Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • Şarkılar Türküler Şiirler25.07.2015 - 12:34

    Unutursun
    Sus, sessiz ol çocuk.
    Şarkı henüz bitmedi.
    Kalbine, hakim ol çocuk,
    Umut daha tükenmedi.

    Yürü, yolları çocuk,
    Yollar henüz, bitmedi.
    İnan, sakin ol çocuk,
    Tanrı seni terk etmedi.

    Bir masal biter,
    Sessizlik başlar.
    Kalbini okşar,
    Uyutursun, uyutursun.

    Gözlerin dolar,
    Avuçların terler.
    Bir yalan söyler,
    Avutursun, avunursun.

    Yerle bir olmuş bu,
    Yıkık dökük şehre.
    Bir şarkı söyler,
    Susturursun, susturursun.

    Acıya acıya, acıta acıta,
    Kendini acıya, dolaya dolaya.
    Bir kalbi, kanata kanata,
    Unutursun, unutursun..

    Gökyüzünde batarken güneş,
    Yeryüzünde sessizliğin.
    Ateşe aşık yanarken sen,
    Unutursun, unutursun..

    Bir masalda ölürken kahraman,
    Bir şehir düşerken içinde.
    İzlerken gözyaşlarınla,
    Unutursun, unutursun..

    Bir yalan devrilirken önünde,
    Maskesi düşerken mucizelerin.
    Korkmadan koşarak katilinin üstüne,
    Unutursun, unutursun..

    Düştüğün o çukurun dibinde,
    Silkinerek tozdan, topraktan.
    Sanki, hiç olmamış gibi..
    Unutursun, unutursun..

    Bir masal biter,
    Sessizlik başlar.
    Kalbini okşar,
    Uyutursun, uyutursun..

    Gözlerin dolar,
    Avuçların terler.
    Bir yalan söyler,
    Avutursun, avunursun..

    Yerle bir olmuş bu,
    Yıkık dökük şehre.
    Bir şarkı söyler,
    Susturursun, susturursun..

    Acıya acıya, acıta acıta,
    Kendini acıya, dolaya dolaya.
    Bir kalbi, kanata kanata,
    Unutursun, unutursun..

    Unutursun, unutursun...
    Unutursun, unutursun...
    Sanki hiç olmamış gibi..
    Unutursun, unutursun...

    Sanki hiç olmamış gibi....

    Cem Adrian

  • şu an ne dinliyorum25.07.2015 - 12:29

    Bir Melek Ölürken - Cem Adrian

    Sustu içimdeki
    Yorgun yüzündeki
    Düştü elindeki
    Öldü
    Bir melekti

    Sen sen sen giderken
    Kalbim burada kalırken
    Ellerim sessiz soğuk ve suskun öyle dururken
    Yalnızlık gittiğin yoldan bana geri gelirken
    Gözlerimden yaş yerine sessiz harfler damlarken

    Sen sen sen giderken
    Ben ben ben kalırken
    Ayak seslerinle bütün camlar pencereler inerken
    Bir veda saçlarımdan tutup beni yerlerde sürüklerken
    Yüzümde ne acı ne keder
    Sana son kez bakarken

    Sen sen sen giderken
    Bir kalp burada kalırken
    Bir şehri bir tekmeyle benim üstüme yıkarken
    Bir dua dudaklarından düşüp paramparça olurken
    Sen sen sen giderken
    Ben ben ben kalırken

    Sustu içimdeki
    Yorgun yüzündeki
    Düştü elindeki
    Öldü
    Bir melekti

    Yağmur gecenin karanlığını gökten söküp atarken
    Rüzgar vurup bulutlarına beyaz şimşekler çakarken
    Uykusundan uyanmış çocuklar korkmuşlar ağlarlarken
    İçlerinden biri neden tanrı çok mu üzgün ki derken
    Göç yollarında kuşlar kaybolmuş ölürlerken
    Bir deniz kıyısında bir adam hala onu sayıklarken
    Gökyüzüne açılmış eller birer birer kapanırken
    Sen sen sen giderken
    Bir meleği öldürürken!


    Veda etmeden gidilmez çocuk
    Bu vedadan sayılmaz çocuk
    Bir melek ölürken
    Böyle sessiz durulmaz
    Çocuk

  • vazgeçtim senden18.01.2006 - 15:09

    Senin varlığındı kalbimin kapılarını açan, sendin anahtarı kalbimin. Ne kelimeler yeter anlatmaya, ne de kağıt kabul eder kalemden dökülenleri. Sadece yaşadığım anlardan kalan anılarım yetebilir seni anlatmaya…

    Aşk yok, aşka inanmam dediğim anlarda çıktın karşıma. Önce gülüşündü seni bana çeken, sonrasında o gülüşün altındaki yaralı yüreğin…

    O gün, hani seni gördüğüm ilk gün; tren istasyonunda yağmur altında saatlerce oturduğumuz ilk gün. Sözde tren beklerken onlarcası geçip gitmişti de aldırmamıştık. Yağmur bedenimi ıslatırken, her damlada bir kat daha sana aşık olduğum gün… Yaşama döndüğüm, aşkın varlığının kanıtını gördüğüm gün…

    Ve sonra…. Sonu olmayan bir yaşam içinde asla gecesi olmayan bir gün gibi doğdun hayatıma. Oysa senden once “yağmurlar bile isyan ederdi akıttığım yaşlara onlar bile benim kadar ağlayamazdı”. Ya bu ben değilim, yada zaten ben bende değildim… Hayallerde yaşatılabilirdin, bir rüyada yer alabilirdin, belki de bir masal karamanı olabilirdin ama benim olamazdın...

    Sen gideli iki gün oldu.. Asırlara bedel iki gün.. Ellerim ceplerimde caddelerde yürüyorum. Birlikte dinlediğimiz şarkılar kulağımda. Ya da odama kapıyorum kendimi, görmek istemiyorum senden başkasını. O kadar çok alışmışım ki sana. Senin üzerine kurulmuş tüm hayallerim. Sen gittin, ben bittim, hayallerim yok artık geleceğe dair...

    Bil ki; içimde her zaman sıcacık kanayan bir yara olarak kalacaksın. Sana istediğim zaman söyleyemeyeceğim belki sevgimi ve ulaşamayacak uzattığım ellerim ellerine. Ama ne olursa olsun sana olan sevgim her an artarak yaşayacak bende.'......

    İşte bitti; “Vazgeçtim Senden” ve belki de seninle birlikte kendimden…

    VAZGEÇTİM SENDEN

  • unutmak10.12.2005 - 14:01

    unutmaya çalışmak ne kötü bi kaderdir,senin olan şeyleri çöpe atmak gibi...

  • EREN01.11.2005 - 19:22

    Sadece bir şey, Belki her şey...

  • sevgi19.05.2004 - 19:35

    SEVGİ BUDUR


    Delikanlı
    kızı çok
    seviyordu.Evleneceklerdi.
    Ama
    sorunları birden
    artmıştı.. işte ve evde..
    Asabileşmiş sevgilisini üzer olmuştu.
    Hatta
    ağlatmıştı bir keresinde..
    Bir
    gün...Mutlu bir gün..
    Birbirlerine sarılmışken,
    delikanlı sordu:
    'Bana neden
    katlanıyorsun? ..
    Ama hemen
    cevap verme..iyi düşün! ..
    Ben aynısoruyu senin için
    kendime sordum ve
    cevabı buldum.
    Bakalım
    sen ne cevap bulacaksın? ' Kız
    düşündü ve yanıt verdi:
    'Seni
    sevdiğim için'
    Delikanlının suratı asılır
    gibi oldu.
    Kız
    Beklenen yanıtı vermediğini hissetti.
    Bakalım
    doğru cevap
    neydi? ..
    O da sordu:
    'Peki sen
    bana neden katlanıyorsun? ..
    'Delikanlı sımsıkı sarıldı
    kıza...
    'Ben sana katlanmıyorum ki! ! ! ..'

  • kadıköy11.02.2004 - 12:50

    O bir...
    O bir...
    O bir...

    Kadıköy bir tanedirrrrrrr :)))

  • ada07.12.2003 - 12:55

    O ada senin bu ada benim, yelkovan kuşlarının peşisıra :)

  • ahmed arif25.11.2003 - 02:30

    Ay Karanlık



    Maviye
    Maviye çalar gözlerin,
    Yangın mavisine
    Rüzgarda asi,
    Körsem,
    Senden gayrısına yoksam,
    Bozuksam,
    Can benim, düş benim,
    Ellere nesi?
    Hadi gel,
    Ay karanlık...

    İtten aç,
    Yılandan çıplak,
    Vurgun ve bela
    Gelip durmuşsam kapına
    Var mı ki doymazlığım?
    İlle de ille
    Sevmelerim,
    Sevmelerim gibisi?
    Oturmuş yazıcılar
    Fermanım yazar
    N'olur gel,
    Ay karanlık...

    Dört yanım puşt zulası,
    Dost yüzlü,
    Dost gülücüklü
    Cıgaramdan yanar.
    Alnım öperler,
    Suskun, hayın, çıyansı.
    Dört yanım puşt zulası,
    Dönerim dönerim çıkmaz.
    En leylim gecede ölesim tutmuş,
    Etme gel,
    Ay karanlık...


    Ahmed Arif

  • ölüm25.11.2003 - 02:06

    Ölüme Dair




    Buyrun, oturun dostlar,
    hoş gelip sefalar getirdiniz.
    Biliyorum, ben uyurken
    hücreme pencereden girdiniz.
    Ne ince boyunlu ilâç şişesini
    ne kırmızı kutuyu devirdiniz.
    Yüzünüzde yıldızların aydınlığı
    başucumda durup el ele verdiniz.
    Buyrun, oturun dostlar
    hoş gelip sefalar getirdiniz.

    Neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor?
    Osman oğlu Hâşim.
    Ne tuhaf şey,
    hani siz ölmüştünüz kardeşim.
    İstanbul limanında
    kömür yüklerken bir İngiliz şilebine,
    kömür küfesiyle beraber
    ambarın dibine...

    Şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı
    ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız
    simsiyah başınızı.
    Kim bilir nasıl yanmıştır canınız...
    Ayakta durmayın, oturun,
    ben sizi ölmüş zannediyordum,
    hücreme pencereden girdiniz.
    Yüzünüzde yıldızların aydınlığı
    hoş gelip sefalar getirdiniz...

    Yayalar-köylü Yakup,
    iki gözüm,
    merhaba.
    Siz de ölmediniz miydi?
    Çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp
    çok sıcak bir yaz günü
    yapraksız kabristana gömülmediniz miydi?
    Demek ölmemişsiniz?

    Ya siz?
    Muharrir Ahmet Cemil?
    Gözümle gördüm
    tabutunuzun
    toprağa indiğini.

    Hem galiba
    tabut biraz kısaydı boyunuzdan.
    Onu bırakın Ahmet Cemil,
    vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan,
    o ilâç şişesidir
    rakı şişesi değil.
    Günde elli kuruşu tutabilmek için,
    yapyalnız
    dünyayı unutabilmek için
    ne kadar çok içerdiniz...
    Ben sizi ölmüş zannediyordum.
    Başucumda durup el ele verdiniz,
    buyrun, oturun dostlar,
    hoş gelip sefalar getirdiniz...

    Bir eski Acem şairi:
    «Ölüm âdildir» - diyor,-
    «aynı haşmetle vurur şahı fakiri.»

    Hâşim,
    neden şaşıyorsunuz?
    Hiç duymadınız mıydı kardeşim,
    herhangi bir şahın bir gemi ambarında
    bir kömür küfesiyle öldüğünü? ...

    Bir eski Acem şairi:
    «Ölüm âdildir» - diyor.
    Yakup,
    ne güzel güldünüz, iki gözüm.
    Yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir...
    Fakat bekleyin, bitsin sözüm.
    Bir eski Acem şairi:
    «Ölüm âdil...»
    Şişeyi bırakın Ahmet Cemil.
    Boşuna hiddet ediyorsunuz.
    Biliyorum,
    ölümün âdil olması için
    hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz...

    Bir eski Acem şairi...
    Dostlar beni bırakıp,
    dostlar, böyle hışımla
    nereye gidiyorsunuz?


    Nazım Hikmet Ran