uzaktaki, bir zaman icin mutsuz bir arkadaş için tutulan ağıttır bu..gün boyu aklınıza gelir durur, toparlandı mı biraz, daha iyice mi acaba diye? eliniz yetişmez sırtını sıvazlamaya, sesinizle güc vermeye çalışırsınız ancak.. ağıdın, yağmurun altında beraber yürürken söylenip coşulan çocukluk şarkılarına yerini bırakması sabırsızlıkla beklenir..Stolen Child dinlemenin zamanı gelmiştir bile..
Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır.
Güneş onu yakıp kavurur. O da Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye. 'Ol' der Tanrı. Güneş oluverir.
Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz. Bulut olmak ister. 'Ol' der Tanrı. Bulut olur.
Rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur. Rüzgar olmak ister bu kez. Ona da 'Ol' der Tanrı.
Rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur. Herşey karşısında eğilir. Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar. Ordan eser burdan eser, kaya banamısın demez! Bildiniz, Tanrı kaya olmasına da izin verir.
Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı. Sırtında bir acı ile uyanır.
Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır.
(Kaderini sev -Belki en iyisidir) ___Friedrich Nietzsche
'Bana kendi uydurduğun bir yalan söyle, gel seni alnından öpeyim’ der atasözü. Kendi uydurmuş olduğun bir yalanı söylemek, başka bir ağızdan duyulup tekrarlanan bir gerçeği söylemekten hemen hemen daha iyidir. Çünkü birinci durumda sen bir insansın, ama ikincisinde bir papağandan hiçbir farkın yoktur' Der Dostoyevski
Ahmet Kaya
Doruklara sevdalandım
iyiki doğdun gözüm
28 Ekim 1957
Eksilmesin Dudağından Gülüşün,
Eksilse Yaşamından Güneş,,,
uzaktaki, bir zaman icin mutsuz bir arkadaş için tutulan ağıttır bu..gün boyu aklınıza gelir durur, toparlandı mı biraz, daha iyice mi acaba diye? eliniz yetişmez sırtını sıvazlamaya, sesinizle güc vermeye çalışırsınız ancak.. ağıdın, yağmurun altında beraber yürürken söylenip coşulan çocukluk şarkılarına yerini bırakması sabırsızlıkla beklenir..Stolen Child dinlemenin zamanı gelmiştir bile..
Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır.
Güneş onu yakıp kavurur.
O da Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye.
'Ol' der Tanrı. Güneş oluverir.
Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
Bulut olmak ister. 'Ol' der Tanrı. Bulut olur.
Rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur.
Rüzgar olmak ister bu kez. Ona da 'Ol' der Tanrı.
Rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur.
Herşey karşısında eğilir.
Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
Ordan eser burdan eser, kaya banamısın demez!
Bildiniz, Tanrı kaya olmasına da izin verir.
Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı.
Sırtında bir acı ile uyanır.
Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır.
(Kaderini sev -Belki en iyisidir)
___Friedrich Nietzsche
aşk ile eşanlamlı olup olmadığı ayrı bir tartışma konusudur.
Ve birde 'bir seviyi anlamak, bir yasam harcamaktır...harcayacaksın'..der Özdemir Asaf
Yarın göz açtırmayanlar bugün göz yumduklarımızdır...
Karşılıksız bir söz buldum;
Git.
Ne çok dinler
Ne kadar az söyler oldum
Karşılıksız bir söz gibi; gittin..
Hangi sesi çıkarsam anlaşılmıyor şimdi
Duyulmaz bir hece oldum;
Uzun suskularla doldu günler;
Anladım; Gittin..
Gidişin;
Çiçeklere su vermemek,
Çayı demlememek.
Daha çok susmak,
Daha az söylemek.
Kapıyı açmamak senin tıkına,
Bir günaydın eksik demek örneğin.
Gittin; Okunmamış aşk,
Görülmemiş er mektubu gidişin.
Bir zayi, bir sessizlik, bir azlık..
Her cepte söylenmemiş bir söz
Bir düşün....
Ahmet Telli'nin 'Ayrılık ayracı'ndan yola çkarak..
'...elele gittiğimiz bir yolda sen giderek büyürsen / benim içimde çok beklemiş çok eski bir yer kanar...'
'Bana kendi uydurduğun bir yalan söyle, gel seni alnından öpeyim’ der atasözü. Kendi uydurmuş olduğun bir yalanı söylemek, başka bir ağızdan duyulup tekrarlanan bir gerçeği söylemekten hemen hemen daha iyidir. Çünkü birinci durumda sen bir insansın, ama ikincisinde bir papağandan hiçbir farkın yoktur'
Der Dostoyevski
öpünce prense dönüşen kurbağanın, er ya da geç canı sinek çekecektir...
.)