Geçmişi unutamayanlara, Unutup da hiç yaşamamış sayanlara.. Yaşamadığı her an için hayıflananlara, Hayıflanmanın bir işe yaramadığını bilip de geleceğe umutla bakanlara.. Umudu kuşun kanadına asanlara.. Kuş olup gökyüzünde uçanlara.. Gökyüzündeki yıldızlara.. Yıldızları sevdiğinin yüzünde bulanlara.. Yüz bulamayıp astar isteyenlere.. Dünyada kendine yer bulan/bulamayan iyiye ve kötüye.. Yerinde ağır duran dağa, taşa.. Yerinde duramayan kurda, kuşa.. Velhasıl kelam akılda olan ve olmayana..
Caminin digerbinalardan rahatlikla ayrilmasini sağlayan minarelerin ezen , sela yahut farklı bir duyuru için insanin çikabildigi şekilde yapılan bir kemer gibi minarenin etrafını saran bölüm içkimasalarin da nezaman kullanildi bilmiyorum ama pekte iyi bir durum oldugunu sanmiyorum
Güzel kadınlara, yakışıklı erkeklere... sevenlere, ayrılanlara.. Kalbinde sızısı olanlara... Anlatmaktan zevk alanlara, anlatanı dinlemekten haz duyanlara.. İki toprağı birbirinden ayıran Fırat'a.. İki yakasını bir araya getiremeyen memura.. Emekliye, çalışana.. Sevdiklerime, sevmediklerime.. Yakıp kavuran güneşe.. Esip serinleten rüzgara.. Kurda kuşa.. en çok da ah' alanlara,..
birinci yeniye beyaz peynire, hüzünlendiren neyzene, sarma saran teyzene, yakup’a, refik’e, arap şükrü’ye, can eriğe, beyaz leblebiye, dönülmez akşamlara, ışıldayan mehtaplara, uçuşan martılara, veysellere, aşıklara, asaflara, sahaflara, velilere orhanlara, uzakta kalanlara, yakında bulunanlara, olmazı olduranlara, gözleri dolduranlara, ulu çınarlara, dev nazımlara, ince kıyım salataya, ince uzun galata’ya, iki ‘t’ li attila’ya, tek ‘y’ li süreya’ya, özleyip gelenlere, sabırla bekleyenlere, çok sevenlere, çok sevilenlere, kaçan gemilere, batan güneşlere, boğaz’a, kavuna, kebaba, kordon boyuna anlara, anılara, anlayana, anlatana, konuşmadan anlaşana, geride kalan yıllara, yüzyıllara, beş yüz yıla, beş yüz yıldır hep yeni kalanlara...
https://pin.it/4IV3CKy
hepimiz öleceğiz...
Yasını tuttuklarımızın şerefine...
Ruhumuzu ezip geçenlere...
yahu ben aspava diyorum..
sevgili Alis niye içemedik gııı biz bu yaz öle dediğin gibi peki ?
Gurbetteki oğullara ve kızlara…
Geçmişi unutamayanlara,
Unutup da hiç yaşamamış sayanlara..
Yaşamadığı her an için hayıflananlara,
Hayıflanmanın bir işe yaramadığını bilip de geleceğe umutla bakanlara..
Umudu kuşun kanadına asanlara..
Kuş olup gökyüzünde uçanlara..
Gökyüzündeki yıldızlara..
Yıldızları sevdiğinin yüzünde bulanlara..
Yüz bulamayıp astar isteyenlere..
Dünyada kendine yer bulan/bulamayan iyiye ve kötüye..
Yerinde ağır duran dağa, taşa..
Yerinde duramayan kurda, kuşa..
Velhasıl kelam akılda olan ve olmayana..
Caminin digerbinalardan rahatlikla ayrilmasini sağlayan minarelerin ezen , sela yahut farklı bir duyuru için insanin çikabildigi şekilde yapılan bir kemer gibi minarenin etrafını saran bölüm içkimasalarin da nezaman kullanildi bilmiyorum ama pekte iyi bir durum oldugunu sanmiyorum
Güzel kadınlara, yakışıklı erkeklere...
sevenlere, ayrılanlara..
Kalbinde sızısı olanlara...
Anlatmaktan zevk alanlara, anlatanı dinlemekten haz duyanlara..
İki toprağı birbirinden ayıran Fırat'a..
İki yakasını bir araya getiremeyen memura..
Emekliye, çalışana..
Sevdiklerime, sevmediklerime..
Yakıp kavuran güneşe..
Esip serinleten rüzgara..
Kurda kuşa.. en çok da ah' alanlara,..
birinci yeniye
beyaz peynire,
hüzünlendiren neyzene,
sarma saran teyzene,
yakup’a, refik’e, arap şükrü’ye,
can eriğe, beyaz leblebiye,
dönülmez akşamlara,
ışıldayan mehtaplara,
uçuşan martılara,
veysellere, aşıklara,
asaflara,
sahaflara,
velilere orhanlara,
uzakta kalanlara,
yakında bulunanlara,
olmazı olduranlara, gözleri dolduranlara,
ulu çınarlara,
dev nazımlara,
ince kıyım salataya, ince uzun galata’ya,
iki ‘t’ li attila’ya,
tek ‘y’ li süreya’ya,
özleyip gelenlere,
sabırla bekleyenlere,
çok sevenlere,
çok sevilenlere,
kaçan gemilere,
batan güneşlere,
boğaz’a,
kavuna,
kebaba,
kordon boyuna
anlara, anılara,
anlayana, anlatana,
konuşmadan anlaşana,
geride kalan yıllara,
yüzyıllara,
beş yüz yıla,
beş yüz yıldır hep yeni kalanlara...