Akarsu geçerken üstümüzden
İstanbul'un asfaltlarında
Biz yürüyerek yüzüyorduk eve doğru
Biraz kırgın
Çokça eğlenceli.
Kırgın dediysem hani
Kıyafetlerini rüzgara doldurmuş ağaçlar.
Havada ayrılık esiyor.
Göçmen kuşlar da gitti buralardan.
Bilinmedik bir şehre doğru akıp gidiyoruz.
Aklım en çok da çiçeğim de kaldı
Ben anlatırdım o dinlerdi
Bazen taç olmak gerek övgüye hangi gönlün dost hangi dilin düşman olduğunu anlamak için.
Ve bir ara taç olursun dost yüzü takınan o maskeli dillere.
Aslında tahmin etmektesindir maksatlarının taç etmek değil de fırsatını bulunca yerden yere vurmak olduğunu.
Ve bilerek alırsın sana olan o övgüyü dillerinden intihar ederek.
Ve ardından duyarsın ''duyunca çok güldük'' övgüye nail eden o aynı dillerden!
Bilmezler ki, ''yıldızların'' her seferinde gökyüzünden doğmak için battıklarını!
Senin o yüreğine cümleler diker,
Şiirler biçerim öpe öpe.
Feyz alsın zenginliğin züppeliği,
Senin o fakirliği darağacına asan hallerinden.
Kafam esti bak yine!
Parktaki yaşıtlarınla,
Kalbin dinleyicileri;
Vuruldu gökyüzü,
Sevgiliyle karışık kan kaybında!
Sağanak sağanak can yangını yağıyor,
Renkler kana bulandı.
Saatlerin başı dönmekte,
Sensiz yaşamak mı?
Ölüm denen kilit vurulduğunda gözlerine,
Kör oldum.
Ölüm denen kilit vurulduğunda diline,
Sağır oldum.
Toprak denen kilit vurulduğunda bedenine,
Bu kaçıncı yenilişin güneşe
Kaçıncı küllenişi yapraklarının
Çürümüş yorganını üzerine atıp
Bu kaçıncı inzivaya çekilişin?
Kaçtır ölüm uykularından uyandın
Sabrın doruğuna gömülüp
Adım adım yaklaşabilecekken
Adım adım kaçarak seviyorum.
Kalbinin sesini şarkılardan dinleyip
Adının baş harfiyle yetiniyorum;
Kalbimi delerken kalan harflerin
Ben yine yeminli boyun eğiyorum
Dünyaya açılan penceremin ikizi
İlk gözyaşımın ulanan sesi
İlk gülüşümün resmi
Ezanla okunan adımın diğeri
Tutunmayı öğrenen ellerimin teki
İlk adımı atan adımlarımın izi
Ve bir şarkı dinlersin; iç savaş çıkartır yüreğinde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!