Maddenin en küçük yapı taşı eskiden atomdu, simdi kuarklar. Kuarklar bir araya gelerek proton ve nötronları, bunlar ve elektronlar biraraya gelerek atomları, atomlar molekülleri, moleküller de maddeyi oluşturuyor. Gördüğümüz kadarıyla atomdan öteye köy var, yani kuarklar! Peki kuarklardan öteye?
“Eğer o ikisinde, Arzda ve Semavatda, Allah’dan başka ilahlar (varliklar) mevcud olsaydı, elbette o ikisi de fesada uğrardı (düzensizlik olurdu, kaos olurdu! ...)
Sorunlardan arınmış bir hayatın ne kusuru var? Kişilik, Gerçek olanin bir yansımasından ibarettir. Neden yansıma orijinale otomatik olarak sadık kalmasın? Kişinin kendine özgü modeller çizmeye ihtiyacı var mı? Hayat ki kişi onun bir ifadesidir, kişiye rehberlik edecektir. Kişinin, Gerçeğin sadece bir gölgesi olduğunu, fakat gerçeğin, kendisi olmadığıni bir kez idrak ettiğinizde, üzülüp dertlenmekten vazgeçersiniz. Kendi içinizden, içsel rehberiniz tarafından yönlendirilmeyi kabul eder ve benimsersiniz ve hayat bilinmeyene doğru bir yolculuk haline dönüşür.
Hac, İslâm’ın beş esasından birisidir. Hem malî ve hem de bedenî bir ibadettir.
Hac, kelime olarak, 'yönelmek, kasdetmek, bir kimseyi ya da bir yeri çokça ziyaret etmek' anlamlarına gelir.
Dini bir terim olarak hac, 'Belirli bir zamanda usulüne uygun olarak ihrama girdikten sonra Arafat’ta vakfe yapmak, Kâbe’yi tavaf ederek ziyaret etmek ve diğer bazı dini görevleri yerine getirmek' suretiyle yapılan ibadeti ifade eder. Bu ibadeti yerine getirene hacı denir.
Hac, hicretin IX. yılında farz kılınmıştır. Haccın farz olduğu hükmü, Kur’an ve Sünnette bildirilmiştir. Bu konuda tüm müslümanlar görüş birliği içerisindedirler. Kur’an-ı Kerîm’de, 'Gitmeye gücü yetenlerin Kâbe’yi haccetmeleri insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.'buyurulmuştur. Hz. Peygamber de, “İslâm beş temel esas üzerine kurulmuştur. Bunlar, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın peygamberi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.” buyurmaktadır.
Beri gel, daha beri, daha beri. Bu yol vuruculuk nereye dek böyle? Bu hır gür, bu savaş nereye dek? Sen bensin işte, ben senim işte.
Ne diye bu direnme böyle, ne diye? Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye? Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek, Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?
Zengin yoksulu hor görür, ne diye? Sağ soluna yan bakar, ne diye? İkisi de senin elin, ikiside, Peki, kutlu ne, kutsuz ne?
Topumuz bir tek inciyiz, bir tek. Başımız da tek, aklımız da tek. Ne diye iki görür olup kalmışız İki büklüm gökkubbenin altında, ne diye?
Sen habire gevele dur bakalım, Habire 'Usul boylu birlik çam ağacı' de, Sonu nereye varır bunun, nereye?
Şu beş duyudan, altı yönden Varını yoğunu birliğe çek, birliğe. Kendine gel, benlikten çık, uzak dur, İnsanlara katıl, insanlara, İnsanlarla bir ol. İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz. Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane.
«Kâinatın muazzam yapısını meydana getiren cisimlerin, onu değerlendirecek bir zihin olmadığı sürece bir cevher olmasına imkân yoktur. Bütün bunlar benim veya başka bir yaratılmışın zihnine hitap etmediği sürece mevcudiyetinden söz edilemez; ya da Ebedî Ruh'un zihninde mevcuttur denebilir.»
Algilanan seyleri gözlerle degilde, bilincle görüp degerlendirmeye basiret denir.Göz görür, basiret ise görünenin sirrina erer, buna eskiler gönül gözü, kalp gözüde demislerdir.
Maddenin en küçük yapı taşı eskiden atomdu, simdi kuarklar. Kuarklar bir araya gelerek proton ve nötronları,
bunlar ve elektronlar biraraya gelerek atomları, atomlar molekülleri, moleküller de maddeyi oluşturuyor.
Gördüğümüz kadarıyla atomdan öteye köy var, yani kuarklar! Peki kuarklardan öteye?
Soru, ilmin yarısıdır.
Hazreti Muhammed
(aleyhisselâm)
'ALLAH'ı hakkıyla idraka çalışmadılar…(22-74)
'Ma kaderullahe hakka kadrihî..'
“Eğer o ikisinde, Arzda ve Semavatda, Allah’dan başka ilahlar (varliklar) mevcud olsaydı, elbette o ikisi de fesada uğrardı (düzensizlik olurdu, kaos olurdu! ...)
insanlar uykudadir, ölünce uyanirlar.
Ölmeden önce ölünüz!
Hz.Muhammed
Sorunlardan arınmış bir hayatın ne kusuru var? Kişilik, Gerçek
olanin bir yansımasından ibarettir. Neden yansıma orijinale otomatik olarak
sadık kalmasın? Kişinin kendine özgü modeller çizmeye ihtiyacı var mı? Hayat
ki kişi onun bir ifadesidir, kişiye rehberlik edecektir. Kişinin, Gerçeğin
sadece bir gölgesi olduğunu, fakat gerçeğin, kendisi olmadığıni bir kez idrak
ettiğinizde, üzülüp dertlenmekten vazgeçersiniz. Kendi içinizden, içsel
rehberiniz tarafından yönlendirilmeyi kabul eder ve benimsersiniz ve hayat
bilinmeyene doğru bir yolculuk haline dönüşür.
Sri Nisargadatta Maharaj
Hac, İslâm’ın beş esasından birisidir. Hem malî ve hem de bedenî bir ibadettir.
Hac, kelime olarak, 'yönelmek, kasdetmek, bir kimseyi ya da bir yeri çokça ziyaret etmek' anlamlarına gelir.
Dini bir terim olarak hac, 'Belirli bir zamanda usulüne uygun olarak ihrama girdikten sonra Arafat’ta vakfe yapmak, Kâbe’yi tavaf ederek ziyaret etmek ve diğer bazı dini görevleri yerine getirmek' suretiyle yapılan ibadeti ifade eder. Bu ibadeti yerine getirene hacı denir.
Hac, hicretin IX. yılında farz kılınmıştır. Haccın farz olduğu hükmü, Kur’an ve Sünnette bildirilmiştir. Bu konuda tüm müslümanlar görüş birliği içerisindedirler. Kur’an-ı Kerîm’de, 'Gitmeye gücü yetenlerin Kâbe’yi haccetmeleri insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.'buyurulmuştur. Hz. Peygamber de, “İslâm beş temel esas üzerine kurulmuştur.
Bunlar, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın peygamberi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.” buyurmaktadır.
Beri gel, daha beri, daha beri.
Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?
Bu hır gür, bu savaş nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim işte.
Ne diye bu direnme böyle, ne diye?
Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?
Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek,
Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?
Zengin yoksulu hor görür, ne diye?
Sağ soluna yan bakar, ne diye?
İkisi de senin elin, ikiside,
Peki, kutlu ne, kutsuz ne?
Topumuz bir tek inciyiz, bir tek.
Başımız da tek, aklımız da tek.
Ne diye iki görür olup kalmışız
İki büklüm gökkubbenin altında, ne diye?
Sen habire gevele dur bakalım,
Habire 'Usul boylu birlik çam ağacı' de,
Sonu nereye varır bunun, nereye?
Şu beş duyudan, altı yönden
Varını yoğunu birliğe çek, birliğe.
Kendine gel, benlikten çık, uzak dur,
İnsanlara katıl, insanlara,
İnsanlarla bir ol.
İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz.
Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane.
Mevlana
«Kâinatın muazzam yapısını meydana getiren cisimlerin, onu değerlendirecek bir zihin olmadığı sürece bir cevher olmasına imkân yoktur. Bütün bunlar benim veya başka bir yaratılmışın zihnine hitap etmediği sürece mevcudiyetinden söz edilemez; ya da Ebedî Ruh'un zihninde mevcuttur denebilir.»
George Berkeley