BAK ALLAH'IN İŞİNE! Mahzun Kırmızıgül yeni çektiği bir film icin "Bu, tanrının yazdığı bir senaryo aslında...Benim kalem oynattığım yer çok azdır" demiş. (Haberler)
Ne denebilir ki, rüzgarın estiği yöne göre eğilip bükülmek moda olmuş.
Oralarda hatırla beni, sahil yolunda mesela, asma katında köşedeki pastanenin ya da ayak üstü çay içtiğimiz küçük bahçelerde... Ve illaki o yerde, seviştiğimiz.
Yakaladığında küçük mutlulukları, bir bebeği öpüş gibi, veya günbatımlarına karşı, beni hatırla gülüşlerinde, kısacık bir düş gibi.
Kederli bulutları izlerken yalnız hissettiğin anlarda, acı tatlı geçmiş zamanlarda, dünmüşcesine beni hatırla.
"...... Önce gözlerin girer odamdan içeri Sonra ellerin, saçların dudakların Bir bir hatırlarım Her sabah senin olan ne varsa Yüzüm aydınlanır Şarkılar söylemek gelir içimden Yakında bir kuş öter Uzaklarda bir tren sesi Sonra kornalar, çocuk ağlamaları Vapur düdükleri Sesler bir uğultu halinde yükselir büyük şehirlerden Ve alışılmış bir yaşamaktır çöker omuzlarıma Sarar benliğimi birden Büyük, devamlı dalgalar halinde duygularım Her sabah seninle başlar."
Bektaşi ile İranlı molla yan yana dua ediyorlarmış.
Molla:
"Yarabbi, bana din iman nasip eyle!"
Bektaşi:
"Yarabbi, bana bir şişe şarap..."
Molla köpürmüş:
"Behey zındık, utanmıyor musun Allah’tan şarap istemeye... İman istesene!"
Bektaşi:
"Ağır ol molla" demiş, "herkes kendinde olmayanı ister; sen din iman istedin, ben de şarap..."
BAK ALLAH'IN İŞİNE!
Mahzun Kırmızıgül yeni çektiği bir film icin "Bu, tanrının yazdığı bir senaryo aslında...Benim kalem oynattığım yer çok azdır" demiş. (Haberler)
Ne denebilir ki, rüzgarın estiği yöne göre eğilip bükülmek moda olmuş.
AğŞAMA NE bİŞİREk?
Buharda deniz levreği
(Siyah fasülye sos ve trüf yağı ile)
Tosunum
(Kütahya usulü mercimekli, soğanlı böreği)
Mamalika
(İrmik, şeker, yağ ve fındıkla hazırlanan Karadeniz usulü tatlı)
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. (Uğur MUMCU)
BENİ HEP ÖYLE HATIRLA
Sevgilim,
beni hep
eskimeyen heyecanımla
kıskançlığımla hatırla,
bir de çocuksu yanımla,
seninleyken.
Döndüğünde mevsimler,
yağmurda karda hatırla
gecelerde gündüzlerde
buluştuğumuz
sabahlarda
hatırla.
Oralarda hatırla beni,
sahil yolunda mesela,
asma katında köşedeki pastanenin
ya da ayak üstü çay içtiğimiz
küçük bahçelerde...
Ve illaki o yerde,
seviştiğimiz.
Yakaladığında
küçük mutlulukları,
bir bebeği öpüş gibi,
veya günbatımlarına karşı,
beni hatırla gülüşlerinde,
kısacık bir düş gibi.
Kederli bulutları izlerken
yalnız hissettiğin anlarda,
acı tatlı geçmiş zamanlarda,
dünmüşcesine
beni hatırla.
Beni
vedasız ayrılıklarda hatırla,
canımı yakan,
ve sırtımdan vuran ihanetlerde,
geride depremler bırakan.
Unutma,
bir insanım ben
kemiğimle etimle...
Beni onurumla hatırla,
öfkem, korkularımla,
sevgim ve nefretimle.
Yine de,
sevgilim,
ne yaşamış olursak olalım,
beni hep öyle,
ilk günkü gibi,
elimde gülle
hatırla.
GÜVEN ANKARA
Hikayesi:
Eylül 2007...
Hmm, anladım.
Tşk ederim.
"......
Önce gözlerin girer odamdan içeri
Sonra ellerin, saçların dudakların
Bir bir hatırlarım
Her sabah senin olan ne varsa
Yüzüm aydınlanır
Şarkılar söylemek gelir içimden
Yakında bir kuş öter
Uzaklarda bir tren sesi
Sonra kornalar, çocuk ağlamaları
Vapur düdükleri
Sesler bir uğultu halinde yükselir büyük şehirlerden
Ve alışılmış bir yaşamaktır çöker omuzlarıma
Sarar benliğimi birden
Büyük, devamlı dalgalar halinde duygularım
Her sabah seninle başlar."
(Ümit Yaşar Oğuzcan'dan...)
Gönüllere giden yolun reçetesi ne peki? :))