Her kim çok şey bildiğini idda ederse, aslında bu onun hiç bir şey bilmediğinin ifadesidir. Çünkü, her bildiğin şey, başka bileceklerine gebedir aslında. Ne kadar çok bilirsen, bir o kadar cahil olduğunu anlarsın. Ben bilginin de sonsuzluğna inanıyorum. Bilmek önemlidir ama doğruyu iyi bilmek ve onu yaşamak daha önemlidir diye düşünüyorum. Neyi bildiğimiz değil, nasıl bildiğimizdir, önemli olanlardan birtaneside.
Bir rahip arabada tek başına seyir halindeyken, yol kenarında bekleyen bir rahibeye rastlar, arabasını durdurur ve rahibeyi istediği yere götürmeyi teklif eder, rahibe de kabul eder. Rahibe arabaya biner, bacak bacak üstüne atarak elbisesinin açılmasını sağlar ve ortaya şahane bacaklar çıkar. Rahip bacaklara göz atarken, neredeyse bir kaza geçirecektir. Arabayı kontrol altına aldıktan sonra, çevik bir hareketle elini rahibenin bacaklarına götürür.
Rahibe ona doğru bakar ve '129. ayeti hatırlayın Peder' diye söyler. Peder sinirlenir ve özür diler. Elini geri çekmek için adeta kendini zorlar. Bu arada, gözlerini bir türlü bacaklardan ayıramaz. Vites değiştirirken yine elini bacaklara dogru kaydırıverir. Rahibe bir kere daha '129. ayeti hatırlayın Peder' diye söyler.
Peder, bir kere daha özür diler. 'Bu zayıflığım için özür dilerim'. Manastıra varınca rahibe arabadan iner, pedere doğru anlamlı bir göz kırpar ve yoluna devam eder. Kiliseye varınca rahip hemen bir İncil aramaya gider ve 129. ayete bakar.
Ayette 'İleri gidin ve araştırın, sonunda zafere ulaşacaksınız' der.
- İşinizle ilgili daima bilgi sahibi olun, yoksa çok büyük fırsatlar kaçırabilirsiniz! *
*parmağa değil; parmağın işaret ettiği yöne bakın!
Yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka sonuçları bir bir gözden geçiriyorum pulluklarla devrilen toprağın ıslaklığındaki can madenlerin buharından elde edilen büyü bazı yasak kitapların verdiği dinç duygular nelerse ki yaşamak sözünü asi kılan nelerse ki lekesiz, umutlu ve budala.
Denedim. Soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan ipte boynum,ağzım şehvet yalaklarında çapraştım, and içip ayna kırdım doğadan bir vahiy bekledimse boşuna baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı hiç bir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.
Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor böylesine hazırlıklı değilim daha. Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum: Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.
bilmek zaman ve mekanla kısıtlı olan beşer için izafi olan kavram yaşadığın zaman dilimindeki keşifler ya da keşiflerin kadar biliyorsun ancak ve yaşadığın mekanda var olanlar kadar.
Birşey biliyorum, o da 'hiçbirşey' bilmediğim..insan, birşeyler öğrendikçe bilmediklerinin farkına varıyor, öğrenilenlerin ise denizde bir damla bile olmadığını..
Karinca olsak, ve insan denen bir dev birimizi ezse (ya da parmaginin ucuyla tutsa) bunu goren bizler birbirimize bu neydi diye sordugumuzda nasil aciklayabiliriz ki...
Evrende (evrenleri bile icine alan evrende) biz insanlardan ve bizim dunyamizdan milyonlarca (ve belki milyarlarca) yil eski olan seyler var. Iste bunlar karincanin etrafindaki yapilar ve canlilar gibi devasa hatta bir zamana bile ait olmayabilir... Ve eger bizi goruyorlarsa ya da farkindalarsa, karinca ve insan iliskisi gibi, bizim onlarla iletisim kurma sansimiz, karincanin bizimle iletisim kurma sansi kadardir.
Iste bizler yuce bir dagin dibinde yukariya bakmaya calisip dag hakkinda fikir yurutmeye calisan insanciklariz. Dibinde oldugumuzdan onun yuceligini goremeyecegimizden ancak onumuzdeki kayaliklara bakarak tahminlerde bulunup bildigimizi saniriz.
ve ancak cok az kisi zirveye tirmanabilir (ve bu zorlu tirmanis bir seylerden yardim/destek almadan olmaz) ... ama cok kisi tirmandigi kadar bilir... dusunler ise tirmandigi yukseklige gore sonu belli olur...
bilmek bana göre hiçbirşey bilmediğini farketmektir.çünkü insan öğrendikçe aslında hiç bir şey bilmediğini farkediyor.ilim bir derya ve biz bu deryanın sadece bir damlasına sahibiz. tabi ona bile sahipsek...
Her kim çok şey bildiğini idda ederse, aslında bu onun hiç bir şey bilmediğinin ifadesidir. Çünkü, her bildiğin şey, başka bileceklerine gebedir aslında. Ne kadar çok bilirsen, bir o kadar cahil olduğunu anlarsın. Ben bilginin de sonsuzluğna inanıyorum.
Bilmek önemlidir ama doğruyu iyi bilmek ve onu yaşamak daha önemlidir diye düşünüyorum.
Neyi bildiğimiz değil, nasıl bildiğimizdir, önemli olanlardan birtaneside.
'...Eğer bilmiyorsanız,bilenlere sorunuz.' (Enbiya Suresi,7.ayet)
Ben bilmediğimi bildiğim için diğer insanlardan akıllıyım.
Sokrates
bilinmesi gerekilen kadar konuşulması gereklidir...
zaten anlatılanlarda karşı tarafın bileceği kadardır ancak...
Yani zeminin alt kısmını oluşturuyor...
Yoksa derin mevzulara girmek sakıncalıdır...
Herşey kademe kademe...zaten sapıtmaların çoğu sebebi bunlardır...
Bilmeden denize dalmak ve kendi mantığınca sonuçlara varmak...
Bir rahip arabada tek başına seyir halindeyken, yol kenarında bekleyen bir rahibeye rastlar, arabasını durdurur ve rahibeyi istediği yere götürmeyi teklif eder, rahibe de kabul eder. Rahibe arabaya biner, bacak bacak üstüne atarak elbisesinin açılmasını sağlar ve ortaya şahane bacaklar çıkar. Rahip bacaklara göz atarken, neredeyse bir kaza geçirecektir. Arabayı kontrol altına aldıktan sonra, çevik bir hareketle elini rahibenin bacaklarına götürür.
Rahibe ona doğru bakar ve '129. ayeti hatırlayın Peder' diye söyler. Peder sinirlenir ve özür diler. Elini geri çekmek için adeta kendini zorlar. Bu arada, gözlerini bir türlü bacaklardan ayıramaz. Vites değiştirirken yine elini bacaklara dogru kaydırıverir. Rahibe bir kere daha '129. ayeti hatırlayın Peder' diye söyler.
Peder, bir kere daha özür diler. 'Bu zayıflığım için özür dilerim'. Manastıra varınca rahibe arabadan iner, pedere doğru anlamlı bir göz kırpar ve yoluna devam eder. Kiliseye varınca rahip hemen bir İncil aramaya gider ve 129. ayete bakar.
Ayette 'İleri gidin ve araştırın, sonunda zafere ulaşacaksınız' der.
- İşinizle ilgili daima bilgi sahibi olun, yoksa çok büyük fırsatlar kaçırabilirsiniz! *
*parmağa değil; parmağın işaret ettiği yöne bakın!
Bilmeyen ve bilmediğini bilen çocuktur,ona öğretin.
Bilen ve bildiğini bilmeyen uykudadır,onu uyandırın.
Bilmeyen bilmediğini bilmeyen abdaldır,ondan sakının.
Bilen ve bildiğini bilen irade sahibidir,onu izleyin.
Hürriyete en büyük tehlike,iyi niyetli olup,ne yaptığını bilmeyen insanlardan gelir.
ızdırap verir..
kişinin bilgisi arttıkça ızdırabıda artar..
öğrendikçe acı çekmiyorsa insan
işte o
öğrenmek değildir..
peki nedir?
adını siz koyun!
Bildiğini bilenin,arkasından gidiniz
Bildiğini bilmeyeni,uyandırınız
Bilmediğini bilene,öğretiniz
Bilmediğini bilmeyenden,kaçınız......
Hz. Konfuçyus
Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü
Yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka
sonuçları bir bir gözden geçiriyorum
pulluklarla devrilen toprağın ıslaklığındaki can
madenlerin buharından elde edilen büyü
bazı yasak kitapların verdiği dinç duygular
nelerse ki yaşamak sözünü asi kılan
nelerse ki lekesiz, umutlu ve budala.
Denedim. Soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara
sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan
ipte boynum,ağzım şehvet yalaklarında
çapraştım, and içip ayna kırdım
doğadan bir vahiy bekledimse boşuna
baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı
hiç bir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.
Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum:
Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar
çocuklarda.
İsmet Özel
bu yük 'büyük'...
can yakiyor.......
Bilse; sorardı..
Bilmez ki; sorsun!
Sorsa; bilirdi...
Sormaz ki; bilsin...
Farklı yoğunluk ve renklerde nesneleri adlandırarak tanıma.
bilmek zaman ve mekanla kısıtlı olan beşer için izafi olan kavram yaşadığın zaman dilimindeki keşifler ya da keşiflerin kadar biliyorsun ancak ve yaşadığın mekanda var olanlar kadar.
ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır.....
Birşey biliyorum, o da 'hiçbirşey' bilmediğim..insan, birşeyler öğrendikçe bilmediklerinin farkına varıyor, öğrenilenlerin ise denizde bir damla bile olmadığını..
farkında olmak 'kimin olduğunun'
'Olmaman gereken bir sürü yere gitmeden nerede olman gerektiğini bilmek ender bulunan vergilerden biridir.'
Ursula K. Le Guin
Karinca olsak, ve insan denen bir dev birimizi ezse (ya da parmaginin ucuyla tutsa) bunu goren bizler birbirimize bu neydi diye sordugumuzda nasil aciklayabiliriz ki...
Evrende (evrenleri bile icine alan evrende) biz insanlardan ve bizim dunyamizdan milyonlarca (ve belki milyarlarca) yil eski olan seyler var. Iste bunlar karincanin etrafindaki yapilar ve canlilar gibi devasa hatta bir zamana bile ait olmayabilir... Ve eger bizi goruyorlarsa ya da farkindalarsa, karinca ve insan iliskisi gibi, bizim onlarla iletisim kurma sansimiz, karincanin bizimle iletisim kurma sansi kadardir.
Iste bizler yuce bir dagin dibinde yukariya bakmaya calisip dag hakkinda fikir yurutmeye calisan insanciklariz. Dibinde oldugumuzdan onun yuceligini goremeyecegimizden ancak onumuzdeki kayaliklara bakarak tahminlerde bulunup bildigimizi saniriz.
ve ancak cok az kisi zirveye tirmanabilir (ve bu zorlu tirmanis bir seylerden yardim/destek almadan olmaz) ... ama cok kisi tirmandigi kadar bilir... dusunler ise tirmandigi yukseklige gore sonu belli olur...
Bir karinca icin dev olabiliriz ama evrende karincadan bile kat kat kucuguz. Bu bilgi denizinde bildiklerimiz yok denecek kadar azdir.
'Bilmek kötü mü? '
Bob Marley
tek bildiğim hiçbirşey bilmediğimdir....
bilmek bana göre hiçbirşey bilmediğini farketmektir.çünkü insan öğrendikçe aslında hiç bir şey bilmediğini farkediyor.ilim bir derya ve biz bu deryanın sadece bir damlasına sahibiz. tabi ona bile sahipsek...