İçinde olduğumuz sandalın küreğini suya düşürdüğümüz, akıntının götürdüğü yere giderken ellerimizi kullanarak kayalara çarpmaktan korunmak için mücadele ettiğimiz bir nehirdir........
Ancak ne kadar mücadele edersek edelim, kayalara ne kadar az çarparsak çarpalım sonuçta o azgın ve bilinmez şelaleden aşağıya doğru düşeceğiz.......
Son yıllarda belli başlı bazı kesimlerin İstiklal marşı gibi edebi bir şaheserin (ki bunu söyleyen kişinin kimliğini göz önünde bulundurursanız bu tespitin kıymeti dahada anlaşılır) yerine koymaya çalıştıkları koca bir tarihi ve birleştirici bütün unsurların silinerek tek bir ırkın bütün vatan evladına mal edildiği buram buram faşizm kokan (Türk'üz bütün başlardan üstün olan başlarız) bir marş...
Boş tesellinin ve acımanın bir faydası yok, hayat doğmak ve ölmenin toplamıdır...ağlamak, acımak sadece daha fazla acı daha fazla keder daha fazla tükeniş verir...önemli olan tükenmemek tüketmemektir, önemli olan hep yanında olmak, ihtiyaç duyduğunda yüz dönmemektir, önemli olan gururla yaşamak ve gururla ölmektir, önemli olan acıdığından değil sevdiğinden destek olmak, ölümü karşılayışı bile kolay kılmaya çalışmaktır...
Sevmiyorum sizi artık, dostumdunuz benim... dört gözle beklerdim gündüzlerin bitip sizin huzurlu kollarınızda kendimi avutacağım saatlerimi...şimdi sadece bitmenizi istiyorum, gündüz olsun ve ben kahredici düşüncelerden kurtulmak için çalışayım çalışayım çalışayım öyleki ölesiye yorulayım ve tekrar gece olduğunda düşünmeye bile mecalsiz olduğum yerde sızıp kalayım...Budur benim istediğim, budur beni avutacak...Git artık...
Kimi kimin toprağından kovarlar böyle hiç anlamam...Bazılarının ataları bozkırlarda at sütü içerken bizim atalarımız bu topraklarda üniversite açıyorlardı...
Bir anne için yavrusunun acısını görmek yerine ölmek... Bir baba için evladını toprağa vermek yerine toprağa girmek... Bir aşık için sevdiğini kaybetmek yerine kaybolmak...
Impossibility is nothing but hopelessness is exhausted......
Tam bir ironi çünkü; çoğu zaman daha iyi yaşamak için yaşamayı erteliyoruz...
Kendisi için bol bol insan kanı dökülen kara sıvı.....Petrol
İçinde olduğumuz sandalın küreğini suya düşürdüğümüz, akıntının götürdüğü yere giderken ellerimizi kullanarak kayalara çarpmaktan korunmak için mücadele ettiğimiz bir nehirdir........
Ancak ne kadar mücadele edersek edelim, kayalara ne kadar az çarparsak çarpalım sonuçta o azgın ve bilinmez şelaleden aşağıya doğru düşeceğiz.......
Son yıllarda belli başlı bazı kesimlerin İstiklal marşı gibi edebi bir şaheserin (ki bunu söyleyen kişinin kimliğini göz önünde bulundurursanız bu tespitin kıymeti dahada anlaşılır) yerine koymaya çalıştıkları koca bir tarihi ve birleştirici bütün unsurların silinerek tek bir ırkın bütün vatan evladına mal edildiği buram buram faşizm kokan (Türk'üz bütün başlardan üstün olan başlarız) bir marş...
Boş tesellinin ve acımanın bir faydası yok, hayat doğmak ve ölmenin toplamıdır...ağlamak, acımak sadece daha fazla acı daha fazla keder daha fazla tükeniş verir...önemli olan tükenmemek tüketmemektir, önemli olan hep yanında olmak, ihtiyaç duyduğunda yüz dönmemektir, önemli olan gururla yaşamak ve gururla ölmektir, önemli olan acıdığından değil sevdiğinden destek olmak, ölümü karşılayışı bile kolay kılmaya çalışmaktır...
Sevmiyorum sizi artık, dostumdunuz benim... dört gözle beklerdim gündüzlerin bitip sizin huzurlu kollarınızda kendimi avutacağım saatlerimi...şimdi sadece bitmenizi istiyorum, gündüz olsun ve ben kahredici düşüncelerden kurtulmak için çalışayım çalışayım çalışayım öyleki ölesiye yorulayım ve tekrar gece olduğunda düşünmeye bile mecalsiz olduğum yerde sızıp kalayım...Budur benim istediğim, budur beni avutacak...Git artık...
iyi gündede kötü gündede hep yanındayız, hep destek tam destek................
Kimi kimin toprağından kovarlar böyle hiç anlamam...Bazılarının ataları bozkırlarda at sütü içerken bizim atalarımız bu topraklarda üniversite açıyorlardı...
Bir anne için yavrusunun acısını görmek yerine ölmek...
Bir baba için evladını toprağa vermek yerine toprağa girmek...
Bir aşık için sevdiğini kaybetmek yerine kaybolmak...