Ordu' da doğdum.
Bu Yirmi Üç Nisan’da,
İçim buruk biraz.
Tuna’yı dörtnala geçen
Bin atlı, yalanmış...
Şiirler öksüz kalmış,
Ne değerli erdemmiş adam olmak,
İnsan her kötü davranışından sonra,
Vicdanında kendini sorgularmış da,
Yine de hatalar yaparmış.
İnsan, erdemli olmanın değerini,
Ağlarmışım, gözlerimde bir cam kırığı,
Geceye yırtık düşler serilirmiş.
Bir fısıltı geçermiş evlerin arasından,
Ölmeyen bir ses gibi yankılanırmış.
Bir kadın beklerken üşürmüş.
Ağlarmışım, şehre sis çökermiş,
Saçımı başımı yolarmışım,
Namert bir el dokunurmuş yüreğime,
Çürük bir yağmur yağarmış sokağa,
Bir adam üzülürmüş.
Mermiler atardık göğe doğru,
Gök kubbeyi delmek istercesine.
Ne kuşluk bilirdik, ne de ikindi,
Çabamız bir parça kuru ekmek içindi.
Gün doğardı bize; çoluk çocuk,
Çocuk sordu annesine;
Sen besler, büyütürsün,
Ninni söyler uyutursun...
Ya baba dediğim bu adam,
Neden gelir gider evimize?
Anne gülümsedi ve dedi ki;
Ne hatıraların silinir,
Ne de beraber dinlediğimiz şarkılar eskir.
Sadece zaman geçer,
Hayalinle dolu bir gecenin içinde.
Bir yaprak gibi solsa da yüzün, ne olur!
Köy kokuyor aklımda.
Göçmen kuşlar gibi düşüyorum yollara…
Tarlalarda mısır biçen köy kadınları,
Ham töngel, yorgun güneş…
Köy kokuyor aklımda.
İçimde kıpırdayan bir sızı var,
Bir umut, doğar yavaşça… akşam yıldızı gibi.
Ama her defasında
Kaybolur düşler tarlasında,
Suskun bir gecenin içine gömülür sessizce.
"Nerdesin Anne?"
Ya umutlarım ne olacak şimdi,
bir avuç soluk hatırada savrulurken çocukluğum?
Son bakışın mıydı o,
gözlerindeki titrek kıpırdayış?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!