Artık ben gideceğim ata eyer vuruyorlar Hatıralarımı birer birer yakacağım Entarimi parça parça edip Zehirli kirpilere bırakacağım Beyaz bir kayanın üstüne çıkıp Göğsüme siyah bir gül takacağım Batan güneşe doğru kurşunlar sıkıp Kendimi boşluğa bırakacağım
Ayaklarımın altından geçıyor bir deniz Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım Siz beni ne anlarsınız... siz... Artık ben gideceğim atım kişniyor Bir bebek mum istiyor, bir ölü şarkı istiyor
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz bir deniz Beni onun gözleri çağırıyor duramam, duramam Benim gözlerim yeşildir ah... onun gözleri kara Ben günah kadar beyazım, o tevbe kadar kara
içimdeki mağarada kurumuş ölüler yatar zehirle gülen zümrüt ve yakut yatak içinde bir zaman beni uğurlamaya gelen haramîler
içimdeki mağarada bir yığın kitap var bakınca yakından tasvirlerin gözleri oynar ve konuşur hepsinin yüzleri benim yüzüm gibi ve gözleri benim gözüm gibi
Bir taş atarsın, taş nereye düşerse Mutlaka bir köşebaşıdır Çünkü yüreğin daralmıştır ve kıştır Kullanılmamış bir sicim gibidir soğuk İşte bak her kestaneciye sapsarı bir köşebaşı kalmıştır.
Şimdi bir şamandıra denizin yüzünde Durulmamış bir anı gibi kendini salmıştır.
İçimizde birbiriyle konuşan yaprak bolluğu Yalnızlık bir başına kalmıştır.
Bizi kiminle bilirdin ey can? Bu kent, Herşeyin kirlendiği bir şehirdir Of çocuk elemler sana göredir Hüzün senin için biçilmiş kaftan, Sahi ben bizi kiminle bilirdin ey can? Çocuk, seni gördüğümü kim söyleyebilir Nerde düşsel refret ve su içtiği nehir, Nerde düşlerde dolu içiren pir? Kim duvardaki sazı indirebilir... Düşsel süvâriyi kim getirebilir? Ah çocuk, elemler sana göredir...
ibrâhîm içimdeki putları devir elindeki baltayla kırılan putların yerine yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı koca buzlar düştü putların boyunları kırıldı ibrâhîm güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri buhtunnasır put yaptı ben ki zamansız bahçeleri kucakladım güzeller bende kaldı ibrâhîm gönlümü put sanıp da kıran kim
Hep denedin,
Hep yenildin.
Olsun, gene dene, gene yenil.
Daha iyi yenil!
Savaşa girdin kalbim bin yara aldı beni
Ne denli acı varsa aradı buldu beni
__ Osman Sarı
Ne zaman elleri zambaklı padişah olursam
Sana uzun heceli bir kent vereceğim
Girilince kapıları yitecek ve boş!
Azizim, güzel atlar da güzel şiirler gibidirler
Öldükten sonra da tersine yarışırlar, vesselam!
__ Ece Ayhan
Artık ben gideceğim ata eyer vuruyorlar
Hatıralarımı birer birer yakacağım
Entarimi parça parça edip
Zehirli kirpilere bırakacağım
Beyaz bir kayanın üstüne çıkıp
Göğsüme siyah bir gül takacağım
Batan güneşe doğru kurşunlar sıkıp
Kendimi boşluğa bırakacağım
Ayaklarımın altından geçıyor bir deniz
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım
Siz beni ne anlarsınız... siz...
Artık ben gideceğim atım kişniyor
Bir bebek mum istiyor, bir ölü şarkı istiyor
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz bir deniz
Beni onun gözleri çağırıyor duramam, duramam
Benim gözlerim yeşildir ah... onun gözleri kara
Ben günah kadar beyazım, o tevbe kadar kara
__ S. Karakoç
içimdeki mağarada
kurumuş ölüler yatar
zehirle gülen zümrüt
ve yakut yatak içinde
bir zaman
beni uğurlamaya gelen
haramîler
içimdeki mağarada
bir yığın kitap var
bakınca yakından
tasvirlerin gözleri oynar
ve konuşur
hepsinin yüzleri benim yüzüm gibi
ve gözleri benim gözüm gibi
___ Asaf Halet Çelebi
Bir taş atarsın, taş nereye düşerse
Mutlaka bir köşebaşıdır
Çünkü yüreğin daralmıştır ve kıştır
Kullanılmamış bir sicim gibidir soğuk
İşte bak her kestaneciye sapsarı bir köşebaşı kalmıştır.
Şimdi bir şamandıra denizin yüzünde
Durulmamış bir anı gibi kendini salmıştır.
İçimizde birbiriyle konuşan yaprak bolluğu
Yalnızlık bir başına kalmıştır.
__ Edip Cansever
Yeşil pencerenden bir gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi.
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana;
Tozlu yollarından geçtiğim uzak
İklimden şarkılar getirdim sana.
Şeffaf damlalarla titreyen, ağır
Koncanın altında bükülmüş her sak.
Seninçin dallardan süzülen ıtır,
Seninçin karanfil, yasemin zambak...
Bir kuş sesi gelir dudaklarından;
Gözlerin, gönlümde açan nergisler.
Düşen öpüşlerdir dudaklarından
Mor akasyalarda ürperen seher.
Pencerenden bir gül attığın zaman
Işıkla dolacak kalbimin içi.
Geçiyorum mevsim gibi kapından
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
___ Ahmet Muhip DRANAS
Bizi kiminle bilirdin ey can?
Bu kent,
Herşeyin kirlendiği bir şehirdir
Of çocuk elemler sana göredir
Hüzün senin için biçilmiş kaftan,
Sahi ben bizi kiminle bilirdin ey can?
Çocuk, seni gördüğümü kim söyleyebilir
Nerde düşsel refret ve su içtiği nehir,
Nerde düşlerde dolu içiren pir?
Kim duvardaki sazı indirebilir...
Düşsel süvâriyi kim getirebilir?
Ah çocuk, elemler sana göredir...
__ Hüsrev Hatemi
bir kapansam toprağa...
ibrâhîm
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrâhîm
güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm
gönlümü put sanıp da kıran kim
___ Asaf Halet ÇELEBİ