Bu akşam o kadar çok çınlattık ki kulağını, bunun üzerine İstanbul sevdalısı bir gönle ait olduğu anlaşılan şu mısraları ona ithaf etmeden geçmek olmaz sanırım...
'Mazinin bahçesinden bizlere can gibidir, İstanbul saatleri cennetten an gibidir. Bu garip sana müştak, gönlü sana meftûnken, Firâkın nağmeleri kalbde hicran gibidir.'
Çay,
Şiir,
Muhabbet...
Kahvenin kırk yıl hatır bekleyen kibrine inat, şiirin sehl-i mümtenisi gibi saf, sade ve sımsıcak bir muhabbetin adıdır çay...
'Bizim Yunus'un deyişiyle;
'Ölümden ne korkarsın?
Korkma ebedî varsın! ...' Yunusca bakabilmek ümidiyle...
Bakmadan görmek, duymadan anlamak...
Zamandan, mekandan ve kültür farklılıklarından münezzeh bir duygudur...
Ölüm;
'Ya ölüp ölmemektir,
Ya ölmeden ölmektir...' demiş bir maneviyat büyüğü...
İkisinden de ne kadar uzağız bir bilsek...:(
aklın en soylu zaafı... :)
'İstemez başka paye senin bağrında yatan,
Dünyayı dolaşsanız bulunmaz böyle vatan...'
Bu da benden olsun İstanbul için...
Bu akşam o kadar çok çınlattık ki kulağını, bunun üzerine İstanbul sevdalısı bir gönle ait olduğu anlaşılan şu mısraları ona ithaf etmeden geçmek olmaz sanırım...
'Mazinin bahçesinden bizlere can gibidir,
İstanbul saatleri cennetten an gibidir.
Bu garip sana müştak, gönlü sana meftûnken,
Firâkın nağmeleri kalbde hicran gibidir.'
Sitâre... :)
Varlığından haberdarız ama henüz ışığını göremedik...
...
'Nerden çıktın böyle karşıma Sitare
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinden
Kirpiklerin yüreğime batıyor '
d.cebeci'den dilaverce ifadeler... Mekanı cennet olsun... (13.04