Bir veda şehriymiş gözlerin
Avuç avuç gözyaşı döktüren...
Düşlerin içinde yürürken
Seni izledim sesinde
Kendi yokluğumu dinledim
Doğmadan ölen sözcüklerde
Kesildi kelimeler birden bire
Soluksuz kaldığım o yerde.
Belki de şiir kolik olduğum için
Geceyi içiyorum gözlerinden.
Ahh yine uykusuz uyanacak sabahlar
Yorgun ve bitkin düşeceğiz yollarına
Kırmızı şiirler sereceğiz.
Hiç mi hiç gelmeyişlerine
Sen sözünden dışarı çıkmışsın
Çayın soğuk, ekmeğin bayat.
Çiçekleri de sulamamışsın
Evimiz sararıp solmuş.
Bu eller, bu sözler yabancı.
Tutmaya çalıştığım hıçkırıklarım
Boğazımda düğüm düğüm
İdam ipinde canım kesiliyor.
Nefesimin neşterinde kanayan yaram
Neresinden tutsam ki tesellisizliğin
Yarına kabuk bağlayamıyor düşlerim.
Gidiyorlar
Ayakkabılarını vedaya çıkarıp
Canı elbiselerinden çıkartıp
Varlığı bir minderlik yer kaplarken
Yokluğunu dünyaya aldıramıyoruz
Kendi başının çaresine bakabileceklere
Ömrünüzü binek yapmayın.
Farz edin ki öldünüz
Kimseye mezardan koşulmuyor.
Elinde anahtarın
Kalbim!
En çok da çocukluğumun elleriyle topladığın kekikleri özlemişim.
Hava vuslat kokuyor,
Ellerin kır.
Papatyalardan taç da yapmışsın.
Beni prensesi ilan ettiğin
Kırlara gelmiş duygu seliydim
Dönüp dolaşıp denize ulaştım
Uçsuz bucaksızlığa bulaştım
Soğuk bir hara bırakılıp yakıldım
Küllerimi hisardan sığınak yaptım
Kaçıp içime saklandım, saplandım
Biraz üşütmüşüm
Aslında çok üşütmüşüm
Hiçbir şey yokluğun kadar üşütmediği için biraz diyorum.
Gözüm yaşarıyor biraz da
Bak yine biraz dedim




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!