Günebakan çiçekleri gibi öne eğdiysem yüzümü,
Sesimden gürültülü yağmurlar geçtiyse yok yere,
Ve sustuysa kalemimden dökülen önsözlerim,
Sararmış sayfalara
tükenmez kalemlerle çiz kalbimi
Şiir niyetine...
Yağmur sesi kısılmış gibi
Kesik kesik günebakanlar akıyordu rüzgardan.
Önümüzdeki yırtmaçlı etekli kızlara baktım
Bir de sakalı uzamış kadınlara..
Nedensiz ne var ki ?
İçinde dağınık bir kadın var.
O na, önsözünde hiç yazılmamış öyküler biriktiriyorsun .
Bazı mektuplar gibi düşün
Lacivert kalemlerle altını çiziyorsun.
Bazen işte koyamıyorsun ya kimseyi kimsenin yerine,
Öldü diyorlar gömüldüğün güne.
Eylül'ün
Hüzün kokan ellerinden yazıyorum sana bu son mektubu.
Ağustosun kaçı bilmiyorum.
Günleri saymıyorum bile.
Su içiyorum,
Geçtiği yer yara.
Ben hep geceleri öpüyorum gökyüzünü.
Bir şiir doğuyor.
Kalbimin son satırları hep aynı yalnızlıkta sevgilim..
Seninde şehrine yağmur yağdı mı?
Bazı geceler
Sıradan şeyler olmuyor.
Yuvarlak halkalar halinde büyüyorum.
Ve ne zaman yağmur başlasa mavi bir mum alevi damlıyor İzmir'in kalbine.
Diyorum ki,
Ama içimden,
Çoğu geceler
Hüzünleri gizlemek sabahın işidir
Başını koyamadığın yastık da bilir bunu.
Turuncu bir düştür öğlen vakitleri.
Ve akşam üzerleri,
Kalabalık bir tılsımı çeker ciğerlerine İstanbul'un İri göğüsleri.
Şuandan itibaren terk edilmiş bir kadınım ben...
Tek parçam var... Tek ayağım, tek kolum...
Boynum sürekli uzaklaşıyor benden
Saçlarım desen daha bir kızıl daha bir asi
Bu bir bıçak kesiği bile değil, daha acısı
anlıyor musun
Kalbimi ilerleyen bir tarihe bıraktım
Bu aralar kuş olup uçmayı bile düşünüyorum
Bütün bu yükseklik korkularımla yüzleşmek iyi gelebilir bana
İçimdeki buğulu harflerin üzerinden sessizce geçerken
keçeli kalemlerle gece
Belki bir sabah telefonda sesinden hüzünlü şarkılar dinlerim yine
Özlem derken gözleri yağmurlar içinde kalan tenimi
Sevda derken



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!