Zheng He’nin Kristof Kolomb’dan daha önce ‘Yeni Dünya’yı keşfettiğini söylüyor. Delili ise Meksika’da, Çin’in eski para birimlerine rastlaması. Kolomb’un Amerika’ya ilk çıktığında yerlilerin eski Çince kelimeler kullandığını fark ettiğini söylüyor. Yine Zhao, Kolomb ve Vasco de Gama’nın Çinlilerin haritalarını kopyalayarak yön tayini yaptıklarını iddia ediyor.
Yedi kez sefere çıkan Zheng He’nin her seferi yaklaşık iki yıl sürmüş. Bu seferlerinde sırasıyla Hindistan, Tanzanya, Amerika ve Somali’ye gitmiş. 1434 yılında Hindistan’da 65 yaşında iken ölen Zheng He’nin mezarı da Kalküta’da bulunuyor. Yolculuğu sırasında hac farizasını da yerine getirip ‘hacı’ olan Zheng He’nin doğum yerine yaşadığı Ninjing’de de anısına bir park ve anıt yapılmış. Hakkında çok sayıda makale ve roman yazılan Zheng He’nin adına Endonezya ve Java’da birçok tapınak inşa edilmiş. Örneğin, Endonezya’nın Semarang şehrinde Zheng He adına yapılmış bir taoist tapınağı var. Endonezyalılar ona iyi şans getirmesi için dua ediyor. 2002 yılında Endonezya’da, adına, burada Çinli Müslümanlar bir cami yapmak için kolları sıvamışlar. İşin ilginç tarafı, bu camiye para verenlerin yüzde 80’i Müslüman.
İlle bir keşiften söz edeceksek, Amerika'ya Kolomb'dan önce gidenler de var. Fenikeliler, Vikingler, Araplar, Çinliler... Amerika'nın kâşifinin Kolomb olması Batı'nın gücünden kaynaklanır. Hadi bir kehanette bulunalım: Çok değil 100 yıl sonra, Amerika'nın kâşifi değişecektir. Devrimi yapan, yeniyi kuran, Amerika'nın da kâşifi olur.
Ender Helvacıoğlu
...
Bilim ve Ütopya, elinizdeki sayının kapak dosyasında bu olgulara dikkat çekiyor. Çinli amiral Zheng He'den başlayalım. Coğrafi keşifleri konu alan (okullarımızda okutulan ders kitapları da dahil) yüzlerce kitabın satır aralarında bile Zheng He'den söz edilmiyor. Biz de, bundan iki yıl önce 'binyılın kâşifleri' dosyamızı hazırlarken, Doğulu kâşifleri yansıtmaya özel bir önem vermemize karşın, Zheng He'den habersizdik. Oysa 15. yüzyılın başlarında okyanusların tartışmasız hâkimi Çin'di ve bu engin denizlerde Zheng He, muazzam filosuyla dolaşmakta, hem keşif hem de ticaret yapmaktaydı. Portekizli ve İspanyol maceracılar okyanusa açılacakları birkaç küçük gemi bulabilmek için Avrupalı kral ve kraliçelerin kapılarını aşındırırken (Kolomb, Osmanlı padişahından bile medet ummuş ama reddedilmiştir) ve tayfalarını ancak ölüm mahkûmlarıyla korsanlardan devşirebilirken, Amiral Zheng He, Kolomb veya Gama'nınkilerin en az 5-6 kat büyüklüğündeki, o dönem için teknoloji harikası denebilecek yüzlerce gemisiyle (Yüzen Ejderhalar) ve emrinde (asker, tacir, diplomat) 30 bin kişiyle açık denizlerde seyrediyordu. Bu net bir üstünlüktür; ama Avrupamerkezci tarihçiler tarafından hasır altı edilmiştir. Oysa Avrupalılar bu çapta bir donanmaya, belki 18. yüzyılda bile ulaşamamışlardı (İngilizler'in ve Hollandalılar'ın 18. yüzyıldaki deniz gücünü 15. yüzyıl Çin'inkiyle kıyaslamak gerek) . Uzmanlar, bütün Hint Okyanusu'nda, Güney Çin denizlerinde, Avustralya kıyılarında, tüm Doğu Afrika kıyılarında ve bu arada Afrika'nın en güney ucu Ümit Burnu'nda, Japonya açıklarında, Pasifik adalarında, hatta Güney Amerika'nın güneyinde bile Zheng He ve donanmasının izlerine rastlandığını belirtiyorlar. Eğer bütün bunlar doğruysa -ki sadece Amerika tartışmalıdır-, Batılılar tarafından yazılmış coğrafi keşifler tarihini çöpe atmak gerekir. Ne Vasco de Gama Ümit Burnu'nu dolaşan ilk kişidir, ne Kristof Kolomb Amerika'ya ve de James Cook Avustralya'ya (kıta dışından) ulaşan ilk kişilerdir. Bütün bu 'keşif'lerin altındaki imza en azından Amiral Zheng He ve denizcileridir.
En azından diyoruz, çünkü Zheng He'den de önce bu denizlerde ve kıyılarda seyredenler vardı. Örneğin Viking gemicilerinin 11. yüzyılda Kuzey Amerika'ya ulaştıkları ve bazı yerleşim yerleri kurdukları kesindir. Ama öyle görülüyor ki, Kızıl Erik, oğlu, damadı ve arkadaşları Avrupamerkezciler tarafından adamdan sayılmıyor. Oysa Vikingler de Avrupalıdır. Ama kapitalist gelişimin tarihsel hattının öncesinde (dışında) kalmışlardır ve ataları, zamanında bütün Batı, Orta ve Güney Avrupa'yı korkudan titretmek gibi büyük bir suç işlemiştir. Koskoca Amerika'nın keşfinin onuru, böylesi barbarlara bırakılabilir mi hiç!
15. yüzyıl başlarında Endülüs Arapları'nın da Atlas Okyanusu'nu epey zorladıkları anlaşılıyor. Demek ki Sis Okyanusu'nun Endülüs-Karayipler kulvarı insanlığın ufku içine girmişti o yüzyılda. Kolomb'un 15. yüzyıl sonundaki yolculuğu kim bilir kaçıncı girişimdi? Kim bilir kaç Mugarrarîn (baştan çıkarılmış anlamına geliyor!) ekibi, büyük olasılıkla yanlarına Portekizli arkadaşlarını da alarak bu büyük maceraya atılmıştı? Afrika'nın batı kıyısında hüküm süren Mali Kralının okyanus macerası ise söylenildiğine göre başarıya ulaşmıştır. Bizim Pirî Reis'in Kitab-ı Bahriye'sinde de Kolomb öncesi Amerika yolculuklarının izlerine rastlandığını söylemeden geçmeyelim.
İlkçağ'ın tüccar ve denizci halkı Fenikeliler'in, Mısır Firavunu'nun maddi ve manevi finansörlüğüyle, Kızıldeniz'den başlayıp, bütün Afrika'yı dolaşıp, sonunda Cebelitarık Boğazı'ndan geçerek Doğu Akdeniz'deki yurtlarına ulaştıkları inanılmaz yolculuk, Vasco de Gama'nın Ümit Burnu'nun kâşifi olduğu savını komik duruma düşürüyor (Biz Herodotos'un yalancısıyız!) . Hele bu yolculuk sırasında, Fenike gemicileri Batı Afrika açıklarında seyrederken, içlerinden on erkek üç kadının fırtınaya kapılıp kendilerini Brezilya kıyılarında buldukları öyküsünü anlatan ve Brezilya'da bulunan Fenike yazıtı gerçeği yansıtıyorsa, daha 2200 yıl önce Gama ile birlikte Kolomb'un da pabucu dama atılmış demektir. Dahası, Paskalya Adası'nın gizemli yazıtlarının dili çözülür de, bu yazının eski Hint yazısı ile benzerliği, benzerlik olmaktan çıkıp kanıtlanırsa, o zaman 'Pasifik kâşifi' Magellan'a da Antik Hint'ten bir selam yollamak gerekecektir!
***
Özetle, öyle anlaşılıyor ki, Kristof Kolomb Amerika'nın son (!) kâşifidir. Peki 'son' olmasına karşın onu bugün 'ilk' yapan nedir? Neden Zheng He'nin açtığı yoldan dünyanın dört bir yanına Çinli tacirler yayılamadı? Neden Fatih'in oğlu II. Bayezid, kendisine yalvaran Kolomb'a birkaç gemi bahşedip, üstelik yanına Osmanlı levendlerini de katıp Yeni Dünya'ya açılmak istemedi? Uzaydan görülen tek insan yapısı olan Çin Seddi'ni inşa etmiş Ming İmparatoru, hele bir de böylesi bir donanmaya sahipken, dünyanın fethini Portekizli-İspanyol korsanlarına mı bırakacaktı? Koskoca orduları Mehter Marşı'nın ezici nameleri eşliğinde Viyana kapılarına dek götürebilen, Akdeniz'de cirit atan, Bizans'ı yıkıp çağ açan Osmanlı, okyanusa açılacak üç-beş gemiyi mi bulamayacaktı? Olmadı, çünkü ihtiyaçları yoktu. Kolomb'un II. Bayezid'e, 'bana bir gemi verin, size yeni bir dünya bulayım' dediği biliniyor; Bayezid reddediyor. Eski Dünya ile Yeni Dünya'nın çatışmasıdır bu. Çin ve Osmanlı feodallerinin dünyanın yuvarlak olmasına ihtiyaçları yoktu! Pirî Reis'in, bugün bize küçük bir parçası kalmış ünlü haritasını yaptıktan sonra Yavuz Sultan Selim'e sunduğu, Padişah'ın da haritaya bakıp 'dünya bir hükümdara yetmeyecek kadar küçükmüş' dediği söylenir. Bugünden baktığımızda, dünyanın değil ama, o kibirli sözüne karşın Yavuz'un dünyasının küçük olduğu görülüyor.
Dönemin Avrupalıları'nın ise ihtiyaçları vardı. Avrupa'da yeni yeni palazlanmaya başlayan burjuvazinin, dünya kaynaklarına ulaşabilmek için yeni bir yola ihtiyacı vardı. Zenginlikler kaynağı Çin'e ve Hint'e giden yolları, bir başka 'baba' devlet Osmanlı tutmuştu. O halde kendi feodalleri tarafından bile aşağılanan Avrupalı burjuva için, dünyanın yuvarlak olmasından başka çare yoktu. İşte bu yüzden bütün zenginliklerin göbeğinde oturan Çin İmparatorları ve Osmanlı Padişahları değil de, Avrupalı çapulcular kendilerini hırsla okyanuslara vurdular. Böylece, dönemin 'ileri' Asyası değil, 'geri' Avrupası, yeni ve 'daha ileri' bir uygarlığın beşiği olabildi. Bu sürecin dinamiği ise Avrupa'da ortaya çıkıp palazlanmış devrimci bir sınıfın (burjuvazinin) varlığıdır. Kolomb'u, Gama'yı, Magellan'ı, Cook'u -tüm tarihsel gerçeklere karşın- 'ilk' yapan, işte bu dinamiktir. İnsanlığın gelişiminin yasasıdır: 'Geri'lik ve altta kalmışlık uygarlığın motorudur: Eşitsiz gelişim yasası... Devrimciliğinden artık eser kalmamış günümüz Batısı neden şaşkınlıkla 'tarihin sonu', 'ideolojilerin sonu' gibi saçmalıkları üretmeye çabalıyor; çünkü, kusura bakmasınlar, bu yasa bugün de yürürlüktedir.
15. yüzyıl ilginç bir zaman kesiti; özellikle Çin, Osmanlı ve Avrupa açısından karşılaştırmalı olarak incelenmeye değer. Çin'de soylulara isyan eden ihtilalci bir köylü önderi (Chu Yüan Chang) tarafından kurulan Ming Hanedanı iktidardadır. Moğollar nihayet sürülmüş, bir Çin pazarı (ulusu) ortaya çıkar gibi olmuştur. Bir orta sınıf oluşmaya başlamıştır. O dönemde oluşturulan Amiral Zheng He'nin donanması dünyaya sadece asker değil, tacir de yaymaya başlamıştır. Çin, sanki kapitalizmin eşiğinde gibidir. Osmanlı ise İstanbul'u fethetmiş, Ortaçağ'ın simgesi Bizans'ı yıkmıştır. Aydınlanmanın önü açılmıştır. Osmanlı da, ilerici padişah Fatih Sultan Mehmed'in kişiliğinde, bir eşikte gibidir. Fakat iki bölgede de, bütün bu gelişmeler, kadim feodalizmin gücü (daha doğrusu yeni yeni filizlenen burjuvazinin zayıflığı) yüzünden, yeni bir sosyoekonomik sisteme dönüşemedi. Bu başarılar, feodalizmin başarılarına dönüştü. Çin'de Zheng He'nin donanmasının yakılması ve iki direkliden büyük gemilerin yapımının yasaklanması (cezası idamdı!) ilginçtir. Çin, 15. yüzyılın başlarında, kapitalist bir uygarlığa teğet geçip yeniden güçlü bir kara imparatorluğunda (toprak ekonomisinde) karar kıldı. Osmanlı'da da Fatih sonrasında benzer bir gelişme yaşandı. Bu gelişmeler de tarihsel zorunluluktan kaynaklanır. Çin'de de Osmanlı'da da feodaller henüz çok güçlüydü, daha önemlisi devrimci barutlarını henüz tüketmemişlerdi; toplumun ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar, toplumu geliştirebiliyorlardı. Burjuvazinin ve kapitalizmin günü henüz gelmemişti. Fakat Avrupa'da durum tam tersiydi: Avrupa feodalizmi çürümüştü, güçsüzdü; Avrupa toplumlarının yakıcı ihtiyaçlarını karşılayamıyordu. Dolayısıyla bu ihtiyaçları karşılayabilecek yeni bir sınıfa (devrimci burjuvaziye) gün doğmuştu. Avrupa, dünya feodalizminin zayıf halkasıydı. Avrupa feodalizmde ısrar ederse, ne Çin'le ne de Osmanlı'yla baş edebilirdi. Tek çare vardı: Yeni bir model, yeni bir uygarlık, yeni bir sosyoekonomik düzen: Kapitalizm. Tarih, Çin'de ve Osmanlı'da yüzüne kapanan kapıyı, Avrupa'da açtı. İşte bu yüzden Amerika'nın kâşifi Kristof Kolomb olmuştur.
Hadi bir kehanette bulunalım: Çok değil 100 yıl sonra Amerika'nın kâşifi değişecektir. Neden mi? Yukarda anlatmaya çalıştıklarımız yüzünden... Devrimi yapan, yeniyi kuran, Amerika'nın da kâşifi olur.
Ünlü müslüman çoğrafyacı İbn Battuta, Çin'e tarihi bir gezi yaptığında, 22 yıl sonra Moğol Hanedanlıgı'nın (Çin'deki adıyla, Yuan Hanedanlığı) yıkılacağını, Ming Hanedanlığı'nın başlayacağını(1368-1644) , müslüman bir çocuğun Çinli bir prense yardım edeceğini, cok sonraları bu prensin imparator olacağını, yardım eden çocuğunsa büyüyüp Çin Filo'sunda amiral gorevine atanacağını nerden bilebilirdi ki.
Bu amiralın ismi..Zheng He. Hint Okyanus'una doğru yol aldırdığı gemiler, İbn Battuta'nın takip ettiği rotaların aynısını takip etse de, o, 'junks' adı verilen büyük botlardaydı. Küzey Afrika, Mekke, İran Körfezi, ve Hint Okyanus'una yol alırdı.
Dünyanın, sözde, ilk kaşiflerinden diye bilinen Christopher Columbus veya Vasco de Gama'nın batı dunyasına etkilerine nazaran, müslüman Zheng He'nin (1371-1435) bu iki kaşiften yuzyıllar önce başardıkları hakkında, popüler tarih sağolsun, çok az sey bilinmektedir.
Zheng He’nin Kristof Kolomb’dan daha önce ‘Yeni Dünya’yı keşfettiğini söylüyor. Delili ise Meksika’da, Çin’in eski para birimlerine rastlaması. Kolomb’un Amerika’ya ilk çıktığında yerlilerin eski Çince kelimeler kullandığını fark ettiğini söylüyor. Yine Zhao, Kolomb ve Vasco de Gama’nın Çinlilerin haritalarını kopyalayarak yön tayini yaptıklarını iddia ediyor.
Yedi kez sefere çıkan Zheng He’nin her seferi yaklaşık iki yıl sürmüş. Bu seferlerinde sırasıyla Hindistan, Tanzanya, Amerika ve Somali’ye gitmiş. 1434 yılında Hindistan’da 65 yaşında iken ölen Zheng He’nin mezarı da Kalküta’da bulunuyor. Yolculuğu sırasında hac farizasını da yerine getirip ‘hacı’ olan Zheng He’nin doğum yerine yaşadığı Ninjing’de de anısına bir park ve anıt yapılmış. Hakkında çok sayıda makale ve roman yazılan Zheng He’nin adına Endonezya ve Java’da birçok tapınak inşa edilmiş. Örneğin, Endonezya’nın Semarang şehrinde Zheng He adına yapılmış bir taoist tapınağı var. Endonezyalılar ona iyi şans getirmesi için dua ediyor. 2002 yılında Endonezya’da, adına, burada Çinli Müslümanlar bir cami yapmak için kolları sıvamışlar. İşin ilginç tarafı, bu camiye para verenlerin yüzde 80’i Müslüman.
Cheng Ho ve Güneydogu Asyada Hacı Sam Po Bo adlarıyla da bilinir
İlle bir keşiften söz edeceksek, Amerika'ya Kolomb'dan önce gidenler de var. Fenikeliler, Vikingler, Araplar, Çinliler... Amerika'nın kâşifinin Kolomb olması Batı'nın gücünden kaynaklanır. Hadi bir kehanette bulunalım: Çok değil 100 yıl sonra, Amerika'nın kâşifi değişecektir. Devrimi yapan, yeniyi kuran, Amerika'nın da kâşifi olur.
Ender Helvacıoğlu
...
Bilim ve Ütopya, elinizdeki sayının kapak dosyasında bu olgulara dikkat çekiyor. Çinli amiral Zheng He'den başlayalım. Coğrafi keşifleri konu alan (okullarımızda okutulan ders kitapları da dahil) yüzlerce kitabın satır aralarında bile Zheng He'den söz edilmiyor. Biz de, bundan iki yıl önce 'binyılın kâşifleri' dosyamızı hazırlarken, Doğulu kâşifleri yansıtmaya özel bir önem vermemize karşın, Zheng He'den habersizdik. Oysa 15. yüzyılın başlarında okyanusların tartışmasız hâkimi Çin'di ve bu engin denizlerde Zheng He, muazzam filosuyla dolaşmakta, hem keşif hem de ticaret yapmaktaydı. Portekizli ve İspanyol maceracılar okyanusa açılacakları birkaç küçük gemi bulabilmek için Avrupalı kral ve kraliçelerin kapılarını aşındırırken (Kolomb, Osmanlı padişahından bile medet ummuş ama reddedilmiştir) ve tayfalarını ancak ölüm mahkûmlarıyla korsanlardan devşirebilirken, Amiral Zheng He, Kolomb veya Gama'nınkilerin en az 5-6 kat büyüklüğündeki, o dönem için teknoloji harikası denebilecek yüzlerce gemisiyle (Yüzen Ejderhalar) ve emrinde (asker, tacir, diplomat) 30 bin kişiyle açık denizlerde seyrediyordu. Bu net bir üstünlüktür; ama Avrupamerkezci tarihçiler tarafından hasır altı edilmiştir. Oysa Avrupalılar bu çapta bir donanmaya, belki 18. yüzyılda bile ulaşamamışlardı (İngilizler'in ve Hollandalılar'ın 18. yüzyıldaki deniz gücünü 15. yüzyıl Çin'inkiyle kıyaslamak gerek) . Uzmanlar, bütün Hint Okyanusu'nda, Güney Çin denizlerinde, Avustralya kıyılarında, tüm Doğu Afrika kıyılarında ve bu arada Afrika'nın en güney ucu Ümit Burnu'nda, Japonya açıklarında, Pasifik adalarında, hatta Güney Amerika'nın güneyinde bile Zheng He ve donanmasının izlerine rastlandığını belirtiyorlar. Eğer bütün bunlar doğruysa -ki sadece Amerika tartışmalıdır-, Batılılar tarafından yazılmış coğrafi keşifler tarihini çöpe atmak gerekir. Ne Vasco de Gama Ümit Burnu'nu dolaşan ilk kişidir, ne Kristof Kolomb Amerika'ya ve de James Cook Avustralya'ya (kıta dışından) ulaşan ilk kişilerdir. Bütün bu 'keşif'lerin altındaki imza en azından Amiral Zheng He ve denizcileridir.
En azından diyoruz, çünkü Zheng He'den de önce bu denizlerde ve kıyılarda seyredenler vardı. Örneğin Viking gemicilerinin 11. yüzyılda Kuzey Amerika'ya ulaştıkları ve bazı yerleşim yerleri kurdukları kesindir. Ama öyle görülüyor ki, Kızıl Erik, oğlu, damadı ve arkadaşları Avrupamerkezciler tarafından adamdan sayılmıyor. Oysa Vikingler de Avrupalıdır. Ama kapitalist gelişimin tarihsel hattının öncesinde (dışında) kalmışlardır ve ataları, zamanında bütün Batı, Orta ve Güney Avrupa'yı korkudan titretmek gibi büyük bir suç işlemiştir. Koskoca Amerika'nın keşfinin onuru, böylesi barbarlara bırakılabilir mi hiç!
15. yüzyıl başlarında Endülüs Arapları'nın da Atlas Okyanusu'nu epey zorladıkları anlaşılıyor. Demek ki Sis Okyanusu'nun Endülüs-Karayipler kulvarı insanlığın ufku içine girmişti o yüzyılda. Kolomb'un 15. yüzyıl sonundaki yolculuğu kim bilir kaçıncı girişimdi? Kim bilir kaç Mugarrarîn (baştan çıkarılmış anlamına geliyor!) ekibi, büyük olasılıkla yanlarına Portekizli arkadaşlarını da alarak bu büyük maceraya atılmıştı? Afrika'nın batı kıyısında hüküm süren Mali Kralının okyanus macerası ise söylenildiğine göre başarıya ulaşmıştır. Bizim Pirî Reis'in Kitab-ı Bahriye'sinde de Kolomb öncesi Amerika yolculuklarının izlerine rastlandığını söylemeden geçmeyelim.
İlkçağ'ın tüccar ve denizci halkı Fenikeliler'in, Mısır Firavunu'nun maddi ve manevi finansörlüğüyle, Kızıldeniz'den başlayıp, bütün Afrika'yı dolaşıp, sonunda Cebelitarık Boğazı'ndan geçerek Doğu Akdeniz'deki yurtlarına ulaştıkları inanılmaz yolculuk, Vasco de Gama'nın Ümit Burnu'nun kâşifi olduğu savını komik duruma düşürüyor (Biz Herodotos'un yalancısıyız!) . Hele bu yolculuk sırasında, Fenike gemicileri Batı Afrika açıklarında seyrederken, içlerinden on erkek üç kadının fırtınaya kapılıp kendilerini Brezilya kıyılarında buldukları öyküsünü anlatan ve Brezilya'da bulunan Fenike yazıtı gerçeği yansıtıyorsa, daha 2200 yıl önce Gama ile birlikte Kolomb'un da pabucu dama atılmış demektir. Dahası, Paskalya Adası'nın gizemli yazıtlarının dili çözülür de, bu yazının eski Hint yazısı ile benzerliği, benzerlik olmaktan çıkıp kanıtlanırsa, o zaman 'Pasifik kâşifi' Magellan'a da Antik Hint'ten bir selam yollamak gerekecektir!
***
Özetle, öyle anlaşılıyor ki, Kristof Kolomb Amerika'nın son (!) kâşifidir. Peki 'son' olmasına karşın onu bugün 'ilk' yapan nedir? Neden Zheng He'nin açtığı yoldan dünyanın dört bir yanına Çinli tacirler yayılamadı? Neden Fatih'in oğlu II. Bayezid, kendisine yalvaran Kolomb'a birkaç gemi bahşedip, üstelik yanına Osmanlı levendlerini de katıp Yeni Dünya'ya açılmak istemedi? Uzaydan görülen tek insan yapısı olan Çin Seddi'ni inşa etmiş Ming İmparatoru, hele bir de böylesi bir donanmaya sahipken, dünyanın fethini Portekizli-İspanyol korsanlarına mı bırakacaktı? Koskoca orduları Mehter Marşı'nın ezici nameleri eşliğinde Viyana kapılarına dek götürebilen, Akdeniz'de cirit atan, Bizans'ı yıkıp çağ açan Osmanlı, okyanusa açılacak üç-beş gemiyi mi bulamayacaktı? Olmadı, çünkü ihtiyaçları yoktu. Kolomb'un II. Bayezid'e, 'bana bir gemi verin, size yeni bir dünya bulayım' dediği biliniyor; Bayezid reddediyor. Eski Dünya ile Yeni Dünya'nın çatışmasıdır bu. Çin ve Osmanlı feodallerinin dünyanın yuvarlak olmasına ihtiyaçları yoktu! Pirî Reis'in, bugün bize küçük bir parçası kalmış ünlü haritasını yaptıktan sonra Yavuz Sultan Selim'e sunduğu, Padişah'ın da haritaya bakıp 'dünya bir hükümdara yetmeyecek kadar küçükmüş' dediği söylenir. Bugünden baktığımızda, dünyanın değil ama, o kibirli sözüne karşın Yavuz'un dünyasının küçük olduğu görülüyor.
Dönemin Avrupalıları'nın ise ihtiyaçları vardı. Avrupa'da yeni yeni palazlanmaya başlayan burjuvazinin, dünya kaynaklarına ulaşabilmek için yeni bir yola ihtiyacı vardı. Zenginlikler kaynağı Çin'e ve Hint'e giden yolları, bir başka 'baba' devlet Osmanlı tutmuştu. O halde kendi feodalleri tarafından bile aşağılanan Avrupalı burjuva için, dünyanın yuvarlak olmasından başka çare yoktu. İşte bu yüzden bütün zenginliklerin göbeğinde oturan Çin İmparatorları ve Osmanlı Padişahları değil de, Avrupalı çapulcular kendilerini hırsla okyanuslara vurdular. Böylece, dönemin 'ileri' Asyası değil, 'geri' Avrupası, yeni ve 'daha ileri' bir uygarlığın beşiği olabildi. Bu sürecin dinamiği ise Avrupa'da ortaya çıkıp palazlanmış devrimci bir sınıfın (burjuvazinin) varlığıdır. Kolomb'u, Gama'yı, Magellan'ı, Cook'u -tüm tarihsel gerçeklere karşın- 'ilk' yapan, işte bu dinamiktir. İnsanlığın gelişiminin yasasıdır: 'Geri'lik ve altta kalmışlık uygarlığın motorudur: Eşitsiz gelişim yasası... Devrimciliğinden artık eser kalmamış günümüz Batısı neden şaşkınlıkla 'tarihin sonu', 'ideolojilerin sonu' gibi saçmalıkları üretmeye çabalıyor; çünkü, kusura bakmasınlar, bu yasa bugün de yürürlüktedir.
15. yüzyıl ilginç bir zaman kesiti; özellikle Çin, Osmanlı ve Avrupa açısından karşılaştırmalı olarak incelenmeye değer. Çin'de soylulara isyan eden ihtilalci bir köylü önderi (Chu Yüan Chang) tarafından kurulan Ming Hanedanı iktidardadır. Moğollar nihayet sürülmüş, bir Çin pazarı (ulusu) ortaya çıkar gibi olmuştur. Bir orta sınıf oluşmaya başlamıştır. O dönemde oluşturulan Amiral Zheng He'nin donanması dünyaya sadece asker değil, tacir de yaymaya başlamıştır. Çin, sanki kapitalizmin eşiğinde gibidir. Osmanlı ise İstanbul'u fethetmiş, Ortaçağ'ın simgesi Bizans'ı yıkmıştır. Aydınlanmanın önü açılmıştır. Osmanlı da, ilerici padişah Fatih Sultan Mehmed'in kişiliğinde, bir eşikte gibidir. Fakat iki bölgede de, bütün bu gelişmeler, kadim feodalizmin gücü (daha doğrusu yeni yeni filizlenen burjuvazinin zayıflığı) yüzünden, yeni bir sosyoekonomik sisteme dönüşemedi. Bu başarılar, feodalizmin başarılarına dönüştü. Çin'de Zheng He'nin donanmasının yakılması ve iki direkliden büyük gemilerin yapımının yasaklanması (cezası idamdı!) ilginçtir. Çin, 15. yüzyılın başlarında, kapitalist bir uygarlığa teğet geçip yeniden güçlü bir kara imparatorluğunda (toprak ekonomisinde) karar kıldı. Osmanlı'da da Fatih sonrasında benzer bir gelişme yaşandı. Bu gelişmeler de tarihsel zorunluluktan kaynaklanır. Çin'de de Osmanlı'da da feodaller henüz çok güçlüydü, daha önemlisi devrimci barutlarını henüz tüketmemişlerdi; toplumun ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar, toplumu geliştirebiliyorlardı. Burjuvazinin ve kapitalizmin günü henüz gelmemişti. Fakat Avrupa'da durum tam tersiydi: Avrupa feodalizmi çürümüştü, güçsüzdü; Avrupa toplumlarının yakıcı ihtiyaçlarını karşılayamıyordu. Dolayısıyla bu ihtiyaçları karşılayabilecek yeni bir sınıfa (devrimci burjuvaziye) gün doğmuştu. Avrupa, dünya feodalizminin zayıf halkasıydı. Avrupa feodalizmde ısrar ederse, ne Çin'le ne de Osmanlı'yla baş edebilirdi. Tek çare vardı: Yeni bir model, yeni bir uygarlık, yeni bir sosyoekonomik düzen: Kapitalizm. Tarih, Çin'de ve Osmanlı'da yüzüne kapanan kapıyı, Avrupa'da açtı. İşte bu yüzden Amerika'nın kâşifi Kristof Kolomb olmuştur.
Hadi bir kehanette bulunalım: Çok değil 100 yıl sonra Amerika'nın kâşifi değişecektir. Neden mi? Yukarda anlatmaya çalıştıklarımız yüzünden... Devrimi yapan, yeniyi kuran, Amerika'nın da kâşifi olur.
Ünlü müslüman çoğrafyacı İbn Battuta, Çin'e tarihi bir gezi yaptığında, 22 yıl sonra Moğol Hanedanlıgı'nın (Çin'deki adıyla, Yuan Hanedanlığı) yıkılacağını, Ming Hanedanlığı'nın başlayacağını(1368-1644) , müslüman bir çocuğun Çinli bir prense yardım edeceğini, cok sonraları bu prensin imparator olacağını, yardım eden çocuğunsa büyüyüp Çin Filo'sunda amiral gorevine atanacağını nerden bilebilirdi ki.
Bu amiralın ismi..Zheng He. Hint Okyanus'una doğru yol aldırdığı gemiler, İbn Battuta'nın takip ettiği rotaların aynısını takip etse de, o, 'junks' adı verilen büyük botlardaydı. Küzey Afrika, Mekke, İran Körfezi, ve Hint Okyanus'una yol alırdı.
Dünyanın, sözde, ilk kaşiflerinden diye bilinen Christopher Columbus veya Vasco de Gama'nın batı dunyasına etkilerine nazaran, müslüman Zheng He'nin (1371-1435) bu iki kaşiften yuzyıllar önce başardıkları hakkında, popüler tarih sağolsun, çok az sey bilinmektedir.
...
[Hata Bildir]
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:ZHENG HE NEDİR? | Antoloji.com
12 Ağustos 2025 Salı - 10:24:54