Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • Seyyid Kutup11.08.2007 - 01:47

    Bu kitapta Seyyid Kutub’un masonlara nasıl maşalık yaptığını, başta Eshâb-ı kirâm olmak üzere ehl-i sünnet büyüklerine nasıl dil uzattığını, Kur’ân-ı kerimi kendi kafasına göre nasıl tefsir ettiğini, İbni Teymiyyeci ve mason Abduhcu mezhepsiz bir sosyalist olduğunu bir lâboratuar kat’iyetiyle isbat ediyoruz. Seyyid Kutub’un kitapları, mezhepsiz Mevdûdî'nin kitapları gibi Türkçeye tercüme edilirken galiz hataların çıkarıldığına şahit olduk.


    Türkçe tercümelerinde bile ne zehirler bulunduğunu okuyuculara isbat için Türkçe tercümelerini sayfa numaraları vermek suretiyle nasıl din düşmanlığı yaptığını göstermek istiyoruz.



    Bekir Sadak isimli birisi tarafından tercüme edilerek CİHAN SULHU VE İSLÂM ismi verilen kitâba bir bakalım. Seyyid Kutub, diğer mezhepsizler gibi bütün kitâplarını nakil esası üzerine değil, mutlak müctehid usûlü ile Kur’ân-ı kerîm’den ve hadîs-i şeriflerden kendi kafasına göre manalar çıkarıp yeni din kaideleri koymaktadır. Evet Cihan Sulhu ve İslâm isimli kitâba göz atıyoruz:

    “Devletçiliğe delince, bu sahada yapılan çalışmalar henüz pek azdır, cılızdır. Ve İslâm’ın bu tarafı gereği kadar açıklanmamıştır.” C. SULHU S. 13

    Bu cümle ile İslâm’a ve İslâm âlimlerine iftira edilmiştir. Bugüne kadar hiçbir İslâm âlimi devletçiliği gereği gibi açıklamamış da Seyyid Kutub açıklıyormuş sanki Allahü teâlâ bugüne kadar devletçiliği açıklayan ve bu sahada çalışma yapan âlim ve halife yaratmamış. Başta dört halife olmak üzere, Emevî, Abbasî ve Osmanlı Halifeleri dinimizi bin küsur yıl idare etmiş,mezheb imamları ve diğer İslâm âlimleri vasıtası ile dinimiz açıklanmış, kanunlar, fetvalar hazırlanmıştır.

    Geçen asır yapılan MECELLE ise o kanunların, toplanmış şeklidir. Bir akâid kâidesidir ki, İslâm âlimlerini küçümsemek, kötülemek küfürdür. İslâm kâmil bir nizamdır, asr-ı saadetten beri tatbik edilegelmiştir. Çalışma yapılmamış, açıklanma yapılmamış demek, İslâm kâmil olarak hayat sürmemiş, kâmil âlimler gelmemiş demektir.



    Seyyid Kutup, sosyalist hümanistliğine dayanarak diyor ki:
    “İslâmiyet diğer dinlere nefret manasını taşıyan dinî taassubu asla kabul etmez.” C.SULHU S. 22
    İslâm’dan başka olan hıristiyanlık ve yahudilik gibi din mensubu kâfirleri sevmemek, taassup olarak gösterilmektedir. Halbuki Allah dostlarını dost, Allah düşmanlarını düşman bilmek her müslümana farzdır.

    Evet Hümanist ve sosyalist yazar Seyyid Kutup diyor ki:
    “İslâm, bütün insanlığı birbiriyle yardımlaşan bir tek birlik sayar. Hattâ İslâm’a göre bütün insanlar yek diğerine yakın bağlarla bağlı olan bir ailedir. Allah’ın adâletinden eksiksiz faydalanma babında, ırk, renk ve din ayırımı yapmadan bütün beşeriyete mutlak adâleti vâdeder.” C.Sulhu S.23

    İslâm’a göre kâfir müslüman bir âileymiş Bugüne kadar hangi İslâm âlimi böyle bir ifadede bulunmuştur? İnsanların kardeş olduğunu masonlarla hümanist sosyalistler söylemektedir.

    Dinimiz “Ancak müslümanların kardeş” olduğunu bildirmiştir. Evet dinimizde ırk ve renk ayırımı yapılmaz ama, DİN ayırımı yapılır. Müslümana, Zimmîye ve kâfire ayrı ayrı muamele ile emredildik. Müslümandan öşür ve zekât alındığı halde kâfir olan Zimmîden zekât değil, harac ve Cizye alınır. Müslüman zekât vermeye, namaz kılmaya cebredilir, fakat kâfirler zorlanamaz. İslâm âlimlerinin bu hükümleri mevcutken Seyyid Kutub hiç birisine iltifat etmeyerek kendi başına din kaideleri koymaktadır.



    İ F Ş A A T
    S. Kutup, İslâmda Sosyal Adalet kitabının Arapça aslı olan (El Adaletül İctimaiyyetü Fil İslâm) kitabında, şiîlerden daha ağır bir lisan kullanarak, başta Aşere-i mübeşşereden; (Cennetlikle müjdelenen on kişiden) biri olan Hazret-i Osman radiyallahü anh olmak üzere Eshâb-ı kirâmın büyüklerine haince dil uzatmaktadır. Fakat bu kitabı Türkçeye tercüme eden şahıslar, bu bariz ve galiz hataları, hainliklerini acaba niçin tercüme etmemişlerdir?
    Akla birkaç ihtimal gelebilir. Meselâ Eshâb-ı kirâma yapılan bu iftiralara edebleri müsaade etmediklerinden bu kısımları çıkarmış olabilirler desek, böyle bir sahâbe düşmanının kitabı nasıl tercüme edilir? S. Kutub’un ihanetleri meydana çıkmasın diye kasden o kısımları tercüme etmediler desek böyle bir ihaneti gizlemek, dinimize yapılmış bir hainlik değil midir? Gerek kitabın yazarı ve gerekse tercüme edenlerinin dine yaptıkları bu ihanet bilinirken bu kitapları İslâm adına nasıl müdafaa ederler?
    Şayet S. Kutub’un Hazret-i Osman Radıyallahü anh’a ağır şekilde dil uzattığına ve bunları mütercimlerin tercüme etmediğine inanmayan mezhepsizler çıkarsa, okuyucularımıza kitabın aslını göstermelerini rica ediyoruz. S. Kutup, bu mahut kitabın 186. sayfasından itibaren 5 - 6 sayfa iğrenç zehirlerini kusmaktadır. Hattâ Dört Büyük Halifeden biri olan, meleklerin hayâ ettiği Hazret-i Osman Radıyallahü anh’a « B U N A K» diyecek kadar alçalarak iftiralar yapmaktadır.

    Mütercimler bunu gizlemekle hakikatı gizleyeceklerini sanıyorlarsa aldanmış olacaklarının acaba ne zaman farkına varacaklar?

    Şimdi. 186. sayfadan itibaren birkaç satır tercüme edip iftiralarını ifşa edelim:

    Mezhepsiz Seyyid Kutub’un ismi seyyit olup kendisi Seyyid falan değildir. Seyyid düşmanı Seyyid Kutub şöyle demektedir:
    «Pek yaşlı olan Osman’ın hilâfete geçmesi kötü bir talihin eseridir. Müslümanların mallarını gelişigüzel harcamıştır. Çok müsrif idi. Zübeyr’e 600.000, Talha’ya 200.000, Mervan’a ise Afrikıyye haracının beşte birisini verdi. Eshâb ve bilhassa Ali bin Ebi Talib bunları işitince onu azarladı.

    Muaviye’nin mülkünü genişletip Filistin’i de ona verdi. Akrabalarını vali yaptı. Bu İslâmın ruhuna aykırı idi. »

    Bu ve bunun gibi iftiralar etmektedir Bunların iftira olduğu çeşitli kitaplarda yazılıdır. Hazret-i Osman radiyallahü anh hakkında birkaç hadis-i şerif yazarak mezhepsizlerden hain olmayanları insaf ile tövbeye davet ederiz:
    HADİS-i ŞERİFLER:

    1 — Daha kızlarım olsaydı onları da Osman’a verirdim.
    2— Ondan melekler hayâ eder ben hayâ etmez miyim?
    3—Osman Cennette benim kardeşimdir.
    4— Bugünlerden sonra Osman’a günah yazılmaz.
    5 — Cehenneme girecek olan 70 bin günahkâr müslüman, Osman’ın şefaatıyle sorgıısuz sualsiz Cennete girecektir.

  • muhammed04.08.2007 - 19:55

    SENİ ANLATMAYA NE DILLER NEDE GOZLER NEDE GONULLER ANLAR. SEN BU GUNAHKARLARIN KURTARICISI SEFAATCISISIN..

    SONSUZ SALAT SELAM OLSUN ŞANLI RESULU ZISAN S.A.V SANA VEDE SEREFLİ AL VEDE ASHABINA..

    NE MUTLU UMMETI MUHAMMEDIM DİYENE..SEN EŞİ OLMAYAN BİR GÜLSÜN.

  • tarikat04.08.2007 - 19:32

    ŞİMDİ size degerli kardeşlerim tarıkatı ınkar edenlerin tasavvufa ıfıtra atan adamların nasıl hazırladıkları dosylarını cokerttıgımızı gosterecegiz...hemde bın yılın muceddıd ımamı rabbanı hzlerının 31.cı mektuptakı acıklamasıyla cokertıyoruz.vede tasavvuf dusmnanlarının yalanını ortaya cıkarıyorum...evet asagıdakı paragraf tasavvufa atılan ıftıra:dıkkatlı okuyun:







    bu o sapık dosyada ortaya atılan ıdda yanı tasavvufa ıtılen ıftıra:

    Kendisi var iken, başka hiçbir şey yok idi: Ve Allah, yarattıklarından hiçbirine benzememektedir. Tasavvufta ise Allah ve yarattıklarının tümü bir varlıktır. Vücud Birliği (Vahdeti Vücud) Yaratanla yaratılanın aynı olduğu görüşüdür. İslam akidesi ile taban tabana zıt olan bu görüşü akide edinen tasavvuf, saliklerini İslam’dan uzaklaştırmıştır

    İslam 'Lailahe illallah' (Allah'tan başka ilah yoktur) esasını getirmiş ve insanlar arasında bunu yerleştirmeyi hedef almıştır. Tasavvuf ise bu esasla bağdaşması mümkün olmayan 'La mevcude illallah' (Allah'tan başka mevcud yoktur) akidesinin sahibi olmuştur. Ki bunun meşhur adı 'VAHDETİ VÜCUD' (Vücud Birliğidir)







    şimdi yukarıdakı dosyanın yalan vede dolan oldugunu cıkarıyoz meydana nasılmı? işte boyle mektubatta BIN YILIN müceddıdı İMAMI rabbanı hzlerı ne buyurmuş bakalım.




    31.mektubtan özet

    Allahü teâlâ, sonsuz ihsânı ile, büyük rehber, hakîkatlerin, marifetlerin
    kaynağı, islâm dîninin hâmisi, hocam, önderim, kurtuluş yoluna
    kavuşdurucu, Muhammed Bâkî ' kuddise sirruh' hazretlerine kavuşdurdu. Bu
    fakîre tarîkat-i aliyye-i Nakşibendiyyeyi talîm buyurdu. Hiçbirşeye
    yaramıyan bu miskîni, mubârek kalblerinin ışıkları altında bulundurmakla
    şereflendirdi. Bu üstün yolda ilerlemeğe alışdırınca, az zemânda, vahdet-i
    vücûd bilgileri önüme çıkdı. Bu makâmın çeşidli ilmleri, marifetleri
    kapladı. Bu mertebenin inceliklerinden, göstermedikleri hemen birşey
    kalmadı.



    İyice anladım ki, yaratanın, yaratdıkları ile hiçbir benzerliği, hiçbir
    bağlılığı yokdur. İhâta, kurb gibi şeyler, Ehl-i sünnet âlimlerinin
    'Allahü teâlâ o büyük âlimlerin çalışmalarına çok mükâfât versin'
    bildirdiği gibi, hep Allahü teâlânın, ilmi içindir. Kendisi için değildir.
    Allahü teâlâ hiçbirşeyle birleşmiş değildir. O, Odur, mahlûklar,
    mahlûkdur. O, bîçûndur, erişilmez, anlaşılmaz, anlaşılamaz. Bütün âlem
    ise, his olunan, anlaşılabilen şeylerdir. Anlaşılamıyan anlaşılan gibi
    olamaz. Vâcib, mümkin gibidir denemez. Kadîm olan, hâdis olana benzemez.
    Yokluğu mümkin olmıyan, yok olabilen gibi değildir. Hakîkatler değişemez.
    Birisi için olan, öteki için söylenemez


    EVET BOYLELIKLE TARIKAT TASAVVUF DUSMANI OLAN MUNKIRLERIN HIC BIR KAYNAK VEDE DELILI OLMADAN UYDURMA HAZIRLADIKLARI DOSYALARINI ALLAH C.C HZLERININ YARDIMI VEDE EVLİYAULLAHIN YARDIMIYLA COKERTMİŞ BULUNMAKTAYIZ..

    FATİH Y.. İFTİHARLA TÜM MUMINLERE SUNAR. GEÇMİŞ OLSUN TARIKAT DUSMANLARI SOGUK SU İÇİN BU GECE İÇİNİZDEKI ATESINIZ SONSUN:D

  • Nakşibendi Tarikatı04.08.2007 - 19:21

    NAKŞİBENDİ TARİKATININ ÜSTÜN ÖZELIKLERİNİ HİÇ KİMSE TAM OLARAK VASIFLANDIRAMAZ. BU YOLU ANCAK NASIPSIZLER INKAR EDERLER. BU YOLUN REİSİ EBU BEKIR SIDDIK RA DIR.

    CUNKU RESULULLAH S.A.V BIR HADISLERINDE: ALLAH C.CNIM KALBİME NEYİ AKIYYSA BEN ONU EBU BEKIR SIDDIK RA KALBINE AKITTIM.

    NAKŞİBENDİ TARIKATI EN CABUK ASIL MATLUB OLAN ALLAH C.C ULAŞTIRAN SEREFLİ BİR YOLDUR.

    DAHA COK BİLGİ ALMAK İSTEYENLER [email protected]

    adresıme gelerek bize basvurabılırler..selam olsun yuce ALLAH CC. dostlarına.. yazıklar olsun evlıyaullahın yolunuda ınkar edenlere.

  • nakşibendi01.07.2007 - 01:58

    NAKŞİBENDİYE derken dılın aldıgı tada bakın. ne guzel ne serefli vede ne buyuk yoldur

  • Nakşibendi Tarikatı01.07.2007 - 01:56

    BU YOL EN BUYUK VEDE KURTULUŞ YOLUDUR.. BU YOL YUCE NAKŞİBENDİYEYI MUHAMMEDIYEYI ALIYYEDIR.


    bu yolda yasamak vede gıtmek buyuk nımettır..ALLAH CC. hamd olsun

    nakşibendiye ettı bızlerı.

  • tarikat27.02.2007 - 20:58

    ŞİMDİ size degerli kardeşlerim tarıkatı ınkar edenlerin tasavvufa ıfıtra atan adamların nasıl hazırladıkları dosylarını cokerttıgımızı gosterecegiz...hemde bın yılın muceddıd ımamı rabbanı hzlerının 31.cı mektuptakı acıklamasıyla cokertıyoruz.vede tasavvuf dusmnanlarının yalanını ortaya cıkarıyorum...evet asagıdakı paragraf tasavvufa atılan ıftıra:dıkkatlı okuyun:







    bu o sapık dosyada ortaya atılan ıdda yanı tasavvufa ıtılen ıftıra:

    Kendisi var iken, başka hiçbir şey yok idi: Ve Allah, yarattıklarından hiçbirine benzememektedir. Tasavvufta ise Allah ve yarattıklarının tümü bir varlıktır. Vücud Birliği (Vahdeti Vücud) Yaratanla yaratılanın aynı olduğu görüşüdür. İslam akidesi ile taban tabana zıt olan bu görüşü akide edinen tasavvuf, saliklerini İslam’dan uzaklaştırmıştır

    İslam 'Lailahe illallah' (Allah'tan başka ilah yoktur) esasını getirmiş ve insanlar arasında bunu yerleştirmeyi hedef almıştır. Tasavvuf ise bu esasla bağdaşması mümkün olmayan 'La mevcude illallah' (Allah'tan başka mevcud yoktur) akidesinin sahibi olmuştur. Ki bunun meşhur adı 'VAHDETİ VÜCUD' (Vücud Birliğidir)







    şimdi yukarıdakı dosyanın yalan vede dolan oldugunu cıkarıyoz meydana nasılmı? işte boyle mektubatta BIN YILIN müceddıdı İMAMI rabbanı hzlerı ne buyurmuş bakalım.




    31.mektubtan özet

    Allahü teâlâ, sonsuz ihsânı ile, büyük rehber, hakîkatlerin, marifetlerin
    kaynağı, islâm dîninin hâmisi, hocam, önderim, kurtuluş yoluna
    kavuşdurucu, Muhammed Bâkî ' kuddise sirruh' hazretlerine kavuşdurdu. Bu
    fakîre tarîkat-i aliyye-i Nakşibendiyyeyi talîm buyurdu. Hiçbirşeye
    yaramıyan bu miskîni, mubârek kalblerinin ışıkları altında bulundurmakla
    şereflendirdi. Bu üstün yolda ilerlemeğe alışdırınca, az zemânda, vahdet-i
    vücûd bilgileri önüme çıkdı. Bu makâmın çeşidli ilmleri, marifetleri
    kapladı. Bu mertebenin inceliklerinden, göstermedikleri hemen birşey
    kalmadı.



    İyice anladım ki, yaratanın, yaratdıkları ile hiçbir benzerliği, hiçbir
    bağlılığı yokdur. İhâta, kurb gibi şeyler, Ehl-i sünnet âlimlerinin
    'Allahü teâlâ o büyük âlimlerin çalışmalarına çok mükâfât versin'
    bildirdiği gibi, hep Allahü teâlânın, ilmi içindir. Kendisi için değildir.
    Allahü teâlâ hiçbirşeyle birleşmiş değildir. O, Odur, mahlûklar,
    mahlûkdur. O, bîçûndur, erişilmez, anlaşılmaz, anlaşılamaz. Bütün âlem
    ise, his olunan, anlaşılabilen şeylerdir. Anlaşılamıyan anlaşılan gibi
    olamaz. Vâcib, mümkin gibidir denemez. Kadîm olan, hâdis olana benzemez.
    Yokluğu mümkin olmıyan, yok olabilen gibi değildir. Hakîkatler değişemez.
    Birisi için olan, öteki için söylenemez


    işte KANIT BUKADAR.. TASAVVUFA ATILAN IFTIRA YAZISINI BIR KERE DAHA CURUTTUK..TARIKAT HAKTIR VEDE GERCEKTİR...

  • ibni teymiyye16.01.2007 - 13:20

    Sapık İbni Teymiye



    Sual: Vehhabilerin [selefilerin] Şeyh-ül-İslam bilip yolundan gittikleri
    İbni Teymiye kimdir, âlimlerimiz onun hakkında ne demiştir?

    CEVAP
    Hanbeli fıkıh ve hadis âlimi iken mezhepsiz oldu. Ehl-i sünnete uymayan
    yazılarından dolayı Mısır’da iki defa hapsedildi. 1263 senesinde Harran’da
    doğup, 1328 de Şam’da kalede hapiste iken vefat etti.



    İbni Teymiye, Ehl-i sünnet âlimlerinin büyüklüğünü anlamamış, tasavvufu
    inkâr etmiş, Ehl-i sünnetten ayrılmıştır. Kitapları, kendilerine
    Selefiyyeci diyen mezhepsizlere kaynak olmaktadır. Mezhepsizler, onu
    övmekte, İslam müceddidlerinin piri demektedirler. İbni Teymiye’nin şaki
    ve dalalette olduğu Seyf-ül-Cebbar ve farisi Tâlim-üs-sübyanda da
    yazılıdır.



    Camiul-ezherdeki hanefi âlimlerinden Muhammed Bahitin (Tathir-ül-füad
    min-denisil itikad) kitabı, (Et-tevessüli bin-Nebi ve bis-Salihin) ,
    (Şevahid-ül-hak) , (Cevahir-ül-bihar) , (Seyf-ül-Cebbar) ve
    (Tâlim-üs-sübyan) kitapları, İbni Teymiye’nin dalalete düştüğünü
    vesikalarla ispat etmektedir.



    İbni Battuta, ibni Hacer-i Mekki, imam-ı Sübki, kendi oğlu Abdulvehhab,
    izzeddin bin Cema'a, Ebu Hayyan Zahiri, Zahid-ül Kevseri, Yusuf-i Nebhani,
    imam-ı Şarani, Ahmed bin Seyyid Zeyni Dahlan, Şeyh-ül-İslam Mustafa Sabri
    Efendi gibi nice âlimler İbni Teymiye’ye reddiyeler yazmışlar, dalalet ve
    küfürlerini açıklamışlardır. Üstad Necip Fazıl da, (14. asrın irşad kutbu
    seyyid Abdülhakim Arvasi, “İbni Teymiye dini içinden zedeleyen mülhiddir”
    buyurdu) diyor. (Türkiye’nin manzarası)



    Dal ve mudil olduğu, Savi tefsiri 107. sayfasında da yazılıdır.



    İslam âlimleri buyuruyor ki:

    (Allahü teâlânın, sapıtmasına ilmini sebep ettiği kimsedir.) [İbni Hacer-i
    Mekki - Fetava-yı hadisiyye]



    (İbni Teymiye öyle bir kimsedir ki, bozuk sözlerine ve çürük vesikalarına,
    büyük âlimler cevap vermişler ve düşüncelerinin çirkinliğini ortaya
    koymuşlardır. [Şam, Mısır ve Kudüs’de kadılık yapmış olan şafii fıkıh ve
    hadis âlimlerinden Muhammed] İzzibni Cemaa, onun için, Allahü teâlânın
    dalalete sürüklediği, azdırdığı ve zillet gömleği giydirdiği kimsedir.
    İslam âlimlerine ve bilhassa Hulefa-i raşidine karşı ahmakça itirazlarda
    bulunmuştur demiştir.) [İbni Hacer-i Mekki - El-cevher-ül-munzam]



    (İbni Teymiye’nin sözlerinin kıymeti yoktur. O, dalalettedir ve
    Müslümanları dalalete sürüklemektedir. Müslümanların icmasından ayrılmış,
    bid’at yolunu tutmuştur. İslam âlimleri, onun dalalette [sapık] olduğunu,
    sözbirliği ile bildirdi. Kutbüd-Berdiri, Şerhi Muhtasarda, bunu uzun
    yazmaktadır.) [Tahir Muhammed Süleyman - Zahiretül-fıkhil-kübra]



    (Kitab-ül Arş onun en çirkin kitaplarındandır. Ona Şeyh-ül-İslam diyenin
    kâfir olacağını söyleyen âlimler vardır.) [İmam-ı Sübki] (Nebras
    haşiyesinde bildiriliyor.)



    (İbni Teymiye’ye uyanın malı ve canı helaldir.) [Miratül-cenan, Nebras
    haşiyesi]



    İbni Teymiye, Kitab-ül Arş isimli eserinde, “Allah Arş'ın üzerinde oturur,
    kendisi ile beraber oturması için Resulullaha da yer bırakır” diyor.
    Essırat-ul-müstekim kitabında da, ibni Abbas gibi büyük sahabilere kâfir
    demiştir. (Keşfüzzunun)



    El-ubudiyyet kitabında ise, Allahü teâlânın ismini zikretmenin bid’at ve
    dalalet olduğunu bildirmekte ve tasavvuf âlimlerine çirkin iftiralar
    yapmaktadır.



    (Arş kadimdir) diyor. (Akaid-i Adudiyye şerhi)



    (Şam camiinin minberinden inerken “Allah gökten yere, benim indiğim gibi
    iner” dedi.) [İbni Battuta -Tuhfetünnüzzar tarihi]



    Abduh’un yetiştirdiklerinden olup, onun yolunda giden Abdürrazık paşa bile
    diyor ki:

    (Vehhabilik, bir bakımdan ibni Teymiye’ye bağlı olduğu gibi, son asrın
    müceddidi denilen Abduh’daki dinde reform fikirleri de, ibni Teymiye’ye
    bağlıdır.)



    (Kaza namazı kılmak lazım değildir) derdi. Halbuki dört mezhepte de farzdır.

    Cehennem azabı sonsuz olmadığını söylerdi. Kâfirlerin Cehennemde sonsuz
    kalacaklarına dair bir çok âyet-i kerime vardır. (Bekara 81, Ahzab 65,
    Fussilet 28, Zuhruf 74)



    (Ömer çok yanılmıştır) diyerek, imam-ı Ahmed’in bildirdiği (Allahü teâlâ,
    doğru sözü, Ömer’in dili üzerine koymuştur. [O hiç yanılmaz]) hadis-i
    şerifine karşı gelmiştir. Eshab-ı kiramın çoğu, ictihad ile anlaşılacak
    işlerde yanılmış olsa da, onların yanılmaları, ictihadi mesele idi.
    İctihadda müctehidin yanıldığı bilinemez. Çünkü ictihad ictihad ile
    nakzedilmez. Bunun için, müctehid olan o büyükler tenkit edilemez. Dört
    mezhebin ictihadları farklı olduğu halde, benimki doğru diyerek biri
    ötekini tenkit etmemiştir.



    Sadreddin-i Konevi, İbni Arabi hazretleri gibi tasavvuf büyüklerine de
    saldırmıştır. “Gazali’nin kitapları uydurma hadis ile dolu” derdi.
    (Hadika)



    İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:

    (İbni Teymiye, tasavvufu inkâr eder, evliyaya, ariflere dil uzatırdı.
    Kitaplarını okumaktan, yırtıcı hayvandan kaçar gibi kaçmalıdır.)
    [Tabakat-ül-kübra]



    İmam-ı Süyuti hazretleri buyuruyor ki:

    (İbni Teymiye kibirliydi. Kendini beğenirdi. Herkesten üstün görünmek,
    karşısındakini küçümsemek, büyüklerle alay etmek âdeti idi.) [Kam-ul
    Muarıd]



    Muhammed Ali Bey; Hitat-uş-Şam kitabında diyor ki:

    (İbni Teymiye’nin hedefi, Luther adındaki papazın hedefine benzer. Fakat,
    Hıristiyanlığın reformcusu muvaffak oldu. İslamınki olamadı.)



    İbni Hacer-i Askalani hazretleri buyuruyor ki:

    (İbni Teymiye; “Kabri Nebeviyi ziyaret için sefere çıkmak haramdır. [Hz.]
    Ali iman ettiği zaman çocuk olduğu için Müslümanlığı sahih olmadı. [Hz.]
    Osman malı çok severdi” diyerek eshab-ı kiramın büyüklerine dil uzattı.)
    [Ed-Dürer-ül-Kamine]



    İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:

    (İbni Teymiye, Peygamberlerin masumiyetini (günahtan korunmuş olduklarını)
    reddetmiştir. Halbuki, masumiyet Peygamberlerin sıfatlarındandır.

    Başta Peygamber efendimizin kabri şerifleri olmak üzere eshab-ı kiramın,
    velilerin, âlimlerin ve salih Müslümanların kabirlerinin ziyaret
    edilmesine karşı çıkmış, bunları şefaate vesile kılmayı da haram
    saymıştır.) [Fetava-i Hadisiyye]

  • tasavvuf04.01.2007 - 16:49

    ŞİMDİ size degerli kardeşlerim tarıkatı ınkar edenlerin tasavvufa ıfıtra atan adamların nasıl hazırladıkları dosylarını cokerttıgımızı gosterecegiz...hemde bın yılın muceddıd ımamı rabbanı hzlerının 31.cı mektuptakı acıklamasıyla cokertıyoruz.vede tasavvuf dusmnanlarının yalanını ortaya cıkarıyorum...evet asagıdakı paragraf tasavvufa atılan ıftıra:dıkkatlı okuyun:







    bu o sapık dosyada ortaya atılan ıdda yanı tasavvufa ıtılen ıftıra:

    Kendisi var iken, başka hiçbir şey yok idi: Ve Allah, yarattıklarından hiçbirine benzememektedir. Tasavvufta ise Allah ve yarattıklarının tümü bir varlıktır. Vücud Birliği (Vahdeti Vücud) Yaratanla yaratılanın aynı olduğu görüşüdür. İslam akidesi ile taban tabana zıt olan bu görüşü akide edinen tasavvuf, saliklerini İslam’dan uzaklaştırmıştır

    İslam 'Lailahe illallah' (Allah'tan başka ilah yoktur) esasını getirmiş ve insanlar arasında bunu yerleştirmeyi hedef almıştır. Tasavvuf ise bu esasla bağdaşması mümkün olmayan 'La mevcude illallah' (Allah'tan başka mevcud yoktur) akidesinin sahibi olmuştur. Ki bunun meşhur adı 'VAHDETİ VÜCUD' (Vücud Birliğidir)







    şimdi yukarıdakı dosyanın yalan vede dolan oldugunu cıkarıyoz meydana nasılmı? işte boyle mektubatta BIN YILIN müceddıdı İMAMI rabbanı hzlerı ne buyurmuş bakalım.




    31.mektubtan özet

    Allahü teâlâ, sonsuz ihsânı ile, büyük rehber, hakîkatlerin, marifetlerin
    kaynağı, islâm dîninin hâmisi, hocam, önderim, kurtuluş yoluna
    kavuşdurucu, Muhammed Bâkî ' kuddise sirruh' hazretlerine kavuşdurdu. Bu
    fakîre tarîkat-i aliyye-i Nakşibendiyyeyi talîm buyurdu. Hiçbirşeye
    yaramıyan bu miskîni, mubârek kalblerinin ışıkları altında bulundurmakla
    şereflendirdi. Bu üstün yolda ilerlemeğe alışdırınca, az zemânda, vahdet-i
    vücûd bilgileri önüme çıkdı. Bu makâmın çeşidli ilmleri, marifetleri
    kapladı. Bu mertebenin inceliklerinden, göstermedikleri hemen birşey
    kalmadı.



    İyice anladım ki, yaratanın, yaratdıkları ile hiçbir benzerliği, hiçbir
    bağlılığı yokdur. İhâta, kurb gibi şeyler, Ehl-i sünnet âlimlerinin
    'Allahü teâlâ o büyük âlimlerin çalışmalarına çok mükâfât versin'
    bildirdiği gibi, hep Allahü teâlânın, ilmi içindir. Kendisi için değildir.
    Allahü teâlâ hiçbirşeyle birleşmiş değildir. O, Odur, mahlûklar,
    mahlûkdur. O, bîçûndur, erişilmez, anlaşılmaz, anlaşılamaz. Bütün âlem
    ise, his olunan, anlaşılabilen şeylerdir. Anlaşılamıyan anlaşılan gibi
    olamaz. Vâcib, mümkin gibidir denemez. Kadîm olan, hâdis olana benzemez.
    Yokluğu mümkin olmıyan, yok olabilen gibi değildir. Hakîkatler değişemez.
    Birisi için olan, öteki için söylenemez


    İŞTE KANIT TARIKAT HAKTIR..GERCEKTİR..TARIKAT TASAVVUF HAKKI NDA ATILAN İFTIRA COKERTILMIŞTIR...VESSELAM