hatıralar,eşittir geçmiş... geçmiş herzaman acı vermek zorunda mı? güzel bir günü hatırlarsın,için burkulur derin bir ahh çekersin ve üzülürsün bir daha o günlerin gelmeyeceğeni bildiğin için... kötü günleri hatırlarsın bu kez için kan ağlar derin bir off çekersin ve o günler için tekrar üzülürsün,kendine bile acırsın o an...
6 yaşımda dünyaya geldim sanki ilk okul 1. sınıfa gidiyordum. bu hayatımın başlangıç günleriydi. derken 2.3.4.5.6.7.8.9. sınıfları bitirdim. 11. sınıfa geçtim o anlarda ne yaşadım bilmiyorsunuz ki o zamanlarda hayatın anlamını anladım. ZAMANIN geçtiğini anladım hatıralarımın olduğunu anladım
Çocuktum.. yani gökyüzünde her çocuk için bir uçurtmalık yer var bilirdim.. Çocuktum.. bir gecekondu mahallesindeydi çocukluğum.. Kara önlüğüm, kirli beyaz yakalığım.. boyası dökülmüş bir ilk okulun kirli camlarından caddeyi, üstünde çocukça ve tutarsız yazılar yazılı kahverengi sıranın üstündense mülkiyeyi gözlerdim.. mülkiye temeliydi adaletin.. biz beş çocuk bir çocuğu sevdik.. çünkü mülkiyeydi ve yeşildi gözleri.. tüpçüydü babası mülkiyenin.. Ve haksızlık bu ya.. öğretmende en çok mülkiyeyi severdi aramızdan .. mülkiye yi geçelim.. ama dikkatli olalım o geçmesin bizden.. bizden: çünkü tutunacak tek dalımız mülkiyedir.. mülkiyenin beslenme çantasında yeşil zeytin turşusu, mayonez vardır örneğin.. mayonez şimdi birşeymidir? ama bir zaman herşeydi mayonez.. mülkiye dese ki: bilin bakalım ne var bu gün beslenme çantamda? kaçımız parmak kaldırabilirdi ki bu soruya... benim beslenme çantamda kızarıp yanılmış patates ve çökelik olurdu.. pembe pembeydi beslenme çantası mülkiyenin.. kirli kirliydi yanaklarım.. en çalışkandım.. en iyi ben sevdim mülkiye yi.. çünkü hep ıslaktı, hep yeşildi, bir yeşillikten ibaretti gözleri... ve saçları ah.. saçları ortadan ikiye...
(geçen yaz gördüm onca yıl sonra.. mülkiye dedim ardından.. döndü.. baktı baktı hatırlamadı.. hatırlattım.. dedim ben şuydum bu oldum.. nasıl tanıdın beni dedi.. iki parmağımı kapatıp gözlerimin üstünden geçirdim.. (bir filmden öğrenmiştim) dedim şööyle gözlerinden hatırladım mülkiye.. çok sevinmiş gibi yaptı.. dedi üç ay sonra sen de davetlisin düğünüme.. dur dedim dur mülkiye.. mülkiye dedim.. ben çocukken çok sevmiştim seni.. çocukluk işte.. raşit enver ve hüseyinde sevmişti seni.. söyleyemedik kusurumuza bakma.. küçüktük, kirliydi yanaklarımız.. sen mayonezle gelirdin ve bizi kaldıramazdı yanık patateslerimiz.. utanır ezilirdik.. gördüm ihya oldum.. düğüne müğüne gelmem.. bırak hatıran kaybolmasın .. )
gecip giden zamanlari bir yerlerde bulsam, sonra uzulsem,uzuldugume uzulsem, gozyasima dalip dalip seni hatirlarim.... gittin simdi sen,yoksun yanimda, bir sey istemem neye yarar hatiralaaaar.....
hatırlamıyayım diye bütün hatıraları (fotoğraf, hede hödö) yakarsınız...ve hata yaptığınızı anlarsınız, hatıraların hepsi basit bi çakmak alevine geçmiştir çünkü, her sigara içişinizde kafanıza vurur hatıralarınızı...hatıralar en güzel acılarımızdır...
hatıralar,eşittir geçmiş...
geçmiş herzaman acı vermek zorunda mı?
güzel bir günü hatırlarsın,için burkulur derin bir ahh çekersin ve üzülürsün bir daha o günlerin gelmeyeceğeni bildiğin için...
kötü günleri hatırlarsın bu kez için kan ağlar derin bir off çekersin ve o günler için tekrar üzülürsün,kendine bile acırsın o an...
Hurufat içinde saklılar..
Efendim..
ÖYLE çoğalıYorsun ki HATIRALARIMDA kalem seni yazmaktan yorgun ve bitkin
6 yaşımda dünyaya geldim sanki ilk okul 1. sınıfa gidiyordum. bu hayatımın başlangıç günleriydi. derken 2.3.4.5.6.7.8.9. sınıfları bitirdim. 11. sınıfa geçtim o anlarda ne yaşadım bilmiyorsunuz ki o zamanlarda hayatın anlamını anladım. ZAMANIN geçtiğini anladım hatıralarımın olduğunu anladım
beni de alın ne olur koynunuza hatıralar
dolanıp kalayım bir an boynunuza hatıralar
Tabi ki Selahattin Pınar... :))
Hisarbuselikmiş... :))) (makam google dan aşırıldı.. :))
Yaşanmamış hatıralar bilirim
Büyülü sonbahar akşamlarında
Bulutlar üstünde su kenarında
Yalnız hayal edilen hatıralar
ÜYO
Mülkiyenin hatırasına
Çocuktum.. yani gökyüzünde her çocuk için bir uçurtmalık yer var bilirdim..
Çocuktum.. bir gecekondu mahallesindeydi çocukluğum..
Kara önlüğüm, kirli beyaz yakalığım.. boyası dökülmüş bir ilk okulun kirli camlarından caddeyi, üstünde çocukça ve tutarsız yazılar yazılı kahverengi sıranın üstündense mülkiyeyi gözlerdim.. mülkiye temeliydi adaletin.. biz beş çocuk bir çocuğu sevdik.. çünkü mülkiyeydi ve yeşildi gözleri.. tüpçüydü babası mülkiyenin..
Ve haksızlık bu ya.. öğretmende en çok mülkiyeyi severdi aramızdan ..
mülkiye yi geçelim.. ama dikkatli olalım o geçmesin bizden..
bizden: çünkü tutunacak tek dalımız mülkiyedir..
mülkiyenin beslenme çantasında yeşil zeytin turşusu, mayonez vardır örneğin.. mayonez şimdi birşeymidir?
ama bir zaman herşeydi mayonez.. mülkiye dese ki: bilin bakalım ne var bu gün beslenme çantamda? kaçımız parmak kaldırabilirdi ki bu soruya...
benim beslenme çantamda kızarıp yanılmış patates ve çökelik olurdu..
pembe pembeydi beslenme çantası mülkiyenin.. kirli kirliydi yanaklarım..
en çalışkandım.. en iyi ben sevdim mülkiye yi..
çünkü hep ıslaktı, hep yeşildi, bir yeşillikten ibaretti gözleri...
ve saçları ah.. saçları ortadan ikiye...
(geçen yaz gördüm onca yıl sonra.. mülkiye dedim ardından.. döndü.. baktı baktı hatırlamadı.. hatırlattım.. dedim ben şuydum bu oldum.. nasıl tanıdın beni dedi.. iki parmağımı kapatıp gözlerimin üstünden geçirdim.. (bir filmden öğrenmiştim) dedim şööyle gözlerinden hatırladım mülkiye.. çok sevinmiş gibi yaptı.. dedi üç ay sonra sen de davetlisin düğünüme.. dur dedim dur mülkiye..
mülkiye dedim.. ben çocukken çok sevmiştim seni.. çocukluk işte.. raşit enver ve hüseyinde sevmişti seni.. söyleyemedik kusurumuza bakma.. küçüktük, kirliydi yanaklarımız.. sen mayonezle gelirdin ve bizi kaldıramazdı yanık patateslerimiz.. utanır ezilirdik.. gördüm ihya oldum.. düğüne müğüne gelmem.. bırak hatıran kaybolmasın .. )
bazen unutulması bazen unutulmaması gereken ler
ne sen sor ne ben söliyim :)
kalemin mürekkebi bitmesi gibi bişeydi bendeki hatıra...hep ne olduğunu bilip hiç ölümsüzleştirememek..
gecip giden zamanlari bir yerlerde bulsam,
sonra uzulsem,uzuldugume uzulsem,
gozyasima dalip dalip seni hatirlarim....
gittin simdi sen,yoksun yanimda,
bir sey istemem neye yarar hatiralaaaar.....
Bize bir zevk-i tahattur kaldi.Bu sönen, gölgelenen dünyada..
Ahmed Hasim
bak bu hatiralari serdim gönlüme, örttüm tümünü perde misali gözlerimin önüne
Mirkelam'ın güzel bir şarkısı.
Gittin şimdi seeeeeeen
Yoksun yanımdaaaaa
Birşey istemek neye yarar
Hatıralaaaar
Hatta çok iyi hatırlıyorum; klibinde Mirkelam ile Atatürk aynı kareye konmuştu.
hatırlamıyayım diye bütün hatıraları (fotoğraf, hede hödö) yakarsınız...ve hata yaptığınızı anlarsınız, hatıraların hepsi basit bi çakmak alevine geçmiştir çünkü, her sigara içişinizde kafanıza vurur hatıralarınızı...hatıralar en güzel acılarımızdır...