Ordu' da doğdum.
Bu Yirmi Üç Nisan’da,
İçim buruk biraz.
Tuna’yı dörtnala geçen
Bin atlı, yalanmış...
Şiirler öksüz kalmış,
Ne değerli erdemmiş adam olmak,
İnsan her kötü davranışından sonra,
Vicdanında kendini sorgularmış da,
Yine de hatalar yaparmış.
İnsan, erdemli olmanın değerini,
Ayak izlerimi silmiş deniz,
ama ben hâlâ oradaydım
bir gölge gibi
kendimi takip ediyordum.
Güneş battıkça
Bazen tek başına başlarsın,
Boş bir salonda ilk adımı atar gibi.
Ne seyirci vardır, ne alkış,
Ama ruhun duyar yankısını cesaretin.
Her adım bir izdir zamana,
Sustuğum kelimeler
dudaklarımda ağırlığını yitirdi,
konuşmadan da anlatmayı
öğrendi sonunda kalbim.
Bir zamanlar kaçtığım aynalar
Ağlarmışım, gözlerimde bir cam kırığı,
Geceye yırtık düşler serilirmiş.
Bir fısıltı geçermiş evlerin arasından,
Ölmeyen bir ses gibi yankılanırmış.
Bir kadın beklerken üşürmüş.
Ağlarmışım, şehre sis çökermiş,
Saçımı başımı yolarmışım.
Namert bir el dokunurmuş yüreğime,
Çürük bir yağmur yağarmış sokağa,
Bir adam üzülürmüş.
Mermiler atardık göğe doğru,
Gök kubbeyi delmek istercesine.
Ne kuşluk bilirdik, ne de ikindi,
Çabamız bir parça kuru ekmek içindi.
Gün doğardı bize; çoluk çocuk,
Çocuk sordu annesine:
Sen besler, büyütürsün,
Ninni söyler, uyutursun...
Ya baba dediğim bu adam,
Neden gelir gider evimize?
Sabah gözümü açtığımda
Annemin gülüşü düşer odama.
Ellerimden tutar babam,
Yeni bir gün başlar onun adımlarıyla.
Kardeşim gülünce ev şenlenir,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!