Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • çelik06.06.2004 - 16:33

    Çelikler genel olarak aşağıdaki şekilde sınıflandırılmaktadır;

    Karbon ve alaşımlı çelik olarak bileşimlerine göre,
    Üretim yöntemlerine göre
    Son üretim yöntemine göre
    Ürün şekline göre
    Kullanım yerleri, üretim programları ve deoksidasyon durumlarına göre


    Çeliklerin temel özellikleri aşağıdaki gibi özetlenebilir;

    Çeliklerin büyük çoğunluğu ısıl işlemlere karşı duyarlıdır. Kimyasal bileşimin yanı sıra uygulanan ısıl işlemler sonucunda istenen sertlik, mekanik ve fiziksel özellik, elektriksel özellik, korozyona ve yüksek sıcaklığa dayanım özelliklerine tam olarak kavuşturulabilir.
    Çelikler yapılarının gerektirdiği sıcaklıklara kadar ısıtıldıklarında şekillenme özelliğine kavuşur. (Haddeleme, Presleme, Dövme)
    Ayrıca kimyasal bileşim ve iç yapı olarak uygun olan çelikler haddeleme, presleme gibi yöntemlerle soğuk olarak da şekillendirilebilir.
    Talaş kaldırıcı tezgahlarda işlenerek, istenilen şekil ve yüzey düzgünlüğüne getirilebilir.
    Kimyasal bileşim olarak uygun olan çelikler kaynak işlemi ile birleştirilebilir.
    Çeliklerin büyük bir bölümü çeşitli yöntemler ile metal ile kaplanmaya, emaye yapılmaya, boyanmaya ve plastik maddeler ile kaplanmaya elverişlidir.

  • çelik06.06.2004 - 16:33

    ÇELİK, bir Demir (Fe) Karbon (C) alaşımıdır. C’dan başka farklı oranlarda alaşım elementleri ve empürite elementler bulunur. Çeliğe farklı özellikler kazandıran içerdiği elementlerin kimyasal bileşimi ve çeliğin iç yapısıdır. Çeliğe değişik oranlarda alaşım elementleri katılabileceği gibi, çeşitli işlemler (ıslah, normalizasyon vs.) ile iç yapı da kontrol edilerek kullanım amacına göre değişik özelliklerde çelik elde edilir.

    Manganez (Mn) , Fosfor (P) , Kükürt (S) ve Silisyum (Si) üretim sırasında hammaddeden kaynaklanan elementler olup, çelik bünyesinde belirli oranlarda bulunur. Diğer elementler ise (Cr, Ni vs.) ferro-alyajlar halinde istenilen miktarlarda çelik bünyesine ilave edilir.

    Çelik demir cevherinden veya hurdadan geri dönüşüm ile iki şekilde üretilmektedir. Sıvı çelik üretildikten sonra döküm ile ingot olarak veya sürekli döküm yöntemi ile kütük veya blum olarak şekillendirilir.

    Vasıflı Çelikler alaşımsız, düşük alaşımlı ve alaşımlı çelikler olup, kitlesel olarak üretilen çeliklerden bazı noktalarda ayrılmaktadır. Bu noktalar;

    Üretim yöntemi,
    Üretim araçları,
    Alt limitlerde bulunan S, P ve diğer empüritelerin ile çözünmüş gaz miktarları.

  • reiki06.06.2004 - 16:27

    Önerdiğiniz kitaplar var mı?

    'Reiki ile Sağlıklı Yaşam' H.Günther, B.Müller
    'Işığın Elleri' Barbara Ann Brennan
    'Reiki The Healing Touch' William Rand
    'The Spirit of Reiki' Rand, Petter, Lübeck
    'Reiki Fire' Frank Arjava Petter
    'The Legacy of Dr.Usui' Frank Arjava Petter
    'The Original Reiki Handbook of Mikao Usui' Frank Arjava Petter
    'Reiki for a New Millenium' William Rand
    'Spiritual Healing - Scientific Validation' Daniel J. Benor
    'Energy Medicine' Donna Eden

    'Düşünce Gücüyle Tedavi' Louise Hay
    'Tüm Hastalıkların Zihinsel Nedenleri' Louise Hay

    okuyucunun dikkatine! ! malesef bu gün sadece bukadar anlatabiliyorum cünkü beşden fazla yazılmıyor ;)

  • reiki06.06.2004 - 16:23

    Daha önce de böyle bir şey var mıydı, yoksa Reiki yeni ortaya çıkmış bir yöntem mi?

    Reiki bizim kültürümüzde de bulunan, ellerle şifa enerjisi aktarılan yöntemlere çok benziyor. Hepimizin ailesinin büyüklerinde eli şifalı, dua ile iyileştiren veya nefesi kuvvetli kişiler var. Bizim kuşağımız onların kullandığı yöntemlerle yakından tanışmamış olsa da, öyküleri aktarılmış bizlere. Dünyanın her kıtasında, her ülkesinde böyle doğal yollarla sağlık geleneği var. Reiki, unutulan geleneklerin yeniden hatırlanması ve zaten içimizde bulunan iyileşme yeteneğinin güçlendirilmesi demek. Japonya'da 1920'li yıllarda Mikao Usui adındaki bir Budist rahibin uzun bir meditasyon sonucu yaşadığı bir deneyimle, dünya yeniden evrensel yaşam enerjisini daha yoğun kullanabilmeyi ve aktarabilmeyi öğreniyor.

    'Evrensel Enerji'yi biraz daha açarak anlatabilir misiniz?

    Reiki, yani 'Evrensel Yaşam Enerjisi' dünyada hep var olmuş ve olacak bir şey. Tüm varlıklar bu enerjiden oluşuyor, bu enerjiyle besleniyor. Her gün yediklerimiz, içtiklerimiz enerjiye dönüşüyor. Kalori hesabı yaparken aslında bedenimizin gereksindiği enerjinin hesabını yapıyoruz. Uykuda enerji depoluyor, hareket ederek enerji harcıyoruz. Enerjimiz düşük olduğunda yorgun, hatta hasta oluyoruz, enerjimiz yüksek olduğunda canlı, 'enerjik' ve mutlu oluyoruz. Bütün bunları yaparken bizim de, en derinde, enerjiden oluştuğumuzu pek düşünmüyoruz. Aslında madde ve enerji sürekli birbirine dönüşüyor, evrendeki her şey hareket halindeki ve yapısının büyük oranla enerjiden ibaret olduğu atomlardan oluşuyor. Aldığımız her nefes enerji dolu. Reiki uygularken de bu enerji ellerden geçiyor ve gerek madde bedenimizdeki, gerekse onu besleyen enerji kanallarımızdaki tıkanıklıkları açarak tüm sistemimizin doğrudan enerjiyle beslenmesini sağlıyor.

  • reiki06.06.2004 - 16:23

    Reiki nedir?

    Reiki, yüce kaynaktan gelen, canlandırıcı, şifa verici doğal bir enerjidir. Ortaya çıktığı ülkenin dilinde, Japonca'da anlamı 'Evrensel Yaşam Gücü Enerjisi'dir. Aslında okunuşu Leiki'dir, ama batıda yıllardır 'Reiki' söylenegelmiş olduğu için biz de bu şekilde kullanıyoruz. En temel şekliyle Reiki, bu enerjiye açılmış, uyumlanmış bir kişi tarafından ellerin bedene yaklaştırılması veya üzerine konulması ile aktarılıyor. Özetle Reiki, çeşitli pek çok rahatsızlıkta yararı kanıtlanmış bir tamamlayıcı tıp yöntemi olarak tüm dünyada kabul görmüş bir enerji çalışmasıdır.

  • sigara06.06.2004 - 16:19

    Sigaranın Gençlik Üzerindeki Etkileri
    ----------


    Sigaranın gençler üzerinde kısa vadede yaptığı etkiler, genellikle solunum yollarında yoğunlaşmaktadır. Ergenlik çağındaki sigara bağımlılarında ortaya çıkan nefes darlığı önemli bir problemdir.
    Ayrıca, sigara diğer uyuşturuculara bir basamak olmaktadır. Sigara kullanan gençlerin büyük bir kısmı içki de içmeye başlamaktadırlar. Sigara içmeyen gençlere göre sekiz kat daha fazla uyuşturucu kullanma riski taşımaktadırlar. Sigara içen gençlerde davranış bozukluğu da görülmektedir, bunlar; kavgacılık, belli bir çeteye girme yada dikkatsiz ve tedbirsiz cinsel ilişkiler olarak ortaya çıkmaktadır. Sigaraya alışan gençler, başka bir uyuşturucu kullanmasa bile, sigara bağımlısı yetişkinler haline gelmekte ve sağlıklarını tehdit eden kimyasal maddelere bir ömür boyu maruz kalmaktadırlar.

    Sigara içen kişilerin akciğerleri görevlerini tam olarak yapamazlar. Sigaraya ne kadar erken başlanırsa, akciğerler o kadar çabuk fonksiyon kaybına uğrayacaktır, akciğer kanseri riski de aynı oranda artacaktır. Kişi sigara içmeye ne kadar devam ederse, kansere yakalanma riski o kadar artar.

    Yetişkinlerde sigara kullanımı, kalp hastalıklarına ve felce yol açmaktadır ama bu durum gençlerde zaman zaman görülmektedir.

    Sigara enerjisinin ve sağlığının zirvesinde olan bir genç insanın fiziksel kondisyonunu giderek düşürecektir. Spor yapan bir genç, nefes nefese kalıp, giderek hareketsizleşecektir.

    Sigara Üreticilerinin Raporları

    Gençlik Stratejileri

    'Şimdiye kadar, bizim markamızın kullanılıyor olmasından hiçbir rahatsızlık duymadık. Bizim reklamımız için hiç de kötü değil.'

    Brown & Williamson Sigara Firmasının avukatı Addison Yeaman'ın, sigara şekerleri üreten bir fabrikaya yazdığı 1946 tarihli mektuptan.

    'Bizim işimizin temel hedefi lise öğrencileridir.'

    Lorilard Raporu

    'Araştırmalara göre, gençler sigara markası seçimlerini daha çocukluklarında, beş yaşından itibaren beliriliyorlar... Genç sigara kullanıcılarının bağımlılığı hakkındaki araştırmalar, onların ilk başta bağımlı olmayacaklarını düşündüklerini, ancak pişman olduklarında ise çoktan bağımlı olduklarını gösteriyor.'

    Brown &Wilkinson Araştırma Raporu

    'Ergenlik çağındaki çocukların tatlı sevdikleri bilinen bir gerçektir. Bu durumda sigaralara bal konulması düşünülebilir.'

    1975 RJ Reynolds Raporu

    'Camel büyümesini garantiye almak için, yeniliklere açık olan ve geleceğin sigara işini temsil eden, 14-24 yaş grubunu hedeflemelidir.

    R. J. Reynolds'un 1977-1986 Pazarlama Hedefleri Raporu:

    'Araştırmalar, 14-18 yaş grubunun giderek artan bir oranda sigara içtiğini göstermektedir. RJ Reynolds bu pazarı iyi değerlendirmeli ve bu gruba yönelik yeni bir ürün piyasaya sürmelidir, böylece endüstrideki payımız uzun bir süre büyüyecektir.'

    Imperial Tobacco Şirketinin Raporu 18 Ekim 1977:

    'Ergenlik çağındaki çocuklar, özgürlüklerini bir sembolle ortaya koyma eğilimindedirler, sigara yetişkinlikle özdeşleştiği için ve yetişkinler sigarayı çocuklara yasakladığı için, en önemli semboldür.'

    'Sigaraya yeni başlayanların bugün hissettikleri, endüstrinin geleceği için bir göstergedir, araştırmanın bu bölümüne çok dikkat edilmesi gereklidir. Proje 16 sigara alışkanlığının oluşumuyla ilgili her şeyi öğrenmeyi hedeflemektedir. Lise öğrencilerinin sigara için bugün düşündükleri gelecekteki tütün kullanımları için bir öngörüdür.'

    'Özellikle 12-13 yaş grubunun bu konu hakkındaki görüşlerine önem verilmelidir.'

    'Ergenlik çağındakilere yönelik reklamlar yapılmalıdır, bu reklamlar yapaylıktan uzak ve dürüstçe yapılmalıdır.'

    Philip Morris'in Richmond'daki Pazarlama Müdürü Robert B. Seligman'a Araştırmacı Myron E. Johnston tarafından yollanan rapor, 1981:

    'Bugün 13-19 yaş arasında olanlar, yarın için potansiyel ve sürekli müşteri olacaklardır ve sigara tiryakilerinin çok büyük bir yüzdesi bu yaşlarda sigaraya başlamaktadırlar. Kırmızı Marlboro'nun başarısı büyük ölçüde bu yaş grubundaki müşterilerine bağlıdır. Kırmızı Marlboro büyüme çabası içinde olan çocukların büyüklük göstergesi haline gelmiştir. 13-19 yaş grubunun sigara içeme alışkanlığı Philip Morris için çok önemlidir.'

    Philip Morris'in Richmond'daki Pazarlama Müdürü Robert B. Seligman'a Araştırmacı Myron E. Johnston tarafından yollanan rapor, 1981:

    'Artık 13-19 yaş arası sigara kullanıcılarına eskisi kadar güvenmemeliyiz. Çünkü, bu gruptaki büyük pazarımız, okullardaki sigara kullanımının azalmasıyla pay kaybetmekte.'

    okuyucunun dikkatine! ! malesef bu günlük bukadar anlatıcam cünkü 5 den fazla yazılmıyor ;)

  • sigara06.06.2004 - 16:18

    Sigaranın Vücuda Zararları Nelerdir?
    ----------


    Genel olarak bulunduğunuz ortamlarda kötü ve ağır koku yayılır.
    Cildiniz bozulacağından cilt karalığı ve yaşlı gösterme belirtileri başlar.
    Dişleriniz kirli ve pis görünümlü olmakla beraber, dişeti hastalıkları baş gösterecektir.
    Ağız ve yutakta tat alma eksikliği başlar ve kanser riski artar.
    Gırtlak ve nefes borusunda iltihaplanma, ses tellerinin zarar göstermesinden başka kansere yakalanma ihtimali fazlalaşır.
    Kalp ve damarların görmüş olduğu zarar ve tahribattan dolayı kalp krizi damar tıkanıklığı, tansiyon yükselmesi gibi sakıncalar ortaya çıkar.
    Beyinde felç, ileri yaşta bunama (Alzheimer) görülür. Her nefeste 50bin hücrenin ölümüne sebep olur.
    Gözlerde katarakt ve ileri yaşta körlük meydana gelir.
    Burunda koku alma duygusu azalır.
    Akciğerlerde kansere yakalanma, Bronşit ve amfizem gibi rahatsızlıklar meydana gelir.
    Mide ve yemek borusunda karama, ülser ve kanser oluşumunu fazlalaşır.
    Pankreas kanseri riski artar.
    Rahim ve yumurtalıkta kısırlık, çocuk düşürme, sakat ve eksik doğum, erken menopoz, rahim kanseri gibi tehlikeler oluşur.
    Testisler ve cinsel organlarda iktidarsızlık, ereksiyonda azalma, döllenme yetersizliği, kalıtımsal bozukluklar meydana gelir.
    İdrar kesesinde mesane kanseri meydana gelir.
    Ellerde, parmaklarda sararma, tırnaklarda, zayıflama görülür.
    Kemik ve iskeletlerde kemik erimesi meydana gelir.
    Kol ve bacak damarlarında çeşitli hastalıklar oluşur.
    Kılcal damarlar, el ve ayaklardan başlayarak, kol ve bacaklara kadar tıkanıp bu organların kesilmesine (Burger hastalığı) kadar varan hastalıklar oluşur.
    Vücutta, yorgunluk, uykusuzluk, ruhsal gerilim, stres, performans düşüklüğü, reflekslerde azalma oluşur.
    Anne ve baba mirası olarak; Sigara içen babaların, çocuklarında kanseri önleyen gençliği yok olmaktadır. Hamileliğinde sigara içen hanımların bebekleri %10-15 eksik kilolu doğdukları gibi zeka eksiklikleri de görülür.

    Sigaranın İçindeki Zehirler
    ----------


    Bunlar kanserojen maddelerdir ve en tehlikelileri arsenik, benzin, kadmiyum, hidrojen siyanid, toluene, amonyak ve propilen glikoldur. Örneğin; siyanid kesinlikle öldürücü bir zehirdir. Genel olarak bilinen maddelerden bir kaçı;

    Polonyum - 210 (kanserojen) ,
    Radon (radyosyon) ,
    Metanol (füzeyakıtı) ,
    Toluen (tiner) ,
    Kadmiyum (akü metali) ,
    Bütan (tüpgaz) ,
    DDT (böcek öldürücü) ,
    Hidrojen Siyanür (gaz odaları zehiri) ,
    Aseton (oje sökücü) ,
    Naftalin (güve kovucu) ,
    Hidrojen Siyanür (gaz odaları zehiri) ,
    Arsenik (fare zehiri) ,
    Amonyak (tuvalet temizleyicisi) ,
    Karbon (eksoz Monoksit gazı) ,
    Nikotin
    ve 3.885 toksik madde.

    Sonuç olarak ciğerlerimizde oluşan Katran (asfalt) .

  • sigara06.06.2004 - 16:15

    Sigara Üreticilerinin Raporları
    ----------


    1961 yılında BAT (İngiliz Amerikan Tütün Şirketi) Bilim Adamı Sir Charles Ellis tarafından sigara tiryakilerine yapılan açıklama:
    'Sigara içmeyi sağlayan şeyleri anlamak için öncelikle bağımlılığın ne olduğunu bilmemiz gerekir.'

    13 Şubat 1961, BAT raporu, 'Sigara İçmenin Etkileri ve Battelle Kontratı için İleri bir Araştırma Yapılması için Öneri', Sir Charles Ellis, Araştırmanın Yöneticisi.

    'Şunu hatırlatmamın iyi olacağını düşünüyorum ki, nikotin ihtiyacının genetik özellikleriyle ilgili araştırma sonuca ulaşmak üzeredir'.

    Brown & Williamson Araştırmacısı R.B. Griffith'in 1963 yılı raporu:

    'Nikotin bağımlılık yapmaktadır. Biz nikotin satıcıları olarak, bağımlılık yapan bir uyuşturucu satıyoruz...'

    Brown & Williamson Raporu, 17 Temmuz 1963

    'Eğer, nikotin kullanımı kronik tiryakilere yasaklanırsa bile, hipotalamus'un kortikotropin salgılaması çok azalacağından dolayı bu kişiler zayıf bir endokrin sistemine sahip olacaklardır. Böyle zayıf düşmüş bir vücut, sürekli sigara içerek, psikolojik dengesini sağlamaya çalışır. Bu bilinçsiz istek, bireyin nikotin bağımlılığını açıklamaktadır.'

    19 Şubat 1969 Philip Morris araştırmacısı Dr. Helmut Wakeham:

    'Sigara bir ürün değildir, bir ambalajdır. Ürün nikotindir... Bir nefes sigarayı bir nikotin kamyonu gibi düşünmeliyiz.'

    1970'lerin başı, Philip Morris firmasından William L. Dunn'ın kısa notu:

    'Biz tütün endüstrisi değil nikotin endüstrisi işindeyiz.'

    BAT Firması genel başkanının şirket yöneticileriyle yaptığı bir toplantı tutanaklarından, 1971:

    'Nikotin bağımlılığı, pH dengesinin düzenlemesiyle kolaylıkla sağlanabilir.'

    1973 R.J. Reynolds'un bilim araştırmacısının 'RJ Reynolds markasının gençliğe yönelik pazarında daha fazla satışa ulaşması için'yaptığı araştırmayla ilgili notu:

    'Carolyn Levy'e bu araştırmayı sürdürmesi için onay verdim... Araştırmaya devam edeceğiz. Eğer, nikotinin sonuçları morfin ve kafein sonuçlarıyla benzerlik gösteriyorsa, araştırmayı gömmek istiyoruz. Bu nottan sadece iki kopya var, bir tanesi ekteki, diğeri de bendeki.'

    1977 Philip Morris Raporundan:

    'Çok az tüketici, nikotinin bir zehir olduğunun yada ne kadar bağımlılık yaptığından haberdar değil.'


    Pasif içicilik ve Aktif Zarar Görme
    ----------

    Sigara dumanının zararları saymakla bitmez ve sadece sigara içenler için değil içmeyenler için de çok zararlıdır. Sigara, puro ya da pipo içen bir kişinin yanında duran kişi hem yanan tütününün hem de sigara içen kişinin dışarı verdiği dumanı solur ve oldukça büyük bir zarar görür.
    Her yıl binlerce pasif içici, sigara dumanın verdiği zararlardan dolayı hastalanarak, hayatını kaybetmektedir.

    Zehirli Duman

    Pasif içiciler, sigara içen kişilerin yanında durarak 3.700 çeşit kimyasal gazdan zarar görmektedirler. Bunların büyük bir kısmı zehirlidir, geriye kalan kısmı da kanserojen benzopyrene ve formaldehyde gazlarıdır.

    Sigara dumanına ne kadar çok maruz kalırsanız, kalp krizi geçirme ve akciğer kanseri olma riskiniz o oranda artar.

    Risk Altındaki Bebekler ve Çocuklar

    Ne yazık ki, çocuklar için risk çok daha ciddidir. Çünkü, akciğerleri henüz gelişmektedir ve onlar yetişkinlerden daha fazla ve hızlı nefes alıp veririler. Sigara dumanına maruz bırakılarak, pasif içici durumuna düşürülen çocuklarda, kulak ve boğaz enfeksiyonları, bronşit ve zatürree sıklıkla görülen hastalıklardır.

  • sigara06.06.2004 - 16:14

    Sigara İle İlgili İstatistikler..
    ----------


    Türkiye'de Sigara Tüketimi

    1990-1995 YILLARI

    İki yabancı markalı sigara fabrikası faaliyete geçti. Açılışında bütün devlet erkanı oradaydı. Bütün “billboard”lar, gazeteler, dergiler, satış noktaları neredeyse her yer sigara reklamı ile donatıldı. Bine varan araç, on bini aşan personelle dağıtım ağı kuruldu. Tüketimi körüklemek için bedava sigaralar dağıtıldı.Başta bayiler olmak üzere her yere promosyonlar yağdırıldı. Tıp fakültesi mezuniyet balosunu Marlboro düzenledi. Üniversitelerin özel günlerinin değişmez sponsoru sigara idi. “Camel Trophy” - “Marlboro Adventure” gibi organizasyonlar sürekli gündemde tutuldu. Bir çok gazeteci- televizyoncu tanıtım için başta Amerika olmak üzere seyahatlere götürüldü. Çıkarılmak istenen kanun veto edildi, sonra gündeme bile alınmayıp, bir dönem görüşülemeden kadük oldu.

    Patlama Yapan Sigara Tüketimi

    * 1993 yılında yıllık tüketim 4.7 milyar paket / 22 Trilyon TL
    * 1994 yılında yıllık tüketim 5.4 milyar paket / 61 Trilyon TL
    * 1995 yılında yıllık tüketim 5.7 milyar paket / 95 Trilyon TL

    Sosyal Sonuçlar

    * 5 yılda (11-19 yaş arası) 5 milyon genç sigaraya başladı.
    * Sigara içme yaşı 11’lere indi.
    * Sigara, son derece prestij kazandı, bilinç altlarına yerleşti.
    * Sigara içmek doğal bir davranış oldu. Hiçbir kapalı yerde, sigara içen hiçbir kimseyi uyaramazdınız.
    * Savaşılması imkansız görünen sosyal ve ekonomik bir dev imajı oluşturuldu.

    SİGARA ÜLKEMİZİN 1 NUMARALI SORUNUDUR! ! !

    Türkiye'de Sigaradan Ölümler

    Peki sigaradan daha öncelikli sorun var mı? Bir toplumsal sorunu neye göre sıralamalıyız. Şüphesiz ölçümüz insan hayatı ve sağlığına verdiği zarar ölçü olarak alındığında: Hiçbir şey, sigara kadar ülkemizde insanlarımıza zarar vermemektedir. Ölçümüz insan hayatıdır.

    Her yıl ülkemizde 100.000 insanımızı erken yaşlarda sigaraya kurban vermekteyiz eğer önlem alınmazsa önümüzdeki 20 yılda bu sayı 250.000'e çıkacak.

    Her yıl ülkemizde 100 bin kişinin ölmesi karşısında kılı kıpırdamayanlar var. Her yıl 100 bin kişi ne anlama geliyor?

    Her gün 1 uçak düşüyor ve 300 kişi ölüyor.
    Her yıl yüz bin nüfuslu bir şehrimize bir atom bombası atılıyor
    Her gün içi dolu 6 otobüs uçuruma yuvarlanıyor kimse sağ kalmıyor.

    Sigarayı Daha Başka Nasıl Tanıyabiliriz?
    Ülkemizde en çok ölüme sebep veren diğer toplumsal sorunlarla karşılaştıracak olursak, sigarayı daha iyi tanıyabiliriz. Ülkemizde sonucu ölüm olan toplumsal belli başlı diğer sorunlarla karşılaştırılacak olunursa:

    Bilinen terör yılda 2-3 bin insanımızın
    Trafik terörü yılda 6-7 bin insanımızın
    Sigara terörü yılda 100 bin insanımızın hayatına mal olmaktadır.

    Sigaranın yol açtığı ölümler; trafik, terör, iş kazaları vb. tüm ölümlerin toplamından beş kat daha fazladır.
    SİGARA SADECE ÜLKEMİZİN SORUNU DEĞİLDİR..

    Dünyada Sigaradan Ölümler

    Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dünyada en büyük sağlık sorunun sigara olduğunu ilan etmiştir.
    Dünyada her yıl 4 milyon insan sigaradan hayatını kaybediyor. Eğer, gerekli önlemler alınmazsa bu sayı, önümüzdeki 20 yılda 10 milyona çıkacak.

  • sigara06.06.2004 - 16:13

    Tütünün Tarihçesi
    ----------


    19. Yüzyıldan Önce Tütün Kullanımı
    1492'den önce: Amerika kıtasının yerlileri tedavi ve dini amaçlarla tütün üretimi yapıyorlardı.

    1492: Kristof Kolomb Amerika'yı keşfetti. Avrupa'ya döndüğünde yanında bu kıtada daha önce hiç görülmemiş olan tütün tohumları ve yaprakları vardı. Kolomb'un mürettebatından Rodrigo Jerez tütün içerken görüldü ve şeytan tarafından ele geçirildiği iddia edilerek hapis cezasına çarptırıldı.

    1535: Montreal Adasına ulaşan Jacques Cartier oradaki yerli halkın kendisine tütün sunmasından sonra günlüğüne 'vücutlarını, ağızları ve burunları sanki birer bacaymışlar gibi tütene kadar, dumanla dolduruyorlar', 'biz de onları taklit ettik, ancak duman biber gibi acıydı ve ağzımızı yaktı' diye yazmıştı.

    1556: Fransa ilk defa tütünle tanıştı ve Jean Nicot kısa zamanda tütün içmeyi popüler hale getirdi (19. Yüzyıl bilim adamları 'nikotin' olarak tanınan kimyasal maddeye onun adını verdiler) . 1565 yılına gelindiğinde, tüm Avrupa'ya yayılan tütün alışkanlığı, ünlü İngiliz aristokratı ve şairi Sir Walter Raleigh'nin tütün içmeye başlamasıyla, İngiltere'ye de girdi.

    1610: Japonya'da tütün üretimi ve içimi yasaklandı.

    1612: Amerika'da Virginia'da ilk defa ticari tütün ekimi yapıldı ve başarıya ulaştı. Amerikalı tütün ekicisi John Rolfe daha sonra ünlü Kızılderili kızı Pocahontas'la evlendi. On yıl içinde, tütün Virginia eyaletinin en önemli ihraç maddesi haline geldi. Tütün ekimi için köle iş gücü kullanılmaya başlandı.

    1618: Virginia 20.000 libre tütün üretti.

    1622: Virginia, bir Kızılderili saldırısında kolonisinin üçte birini kaybetmesine rağmen 60.000 libre tütün üretti.

    1627: Virginia, 500.000 libre tütün üretti.

    1629: Virginia tütün üretimini üç katına çıkararak 1.500.000 libre tütün üretti.

    1634: Maryland kuruldu. Maryland'de de tütün üretimine başlandı. Rus Çarı tütün içimini tüm Rusya'da yasakladı. Tütün içerken yakalananların ceza olarak burnu kesiliyor, suçun tekrarı halinde ölüme mahkum ediliyorlardı.

    1660: Tütün üreticisi olan Virginia ve Marland kolonilerinde kölelik başladı. Sayıları azalan beyaz uşaklar yerini kölelere bıraktı. Köle fiyatları tütün fiyatlarına göre belirlenmeye başlandı.

    1676: New France Kolonisinde sokakta tütün içmek ve tütün taşımak yasaklandı. Bir süre için, perakende satışta yasaklandı ancak halkın kendileri için tütün yetiştirmeye başlamasıyla, Kanada'nın tütün endüstrisi düşüş gösterdi.

    1732: Virginia'nın en zengin tütün üreticisi Robert King öldü. Öldüğünde 300.000 dönüm arazisi ve 700 kölesi vardı.

    1739: Fransa, Kanada'dan tütün ithal etmeye başladı.

    1761: İngiliz doktor John Hill, 'Cautions Against the Immodetrate Use of Snuff' (Aşırı Enfiye Kullanımına Dikkat) isimli ve tarihte bilinen ilk tütün-kanser araştırması olan raporunu yayınladı.

    1775: Virginia ve Maryland'in tütün üretimi 100 milyon libreye ulaştı.

    19. Yüzyıl

    1800: ABD'nin köle nüfusunun yarısından fazlası Virginia ve Maryland'deydi. Bu iki eyaletteki toplam zenci köle sayısı 395.000'di.

    1800'lerin başı: Puro tüketimi, enfiye tüketimiyle rekabet etmeye başladı. Tütün çiğneme ve pipo kullanımı ortaya çıktı.

    1854: 1856 yılında sona eren Kırım Savaşı başladı. İngiliz ve Fransız askerleri Türk tütünüyle tanışıp, onu Avrupa'ya götürdüler.

    1878: Kanada'nın Ontorio bölgesinin rahibi Albert Sims 'The Sin of Tobacco Smoking and Chewing Together With an Effective Cure for These Habbits' (Tütün İçme ve Çiğneme Günahı ve Bu Alışkanlıkları Bırakmak İçin Etkili Tedavi) isimli kitabını yayınladı.

    1881: ABD'de, John Bonsack ilk sigara yapan makinenin patentini aldı. Böylece ABD, günde 120.000 sigara üretmeye başladı. Bir makine 48 kişinin yaptığı işi yapıyordu. Üretim maliyeti düştü ve güvenli kibritin de icadıyla, sigara tüketimi bir anda patladı.

    1889: Saint John Hastanesi sigaranın zararlarını ve gırtlak kanserine neden olduğunu anlatan bir kitap yayınladı.

    1891: Kanada'nın British Colombia eyaletinde, 15 yaşından küçüklerin tütün içmesi yasaklandı.

    1895: Sadece Kanada'da 66 milyon adet sigara satıldı.

    20. Yüzyıl

    1903: Kanada, İngiltere ve Amerika'da sigaranın zararları ciddi bir şekilde ele alınmaya başlandı, Kanada'da sigaranın yasaklanması için meclise kanun tasarısı verildi.

    1914: Birinci Dünya Savaşının başlamasıyla, sigarayı yasaklama hareketi sekteye uğradı hatta tüm dünyada, cephedeki askerlere tütün yollama kampanyaları başladı.

    1920'ler: Tüm dünyada sigara kullanımı hat safhaya ulaştı, bir yılda tüketilen sigara sayısı milyarları buldu.

    1930: Almanya'nın Köln Üniversite'si bilim adamları sigara ve kanser arasındaki ilişkiyi istatistiksel olarak ortaya çıkardı.

    1934: İlk mentollü sigara üretildi.

    1938: John Hopkins Üniversitesi doktorlarından Raymond Pearl sigara içenlerin, sigara içmeyenlere oranla daha genç yaşta öldüklerini belirtti.

    1939: Almanya Polonya'yı işgal etti ve İkinci Dünya Savaşı başladı. Cephedeki askerlere sigara taşınmaya başlandı.

    Bu sırada Alman bilim adamları sigara ve kanser arasındaki ilişkiyi daha derinlemesine inceleyen yeni bir istatistiksel rapor yayınladı.

    1943: Dünya yetişkin nüfusunun yaklaşık %60-%80'nin sigara içiyordu.

    1944: Amerikan Kanser Derneği, sigaranın sağlığa zararlı olabileceğini belirtti. Akciğer kanseri ve sigara arasındaki ilişkinin henüz kesinlik kazanmadığını ama gene de dikkatli olunması gerektiği hakkında halkı uyardı.

    1947: Kanadalı doktor Norman Delarue akciğer kanseri hastalarının %90'ının sigara tiryakisi olduğunu gösteren bir araştırma yayınladı.