Kimse içinde olduğu hikayeden memnun değil, ama öte yandan hiç kimse ölmek, yani o hikayenin içinden çıkıp gitmek istemiyor. Bu büyük bir çelişki ve doğrusu modernleştikçe tam bir çelişkiler yumağına dönen yeni insana da çok yakışıyor, insan yaşadığı hayattan memnun değilse, onu kaybetmekten neden korkar? Bunu anlamak için insan muammasını çözmek gerekiyor. Giderek çözülmesi daha da zorlaşan insan muammasını...
Seni çözmeye çalıştıkça bana düğümleniyorum!
Bir yanlışınız olmalı, sizi tanımıyorum! Hiç görmedim daha önce uzaktan beni süzüşünüzü. Daha önce gülümsediğim biri olduğunuzu da hiç zannetmiyorum. Bana tamamen yabancısınız. O kadar yabancı ki, size baktığımda aynaya bakıyormuş gibi oluyorum!
'şark' doğu, güneşin doğduğu taraf.. 'müsteşrik' doğu ile uğraşan..'Doğucu' desek yeridir. Fransızca 'oryantalist' kelimesinin karşılığı olarak türetilmiş olup ıstılahi anlamı batının gözü ve gözlüğü ile doğu medeniyetlerinin tarihini (genelde subjektif olarak) inceleyen insanlara verilen isimdir.. Ayrıca siyasette bir kural vardır. Eğer 'eşşek' hakkında olumsuz yorum yaparsan, insanlarda otomatikman senin bir eşşek olmadığın intibasını uyandırırsın. Halbuki eşşekliğin kitabını sen yazmışsındır... Çoğu oryantalistin (ki istisnaları vardır) yaptığı bundan farksızdır.
Mucize, muhatabı acze düşüren fevkalâde bir olaydır. Bu münasebetle mucizelerin akla uygun olup olmaması münakaşa konusu olamaz. Bugün bir çok teori güneş sisteminin zamanında bir bütün olduğunu ve parçalanarak oluştuğunu söylüyor. Ve bu mucize din kitaplarında değil bilim kitaplarında yazılı. Mucizeyi akla uygun göstermeye çalışmak, onu alelâde bir olay durumuna düşürmektir ki bu durumda hâdise, mucize olmaktan çıkar. Ve akıl, tabiat üstü olan olayların mahiyetini idraktan acizdir. Aklı bunu idrake zorlamak, birçok tehlikeler doğurur. Nitekim doğurmuşda..
1400 yıl önce gözleriyle apaçık gördükleri halde mucizeye inanmayanlar olduğu gibi, günümüzdede inanmayanlar olacaktır maalesef..
Yaşamını sürdürebilmek için dünyadaki her şeye, her canlıya ihtiyacı olan fakat diğer canlıların hiçbirinin kendisine ihtiyaç duymadan yaşamını sürdürebileceği, aciz varlık. Şöyleki yeryüzünde insan olmasaydı bitki, hayvan, mikrop, börtüböcek; hepsi yaşamını sürdüreblirdi. Fakat insan bunlar olmadan yeryüzünde yaşamını sürdüremez..
Kimse içinde olduğu hikayeden memnun değil,
ama öte yandan hiç kimse ölmek, yani o hikayenin içinden çıkıp gitmek istemiyor.
Bu büyük bir çelişki ve doğrusu modernleştikçe tam bir çelişkiler yumağına dönen yeni insana da çok yakışıyor,
insan yaşadığı hayattan memnun değilse, onu kaybetmekten neden korkar? Bunu anlamak için insan muammasını çözmek gerekiyor. Giderek çözülmesi daha da zorlaşan insan muammasını...
Seni çözmeye çalıştıkça bana düğümleniyorum!
Bir yanlışınız olmalı, sizi tanımıyorum!
Hiç görmedim daha önce uzaktan beni süzüşünüzü.
Daha önce gülümsediğim biri olduğunuzu da hiç zannetmiyorum.
Bana tamamen yabancısınız.
O kadar yabancı ki, size baktığımda aynaya bakıyormuş gibi oluyorum!
'câme' elbise + 'gân' uygun, ait..
Elbiseye ait olan yer.
Eskiden hamamlarda bulunan soyunma dolaplarına verilen isim.
'çâmeşûr' Farsçada çamaşır yıkayan kişilere verilen ad.
Şöyle ki;
'câme' giysi, elbise + 'şûr' yıkayan.
Çamaşır yıkayan anlamındayken
Türkçede çamaşırın ta kendisi haline gelmiş..
Üzülelim mi?
hayır..
'şark' doğu, güneşin doğduğu taraf..
'müsteşrik' doğu ile uğraşan..'Doğucu' desek yeridir.
Fransızca 'oryantalist' kelimesinin karşılığı olarak türetilmiş olup ıstılahi anlamı batının gözü ve gözlüğü ile doğu medeniyetlerinin tarihini (genelde subjektif olarak) inceleyen insanlara verilen isimdir..
Ayrıca siyasette bir kural vardır.
Eğer 'eşşek' hakkında olumsuz yorum yaparsan, insanlarda otomatikman senin bir eşşek olmadığın intibasını uyandırırsın. Halbuki eşşekliğin kitabını sen yazmışsındır...
Çoğu oryantalistin (ki istisnaları vardır) yaptığı bundan farksızdır.
Soyadı.
(arapça, lakâb)
Bugün taşıdığımız soyadları 100 sene öncesi dedelerimizin veya daha eski sülalemizin lakapları aslında..
Doğrucu Davut ile Patavatsız terkeden diyaloğu
Doğ.Dav.-Madem seviyon niye ayrılıyon e ayrılıyon niye seviyon.. manyak..!
Pat. Ter.-Abi yanlışlıkla oldu diyorum.. kendime zarar vericem bak..
'Önce sen beni eğit, sonra ben seni. Karşılıklı eğitişelim'
Yaşam koçu gibi bir şey herhalde buda..
Mucize, muhatabı acze düşüren fevkalâde bir olaydır.
Bu münasebetle mucizelerin akla uygun olup olmaması münakaşa konusu olamaz. Bugün bir çok teori güneş sisteminin zamanında bir bütün olduğunu ve parçalanarak oluştuğunu söylüyor. Ve bu mucize din kitaplarında değil bilim kitaplarında yazılı.
Mucizeyi akla uygun göstermeye çalışmak, onu alelâde bir olay durumuna düşürmektir ki bu durumda hâdise, mucize olmaktan çıkar. Ve akıl, tabiat üstü olan olayların mahiyetini idraktan acizdir. Aklı bunu idrake zorlamak, birçok tehlikeler doğurur. Nitekim doğurmuşda..
1400 yıl önce gözleriyle apaçık gördükleri halde mucizeye inanmayanlar olduğu gibi, günümüzdede inanmayanlar olacaktır maalesef..
bknz.
Salman Rüşdinin 10. kuşaktan fikirsel torunları.. peh..!
Yaşamını sürdürebilmek için dünyadaki her şeye, her canlıya ihtiyacı olan
fakat diğer canlıların hiçbirinin kendisine ihtiyaç duymadan yaşamını sürdürebileceği,
aciz varlık.
Şöyleki yeryüzünde insan olmasaydı bitki, hayvan, mikrop, börtüböcek; hepsi yaşamını sürdüreblirdi.
Fakat insan bunlar olmadan yeryüzünde yaşamını sürdüremez..
Hediyenin 'Gördüm ve aklıma sen geldin.. Bende aldım'
denilerek takdim edileni,
' seni çağrıştırdığı için' gerekçesiyle alınanı makbul..