Evlat acısı: Etrafı dört duvarla çevrili, kapısı, penceresi olmayan içi ateşle dolu bir odada cayır cayır yanmaktır.
Ayaklarınız yerden kesilir. Evladınızın hayalinden başka bir yere sığdıramazsınız kendinizi. Ne yer sizindir ne gök.
Asla normal davranamazsınız. Çünkü kendinizde değilsinizdir.
Normal haliyle, oturuşundan, kalkışından, ne konuştuğundan haberi olmayan tek pencereli insanlar, sizi yargılamaya kalkarlar... Bu insanların en fazla sahip oldukları şey hadsizlikleri...
Ben senden önce
Bulut dolusu ağlardım.
Sen gittin
Gözyaşım göğü kapladı.
Bugün doğum günün.
Söylesene can tanem
Yere göğe sığdıramadığın
Tek heceydi hazinen.
Ayaklarını yerden kesen
Bulutlara binilir mi hiç?
Tozu dumana katmış geliyor.
Özlemek, ne kalabalık bir işmiş.
Azala azala kayboldum.
Ben neredeyim anne?
Gelip bulun beni.
Can tanem
Son nefesinin hangi zerresindeyim?
Yeryüzü gidişini savdım
Sıradaki gökyüzü.
Beni kuşlar taşısınlar
Yurduna...
Sen
Oysaki
Ben de etten, kemikten bir insandım;
Sen güçlüsün dediler...
Kalması gerekenler de gitmişti
Hayatlarına geç kalmış gibi...
Öyle
Akşama kadar okyanusları aşar,
Gelir bir avuç gözyaşında boğulursun.
Arkamdaki hüzünler ordusundan
Köşe bucak kaçıyordum durmadan
Ne diye vurdun beni sen ortasında
Yüreğim havada silahsızdım
Kan revan içinde bıraktın.
Gözyaşımı döktün sevgili!
Sen yine suçlusun
Yüreğimi yanına aldın
Melekler seni tutuklasın
Cennette müebbet yemen için.
Ben sana hasret yaşıyorum.
Gözyaşımı döküyorsun sevgili!
Toprağa ayrılığa
Gözyaşımın üstüne kordum
Nasıl oluyor da
Şu ev, şu yol alev almıyordu
İlk kez kanat açıyordum göğe
Peşine yalpalaya yalpalaya




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!