tüm renklerin en doğal tonusun sen, en çok da yemyeşil.. içinde güzelliklerin, mutlulukların ve ‘’asabiyetin’’ bulunduğu pastoral bir hikayesin.. gelgelelim seninle anlaşmak zordur da lakin anlaşılır kısmetse :)
hep söyle sen.. vur kelâmların kalbine kalbine.. kısa ya da uzun :) ve hep yaz.. gönlümüzün aktığı kaleminde mürekkep kurumasın hiç.. sebeb-i tebessümümsün :)
hatırlıyorum da sevgini göstermezsen, sevgimi göremezsin derdin.. sen to silencio bebe.. ben lady d’abranville çalsın derdim. hatırlıyorum da ‘’ an-ları yaşıyorduk ‘’ o zamanlar. o ışık neden söndü? bizi 'biz' yapan ben- ler yok mu oldu.. ya da daha çok 'ben' mi ekledik kendimize. bencilleştik ve her birimiz kendi dünyamızda ‘tek’ haline mi geldik..
demiştim sana, önemli olan zamana bırakmak değil, geçen zamanda ne hissettiklerimizidir. aslolan, zamanla ‘’bırakamamaktır ‘’ şimdi bana geçen o zamanın dayanılmaz sancısı kalıyor..
geride kalma.. çok yukarı da tırmanma.. unutma, en iyi ortadan görünür dünya :) kaprisleri aşıp, zamanın ötesinde yaşamalı bazen, zaman nedir bilmeden.. vaz geçmek kolay da, bu piyesin oynanması lazım.. birinin perdeyi açması lazım :)
sırra kadem basmadım.. sustumsa vardır bir bil (me) diğim.. belki de ruhum, firari tahayyüldeki yıldız tozunda.. şimdi kendi kendimizle oyalanma vakti, kafa kafaya verip birlikte daha yapabileceğimiz o kadar çok şey varken..
tüm renklerin en doğal tonusun sen, en çok da yemyeşil..
içinde güzelliklerin, mutlulukların ve ‘’asabiyetin’’ bulunduğu pastoral bir hikayesin..
gelgelelim seninle anlaşmak zordur da lakin anlaşılır kısmetse :)
Ameller, niyete göredir azizîm..
Yaptığımız her amel (eylem) niyetimizin sonucudur.
Öncelikle niyetler halis olmalı kii ameller de halis olabilsin :)
üüfff bu gülün ne çok dikeni var..
ya da
dikenli bu çubuk ( dal) üzerinde ne hoş bir gül..
hep söyle sen..
vur kelâmların kalbine kalbine.. kısa ya da uzun :)
ve hep yaz..
gönlümüzün aktığı kaleminde mürekkep kurumasın hiç..
sebeb-i tebessümümsün :)
hatırlıyorum da sevgini göstermezsen, sevgimi göremezsin derdin..
sen to silencio bebe.. ben lady d’abranville çalsın derdim.
hatırlıyorum da ‘’ an-ları yaşıyorduk ‘’ o zamanlar.
o ışık neden söndü?
bizi 'biz' yapan ben- ler yok mu oldu..
ya da daha çok 'ben' mi ekledik kendimize.
bencilleştik ve her birimiz kendi dünyamızda ‘tek’ haline mi geldik..
En zor olanı da psikolojik esaret.
Ruhlar müebbete mahkum...
demiştim sana,
önemli olan zamana bırakmak değil,
geçen zamanda ne hissettiklerimizidir.
aslolan, zamanla ‘’bırakamamaktır ‘’
şimdi bana geçen o zamanın dayanılmaz sancısı kalıyor..
geride kalma.. çok yukarı da tırmanma..
unutma, en iyi ortadan görünür dünya :)
kaprisleri aşıp, zamanın ötesinde yaşamalı bazen,
zaman nedir bilmeden..
vaz geçmek kolay da, bu piyesin oynanması lazım..
birinin perdeyi açması lazım :)
artık hiçbir şey eskisi gibi değil..
ve yeni olan bir şey de yok..
sırra kadem basmadım.. sustumsa vardır bir bil (me) diğim..
belki de ruhum, firari tahayyüldeki yıldız tozunda..
şimdi kendi kendimizle oyalanma vakti,
kafa kafaya verip birlikte daha yapabileceğimiz o kadar çok şey varken..