'geçerim kuduğum hayallerin altından bir gökkuşağının altından geçermiş gibi budakları kalın ellerimi andıran asmaların yanıbaşındasın yüzümde bir garajın tutulmaz akşamıyla o geçimsiz akşamla ve mutlak kayalardan doğmuş olan göğün mavi yapmadığı bir şahin başımın üstünde tek başına.
kırmızı dallar, göğe uzanır çitler yıldızları birbirinden ayıran bilmez olur muyum hiç, mutluluk da bir gelişmedir yaşarken olsun, ölümle olsun, sonu ayrılığa varan ey gün batımı! benden duymuş olma bu yakınmayı
bir gül bana kendini kopardı verdi daha dün akşam, daha dün akşam.
yürek bir kez görür, sonra hep gözler görür ben o yüreğiml görmüşüm anlaşılan çözüldü artık o büyü, yanımda sıcaklığı parmaklarımı acıtan bir haziran üstelik çoktan buldum aradığım o yeri tam yedi kez doğan güneşlerin altında bir yitip bir yükselen sıradağların ardından.
yıkansam, yıkansam, hep o güneşlerle yıkansam dişleri tenime geçse yaz rüzgarlarının izine pek rastlamasam ama kalbini sert ve serin tutan bir denizciye bunu bir daha sorsam ne çıkar bir daha sorsam sonra hiç konuşmasam, sonra hiç konuşmasam ve bu yogun, bu üzünçlü yüreği benim değilmiş gibi, benim değilmiş gibi kimse görmeden şöyle bir yol kenarına bıraksam.'
çölde bir seraba, hikmetsizlikte bir hikmete, anlamsızlıkta bir anlama kapılıvermek.. ve öyle bir noktaya ulaşmak ki kapılış ve vehmedişin hesabını vermeye yeltenmeksizin, anın ve vehmin kendisine kurban edip kendini bu uğurda bir ömrü heba ediş.. ve o edişle beraber olmazın olurluğuna daha bir inanış.. ya yarım kalmış cümlelere ya da/olmadı yarım bırakılmış hayatlara sığınıp vehmin peşine düşerek ve bir o kadar da bu peşisıralıkla vehmi büyüttüğünü, olmazı daha bir olurladığını farkedişle vehme ve sürüklenişe ve kapılıvermeye kendini bırakış-teslim ediş.. sahi bu vehim nereden çıkmıştı? ilk ne zaman baş göstermişti de kendisinin varlığını tabii kılıp ondan sonrasını, bizzat kendisini güçlendirir ve haklılaştırırcasına bizi şüpheye garketmişti? başkaca yol göremeyişimiz bu vehme takılıp kalmamızdan mı yoksa vehmin bizzat kendisinden mi kaynaklanıyor da biz bu sürüklenişte kurtulmaya dair her çabamız ve adımımızla daha bir sürüklenişe tabi kılınıyoruz yoksa bir türlü vehimin vehimliğini kabullenemeyişimiz ve tasdik edemeyişimizle mi kendi çukurumuzu kazıyoruz yahut.. en iyisi şaire bırakmalı sözü de demeli; 'bırak vehminde gölgeni/gelme artık neye yarar'.. ister gelmesini istemeyişimizden isterse de zaten gelmek olmayışından olsun ne farkeder, insanız ve bir vehme kurban değil miyiz? yoksa! .. üç nokta..
Kuşku, vesvese. Vesvesenin ne olduğunu, hepimizde zaman zaman oluşan vesvesenin kaynağının ne olduğunu, vesveseli olmanın iyi birşey mi kötü birşeymi olduğunu vesvese nedir, ne değil dir? bilmek. öğrenmek istiyorsanız; Mehmet Paksu'nun: Vesvese Sebepleri ve Kurtuluş Yolları isimli kitabını mutlaka okuyun.
Duygularım romatizmalı dediydim. Evet, dediydi, öyle bir romatizma ki vehmediyor. ve nedense aniden bir kitabın son sayfasının son cümlesi geliyor hatrıma. on beş yıl evvelinden okunmuş bir kitap. 'Ve anladı ki, hayatını bir vehme kurban etmişti...'
sürekli doldukça doluyor, gökyüzü içine akıyor yine de taşmıyor
'geçerim kuduğum hayallerin altından
bir gökkuşağının altından geçermiş gibi
budakları kalın ellerimi andıran
asmaların yanıbaşındasın
yüzümde bir garajın tutulmaz akşamıyla
o geçimsiz akşamla
ve mutlak kayalardan doğmuş olan
göğün mavi yapmadığı bir şahin
başımın üstünde tek başına.
kırmızı dallar, göğe uzanır çitler
yıldızları birbirinden ayıran
bilmez olur muyum hiç, mutluluk da bir gelişmedir
yaşarken olsun, ölümle olsun, sonu ayrılığa varan
ey gün batımı! benden duymuş olma bu yakınmayı
bir gül bana kendini kopardı verdi
daha dün akşam, daha dün akşam.
yürek bir kez görür, sonra hep gözler görür
ben o yüreğiml görmüşüm anlaşılan
çözüldü artık o büyü, yanımda
sıcaklığı parmaklarımı acıtan bir haziran
üstelik çoktan buldum aradığım o yeri
tam yedi kez doğan güneşlerin altında
bir yitip bir yükselen sıradağların ardından.
yıkansam, yıkansam, hep o güneşlerle yıkansam
dişleri tenime geçse yaz rüzgarlarının
izine pek rastlamasam
ama kalbini sert ve serin tutan bir denizciye
bunu bir daha sorsam
ne çıkar bir daha sorsam
sonra hiç konuşmasam, sonra hiç konuşmasam
ve bu yogun, bu üzünçlü yüreği
benim değilmiş gibi, benim değilmiş gibi
kimse görmeden şöyle bir yol kenarına bıraksam.'
çölde bir seraba, hikmetsizlikte bir hikmete, anlamsızlıkta bir anlama kapılıvermek.. ve öyle bir noktaya ulaşmak ki kapılış ve vehmedişin hesabını vermeye yeltenmeksizin, anın ve vehmin kendisine kurban edip kendini bu uğurda bir ömrü heba ediş.. ve o edişle beraber olmazın olurluğuna daha bir inanış.. ya yarım kalmış cümlelere ya da/olmadı yarım bırakılmış hayatlara sığınıp vehmin peşine düşerek ve bir o kadar da bu peşisıralıkla vehmi büyüttüğünü, olmazı daha bir olurladığını farkedişle vehme ve sürüklenişe ve kapılıvermeye kendini bırakış-teslim ediş..
sahi bu vehim nereden çıkmıştı? ilk ne zaman baş göstermişti de kendisinin varlığını tabii kılıp ondan sonrasını, bizzat kendisini güçlendirir ve haklılaştırırcasına bizi şüpheye garketmişti?
başkaca yol göremeyişimiz bu vehme takılıp kalmamızdan mı yoksa vehmin bizzat kendisinden mi kaynaklanıyor da biz bu sürüklenişte kurtulmaya dair her çabamız ve adımımızla daha bir sürüklenişe tabi kılınıyoruz yoksa bir türlü vehimin vehimliğini kabullenemeyişimiz ve tasdik edemeyişimizle mi kendi çukurumuzu kazıyoruz yahut..
en iyisi şaire bırakmalı sözü de demeli; 'bırak vehminde gölgeni/gelme artık neye yarar'.. ister gelmesini istemeyişimizden isterse de zaten gelmek olmayışından olsun ne farkeder, insanız ve bir vehme kurban değil miyiz?
yoksa! .. üç nokta..
Kuşku, vesvese.
Vesvesenin ne olduğunu,
hepimizde zaman zaman oluşan vesvesenin kaynağının ne olduğunu,
vesveseli olmanın iyi birşey mi kötü birşeymi olduğunu vesvese nedir, ne değil dir? bilmek. öğrenmek istiyorsanız;
Mehmet Paksu'nun: Vesvese Sebepleri ve Kurtuluş Yolları isimli kitabını mutlaka okuyun.
kuşku güvensizlik evham
vehimin anlamını öğrenmek istiyorum
Duygularım romatizmalı dediydim. Evet, dediydi, öyle bir romatizma ki vehmediyor. ve nedense aniden bir kitabın son sayfasının son cümlesi geliyor hatrıma. on beş yıl evvelinden okunmuş bir kitap. 'Ve anladı ki, hayatını bir vehme kurban etmişti...'
geçti istemem gelmeni
yokluğunda buldum seni
bırak vehmimde gölgeni
gelme artık neye yarar
nfk
Ruhum kelle şekeri,vehimlerse karınca,
Kömürden kara rengim onlar beni sarınca.
NFK
Kuruntu. Yersiz,aşırı kuşku...
Resmen hastalık...