Saçlarıma gül renginde takılan
kısa bir tül perdenin ardından yazmaya başladım bu şiiri
Yaz yağmurları
Islatmaya başlayınca
Cam bir şişeyi
Karnımın içine
Ve ben artık,
Kendi gövdesinden içine doğru kıvrılan,
Bir fesleğen yaprağı kadar yaralıyım ..
Nedensiz nedenler var içimde,
Sorgusuz sualsiz kelimeler.
Bir cümleyi bitirirken,
Diğer kelimeleri dökerek geçiyorum geceden.
Sonunu hiç düşünmeden,
Hesapsız, kitapsız sevmelerim var birde.
Yine alıp gittiler Mira!
Neyim varsa benden arkada,
Kimsenin, kimseye alacağı vereceği kalmadı artık
İçimdeki acı dışında..
Şimdi hayatın bir kenarını irdeleyen kıyı çiçeğine döndüm yüzümü.
Şimdi, avlusunda düşüp dizimi incittiğim,
Eski bir masaldan sesleniyorum sana sevgilim.
Ay'a küsmüş yıldızlar düşüyor kirpiklerimden.
Ve bu aralar hiç mutlu değilim.
Gamzelerim ıslık çalmıyor.
Rüzgarda sallanan saçlarımı kestim çok zaman önce.
Ben hiç gökyüzü kadar mavi olmadım
Deniz kadar da
Rüzgar gibi asi olmak isterdim
Yine de beceremedim
Bir at'a benzettiniz bedenimi
Kadındım oysa
Susarak anlatıyorum,
Dağınık bir hikayeyi kalbime.
Sayfaların boynu bükülmüş
Tahtası kırık bir zamanı çiziyorum göğsüme.
Ağlasam ne fayda
Sonu yoktu.
Ben kendi ağrısını okşayan,
Evcimen bir sızıydım eskiden.
Ta ki,
Güneşin gölgesine kanat taktığı vakitlerde,
Kapımın önündeki erik dallarından öğrendim bunu.
Yapraklarını önüne doğru kıvırıp,
Ne vakit,
Seni düşünsem,
Kır çiçekleri düşüyor yüzüme,
Saksıda beyaz bir karanfil oluyorum.
Sesin gelse şimdi diyorum,
Bir yağmur başlıyor.
Sevgilim,
Bu şiir sana sana değil aslında.
Gün sonunda denize doğru atılan sardunyaları topluyorum
Yüzümün tam ortasında yutkunan bir hüzün de duruyor hayat.
Öylece baka kalıyorum ardıma.
Yüzüm,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!