünya sevgilim
İçinde güvercinlerin
ve atlı karıncaların dolaştığı bir gökyüzü bulaştı bana
Ben, ucu bucağı olmayan kör bir bıçağın ucundaki
derin yarayım
Ben eskiden de yağmuru çok severdim
Çakıl taşlarından bir hayat dizerdim parmak uçlarıma
Bulutlar ağladığında
ıslak elbiseler giydirirdim ruhuma
Sonra adımı değiştirirdim
Ah benim kaktüs dudaklı sevgilim,
Senin gümüşten gördüğün o rüyanın çok fazlasıyım.
Ki, güneşi ben doğurmadım
Nede yağmuru.
Rüzgar'ın işaret diliyle beslediği kuşları kırdınız.
Ben hiç aşk nedir bilmedim,
Tabi, senden öncekileri saymazsak eğer.
Köşe başlarında beklerken kızıl bir günün yorgunluğunu
Saçlarımı boyadım bir temmuz sıcağında
Bir sonbahar rengine.
Sen uyurken tebessüm ettim aynalarda kendime.
Sana daha öncede söyledim
kalbimde çıplak bir bakire var
Çıplak rahibeler
ıslak bir mendilde
çıplak çiçekleri çıplak yaprakları örtüyor



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!