Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • ölüm01.04.2005 - 23:58

    Sen şiirleri sevmeye devam et,yalan olduklarını bile bile sev onları.
    Çünki onlar sana hiçbirşey vermeyecektir.Onlar insanın bir parçasının kaybolurken,sanden kopup giderken kazandığı bir anlamdır.Duygularımızın en usta hırsız tarafından sömürülüken söylediği baş döndürücü yalanları karşısında seve seve feda etmektir içeriğimizi.okadar güzel bir yalan ki bu,feda ettiklerim için hiç pişman olmadım.
    Bu nedenle 'seni unutursam,bil ki kendimden vazgeçmişimdir' diye başlayan her şiirde,aslında çaresizlikler sesinin boğukluğundan bülbüle sataşıyor demektir.Aslında çaresizlikler bu denli ucube görünümlü olduğu için bülbül kibirlidir.Nilüfer bu kadar güzel olduğu için dertlerin adı cüzzamlı bir yaşlı kadını anımsatır.Şiirler bunun için bataklık güzelidir.Dert,hastalık,yalnızlık,yoksulluk,sefillik vs. vs. denilen 72 yaşındaki çirkin yaşlı cadının,17 yaşındaki taze dudaklarıdır,şiir.
    Mutluluğun şiiri yok.Var diyenler şiirden daha büyük yalan söylemiş olurlar.
    Yalan dünyada herşey ancak bukadar gerçek olabiliyor.


    İŞTE BÖYLE YAZILIR: Maskelerimi layık olduğu yere gönderirken,yani cehennemin ateşine atarken nelerden vazgeçtiğimi çok iyi biliyordum.Ama kendi yüzümü görmek zorundaydım.Ben buyum,o kadarda kötü değil yüzüm diyerek herkese göstermekten çekinmedim.Artık yazı yazarken dinimi,milletimi,hatta kendimi bile bir kenara koyarak oturuyorum masaya.Masanın sağında tanrı,solunda şeytan oturuyor ve ben ikisinin arasında yazıyorum,anlıyacağın çapraz ateş altında çıkıyor bu yazılar.sadece tanrı daha olgun ve şeytan daha çoşkulu.yazarken şeytan elleriyle sırtımı belimden omuzlarıma kadar sıvazlıyor ve tanrı saçlarımı okşuyor.Tanrı kulağıma eğilip 'sakin ol,daha büyüyeceksin,hırçınlaşmana gerek yok,tatlı tatlı yaz bakayım kalbinin döküntülerinden,içinde hala masum bir çocuk var,onu incitme.' diyor,şeytan ise 'ateşini at ortaya,yansın kalemin kağıdın,parçala göğsünü ki çıksın ortaya feryadın,aksın asi kızıl kanın,içinde hala vahşi bir canavar var,çıkart onu,yıksın her yeri,her düzeni.' diyor.

    Huzuru kim ister ki.Huzur hep huzursuzluğun geleceğini beklemek demektir,çaktırmadan içten içe bir endişedir huzur.İçimdeki sesler olmasa ben ne yapardım.Sence ben hep doğru şeyler yapmak istiyormuyum sanıyorsun.Allah sadece seyreder,çünki bunlar onun için çok önemsiz,basit ama olması gereken şeylerdir.Arada sırada konuşuyorum ben onunla,her nekadar bana pek kulak asmasada.Zaten ben ispat çabası içerisinde olmadığım için,duğalarım yakarma olmadığı için benimle konuşmak onunda hoşuna gidiyordur eminim.Ben kırıp dökerim ama asla çevremi değil,kendimi. O kadar korkma en azından düşünürken sınırsız ol.ben Allahtan da,şeytandanda kopamam.

    Ben buyum,okyanusun ortasında,suyun içinde inanılmaz bir alev topu saklıyorum.ne buzulları eritiyorum,nede ateşi söndürüyorum.Keşke yakınımda olsan da oturup muhabbet etsek.Aslında ben fazla konuşkan biri değilim,hatta gayet sessizimdir.Ama masanın başına oturunca birden dilim kalemime kenetleniyor.Görsen burada gökler nasıl iç içe,bilsen insanlar nasıl dipdibe artı ve eksi gibi ruhları kayıp bir bilsen ve tabiki birde sen... Sevdalar nasıl park yerinde unutulur bir anlasan,her gece eski yaralar nasıl kanar bir görsen,ılık ılık bedenimin çukurluklarında birikir,bir dokunsan... Güç yetmez el işine,en ağır yüklerin altına girer,gece gündüz çalışırsın,uyku gözlerini bürür,soğukta ellerin tutmaz,güneşin altında yanarsın,bir terlesen.Koşturmaktan ayak tabanların sızlar,sen her şeye eyvallah derken arkanda seni sevenler senden daha çok üzülür sen acıyı hisedemezken,bir sızlasan.Her otobüs penceresi senin yitirilmesi beklenen hayal perdendir,bir duraklık ömrü varken sen telaş içinde kiremitlerini dizmeye koyulursun belki daha sonra yeniden hatırlarım diye,bir yıkılsan.Baharla yeşerir heveslerin,yazın terlersin,son baharla hüzünlenir ve kışta üşürsün,bir donsan.Su beklersin kara bulutlardan,üstüme ağlasın dersin,kapitalizmin içinde sevdanı bir çırpıda silersin,matik dizayn edilmiş yeni sevgilerine ayak uydurur,aşkını nakite çevirirsin,yetmediği yerde bozdurursun,eklersin,birde makbuz alsan.
    Yani uzun lafın kısası,sen benim gönül köşkümde tek bakiye msin.Haa unuttum,herzaman yaptığım gibi,birde ben varım,sigaramı söndürdükten sonra kalavyenin başından kalkan.

    __________________
    Sanki mahşer yerinde,Tanrının huzurunda sorguya çekilen bir günahkarın,Tanrının dudaklarından sızan af dözcüklerini pür dikkat dinler gibi dinliyorum yüreğinizin sesini.

    Siz her gün ıspanak yemeği yemekten her ne kadar yakınsanızda,başka bir yemeğin lezzetinden korkan insanlarsınız.
    Size tavsiyem; Sanki başka bir lezzet çeşidine damağınızda yer varmış gibi lütfen ıspanak yemeğinden yakınmayın.
    Çünki Acılı kebap sizin ağzınızı yakar ve künefe ise korkusuzca doyasıya şekeri sevmenizi gerektirir,ardından bir bardak soğuk su içmeyi göze alacak kadar.Suyla ağzınızı çalkalatıp,lezzeti hafızanızda yaşatabilecek kadar cesur olmak gerek.


    Bulutlar yağmurunu benden esirgediği vakittir,şimşeklerimin kurak topraklarımda huzura yol aldığı an.Hangi bedenin şehvet yağmurları hayat verecek kıraç tenime bilinmez.Tohumlarım kifayesizce yeşerir günahkar topraklarda ve ben hangi pişmanlığın koynunda bir gece yarısı izdivaya çekilsem,döşeğim olur cehennem ateşi.Izdıraplar içinde her Tanrıya sığınışımda,beni sırdaşı bilen şeytanımı sırtından bıçaklayışımdır.Nezaman in'ime dönsem,şeytan güleç bir yüzün perdelediği,intikam dolu yüreğinden beslenen heyecandan parlayan gözleriyle yüzüme bakar ve sana kucağım hep açıktır der.
    Benim Tanrı ve şeytan arasında bukadar rekabet meselesi olmamın sebebi ise,fazla özgür ve ikisinede şah damarları kadar yakın olmamdır.Hiçbir zaman tam olarak ikisininde olmadı ruhum.İkisindende sakladığım hep bir in'im var benim,yanlızca benim çünki ben insanım.
    insan olmanın en avantajlı yönüde budur belkide,Özgür iraden var ve herzaman seçim hakkı senin.
    İnanılmaz bir kudret ile herşeye kafa tutabilirsin.seni yaratana bile,bile belkide ona en çok sen inandığın halde inat olsun diye inanmıyorum diyebilirsin.
    Kötü bir huy olsa gerek.

    Orhan veli'nin serseriliği üstüme düşmüş iken,hangi efkar beni susturur.Ben birazda sen iken,tanrı bukadar sessiz iken,şeytan bukadar zeki iken,beni hangi şanslı ve salak,iyi roldeki baş aktör kurtarabilir?

  • aşk04.07.2004 - 10:19

    Hangi vaktin içinde bir serabın kederine bürünsem,hep aynı boşluğun sızısını yadederim.içim dolu fırtınalarla,gözlerim dolu,yüreğim seninle dolu,avuçlarım düş kırıklıklarıyla dolu.Sanki sarhoşum,beynim bulanık efeklerin izlerini taşıyor,hiçbir şeyi seçemiyorum,gözlerim kapanıyor,karanlığıma bürünesim geliyor yine.Uyuşturucu daha fazla uyuşturamaz beynimi, boşluğumun acısının uyuşturduğundan başka.Kaşlarımın üzerine sanki bir cin oturmuş,keşke bilse ne yapmak istediğini,benim şu halimle nasıl dalga geçebileceğini keşke bilse.Eliyle kafa tasımı sardığını hiseder gibiyim,belki hafiften sıkıyorduda.Belki saçlarım gibi,ayaklarını enseme dayayıp,kollarıyla alnımı sarar gibi.Düş üstüne düş görmekten bunaldım,fakat yinede uyandırma sen beni,gel yinede en güzel düşüm ol.Sevda yalancısının en tatlı perisi ol,gözlerin gafletle sarsın beni,en tembel bezginliğim ol.Avuçlarında bir serce olsaydım,kanatlarım kanser olsaydı,çırpınacak halim olmasaydı,sen içimde çırpınmaya gerek duymayacağım kadar umut olsaydın,ben susasaydım ve sen su olsaydın.Ben elimi uzatacak kadar cesur,sende elini verecek kadar cömert olsaydın.Tek istemediğim şey,hayatın daha yumuşak davranması olacaktı bana veya bize.Hayatın sertliği duygularımı güçlendiriyor ve beni şimdi sen değil,o duygularım ayakta tutuyor.İşin en güzel yönü,sen olmasanda ben seni gerine gerine sevebilmem.İçimde sıkışmış bir hava,su,duygu veya düşünce var,bilmiyorum.Fakat bunu harf harf kağıtlara aktarıyorum.Sen beni seyrederken,ben kısık gözlerinde define avcılerının telaşına düşüyorum.Hilal kaşlarına bıraktığım düşlerimin düşmemesi için dualara inanıyorum.Gözlerini her kırpışında damla damla kalıyorum.Gürleyerek,kükreyerek akamıyorum.Ne olur eğme boynunu,Ölüm bile olsam,sarıl boynuma. Nereye bakıyorsun öyle dalgın dalgın.Yanımdan nereye uzaklaşıyorsun,fikrini hangi diyarlarda arayayım, seni yanımda görenlere ne diyeyim.Söyle bitanem,yüreğini ser işporta tezgahına karşımda.Sen yanımdasın ama ben fikrini okul sıralarının hangi sevda yazılarında bulayım,hangi rüzgaraı kovalayayım aklının takıldığı diyarlara varabilmek için.Karşımda elini yüzüne yaslayıpta beni tatlı tatlı seyretmen yok mu, işte ben cenneti ilk zamanlar o sanırdım,bundan daha uçuk bir hayal olduğunu öğrenmeden önce.Ben cehennemi yokluğun sanırdım,devasa bir ocak gibi,ateşler ülkesi olduğunu bilmeden önce.Neyse ki artık cehennem tüylerimi ürpertmiyor ve senin yanındayken cennet telaşına düşmüyorum.
    Yalnızca susuyorum... Seni soluyor... Senin sesini hisediyorum gırtlagımda...
    Gücümün yettiği kadar,tüm çabamla savunmasız bırakıyorum kendimi sana karşı...
    Senin oklarını,hançerlerini yüreğimde istiyorum...
    Sana söylemiştim,ben birisini sevmeye ilk önce kusurlarından başlarım...


    Sana diyecek sözüm yoktur,varsa kendimedir sözüm.yangınım yüreğimde nahoş bir diyarı barındırır ve ben umutlar içinde bir damla seninle süzülürüm yanaklarından.Avuçlarında bir ter vardır,sevdanda bir aşinalık,genzimde bir buruk tat vardır,sigaramda bir nefes vardır.işte beni ışığın oyunlarında ara,gölgelerin simasından,dumanın efkarından sor.Ben sen diye feryadı figanın peşine saldım,efkarı umudun peşine saldım ve yüreğimi senin avuçlarında küllendirdim.Bir çığlığa bürünürüm,bakışlarının altında bir suçlu edasıyla içime bürünürüm, günahlarımı tek tek sahiplenirim,senin cennet yüreğinde günahkar edasıyla pişmanlık çarşafına sarınırım.Karanlık bu akşam gözlerime çöktü,odama değil.Sen yüreğime çöktün,hayallerime değil.Ben bu dünyada göçtüm,ahrette değil ve beni yıkan özlemin oldu,sevdan değil.Yüreğimin teline vur ve dinle sana bestelediğim yalnızlığımı,vur ki titresin bu bedenim,yansın alev menekşelerim,sarmaşıklarıyla sarsın ana rahminde kimsesiz kalabilmiş bu bedenimi,vur yüzüme sevdamı ki utanayım bu sana olan zaafımdan,ben unuttum cehennemi,senin cennetinde yanmaya başladığımdan beri.Sonsuza dek susmayı yeğledim,sana sevdamı söyleyemediğimden beri ve ben,kemanın sanat tacirlerinin elinde nasıl can verdiklerini dinledim çığlıklarla.Canı nasıl yanıyordu bilemezsin bir sevda notasına.Yüz sürdüm senin ağlanası ellerine,af buldum ellerinde günahlarıma layık,çünkü ben tevbelerimi günahlarıma emanet edecek kadar acemi bir kullum.Yüreğimi sana emanet edecek kadar acemi bir aşık olduğum gibi.Artık emanet değil yüreğim sana,çünkü artık benim değil,senin yüreğin,istediğini yap ona,yakınmayacağım,karışmayacağım,söylenmiyeceğim,yani hiç umursamıyacağım kadar senin oldu bu yürek.Ona bir şey yaparsan sen acı çekeceksin,çünkü sen o kadar benim oldun,benim yüreğimin o kadar senin olduğu gibi.Tek sihirli fasulye olmak isterim kimi zaman avuçlarında.Parmaklarının arasından kayıp,ayaklarının dibine düşsem ve bir anda büyüyüp senin her yerini sarsam,bulutların üstünde sevsem isterim seni,çünkü bulutlar bile örtemez artık sevgimi.Ben içime atarım,kalemim kazar çıkarır sevdanın,ben inkar ederim,kalemim itiraf eder her gece sevgimi.Artık kalemimin siyah çizgilerinde soluklanıyor bu yürek müptelası ve kenevir tohumlarında çimlenir oldu kaçış molaları.Oysa hiç esrar içmedim ben senden gayrı.Hayal mayal hatırlıyorum,huzurlu ve deliksiz uykularım vardı benim bir zamanlar,senin geride bıraktığın,sinekler gibi beni uyutmayan hatıralarından önce. Nasıl seviyorsun böyle,kırıntılarını dökerek ve sevda sofrasını bile toplamadan kayboluveriyorsun.Her işi yine bana bırakıyorsun,kelime kelime toplamak gördüğün gibi yine bana kalıyor.Yarım kalmış sevdayı kemirmek,ondan yeni sevdalar üretmek yine beni buluyor.Ben ise hala seni arıyorum...

  • aşk09.06.2004 - 10:44

    Altın sarısı kurumuş bir tütünü sarar gibi,hayatı bir parça beyaz kağıtta parmaklarımın arasında sıkıştırıp kurumuş dudaklarımın arasına aldım ve kederimle yaktım.Derin bir nefes çaktim ve duman duman hayat içime daldı.Ciğerlerimin şekline bürünen bu hayatı benim hayatım diye benimsedim.Çünki hayatın belli bir şekli yoktu,herkes hayatı kendi kalıpları içinde yaşıyordu.Eğer bir insan 'Ben bu hayattan sıkıldım' diyorsa o kendi kalıplarından sıkılmıştır aslında.Çünki sen çeşmeden suyu yalnızca bidonunun büyüklüğü kadar alabilirsin.Belkide benim bir bidonum yoktu,avuç avuç içiyorum hayat pnarından suyu.Bazan sen diyorum içim içime sığmıyor,bazan sen diyorum ve öyle bir esiyorsun ki,bir anda yıkılıyorum.Belkide ne sen varsın nede ben varım desemde,ortada bir sevda var,bunu inkar edemiyorum.Hayal mayal hatırlar gibiyim yüzünü, fakat bıraktığın yara hala ilk günkü gibi taptaze,dokunuversen hafifce,hala parmağının ucuna kan bulaşacak,belki oradan avucuna sızasızacak,yalnızca bir damla kan seni bana bağlayacak,yanımdan hiç ayırmayacak,tüm zamansız aksi olaylara baş kaldırıp,tüm tatlı tesadüfleri birbirine ulayacak.Bir yüzüm ak,bir yüzüm kara çıkacağım karşına. Umursamıyacaksın,yüzünü yüzümün karasına süreceksin,çünki beni orada bulacaksın,yüzümün akı hikaye,sadece bir vitrin o.Kaç insanın yüzü ak ki? Seni gördüğümde karşımda belki bir an konuşmayacağım,çünki ben o anı anlatabilecek bir alfabeyi daha bulamadım.Aslında anlatılacak pek fazla birşey olacağınıda sanmıyorum zaten, o an herhalde seni doyasıya seyretmek ve bir anda sarılıp saatlerce tek kelime konuşmadan kollarında demlenmek ile yetinirdim.Belki ölüm suskunluğuna bürünürdüm. Birbirimizin sıcaklığında belki hiç anlamadan bir anda uyuya kalırdık kucak kucağa.İnan bana o uykuyu üzerinde nilüferlerin kolgezdiği küçük bir göletin kıyısındaki, salkım söğütün altında yeşil bir halı gibi tüm kıyıya serilmiş çimlerin üzerinde ve esen her meltem rüzgarında taptaze sümbüllerin kokusunu duyduğun bir cennet bahçesinde bile uyuyamazsın.Terlemiş yüzüne çapraz düşen düz siyah saçlarında sanki bir ilahi güzelliğin kordinatları gizlidir.Tütünün sararttığı hafif nasırlı parmaklarımla yüzünün coğrafyasında gezinmek isterim.Bir ağma misali,seni ellerimle bile tüm güzelliğini tanıyıp kodlamak isterim belleğime.Çünki ben seni altı duyu organımla özlüyorum yokluğunda.Ve işte asıl güzel olan şey,senin yanında uyanmak,sana açmak gözlerimi ve güneşin ışığını o gün ilk senin yüzünden yansıması benim içime.Karşı karşıya bağdaş kuralım kuş seslerinin bezediği,sabahın alaca karanlığına bürünmüş bir bahçede.Ben batıya döneyim,sen doğuya ve ben,tan yerinin ağarmasını,gökyüzünün kızarmasını,bulutların kül renginden vazgeçipte pembeye kaçmasını,bir günün doğuşunu yüzünde seyredeyim,çiçekler sana açsın o sabah tüm güzelliklerini,gözlerindeki aksinde hayranlık duyayım doğanın güzelliğine tekrar.Sende benim yüzümde seyter bir günün batışını,karanlığın örtü örtü sahneyi kapatışını,benim sahnemdir işte burası,güneşin yalancı ışıklarının tükendiği vakit benim gerçek ve ebedi karanlığktır bu ve dikkat et,karanlık ilk önce benim gözlerime düşer,gölgelerin barınamadığı bir dünyadır birtanem benim dünyam,güneşi çevrende arama,güneş yüreğimde,sıcaklığı tenimde,parıltısı zihnimde,ışığı ise karanlığın özüne bürünmüş gözümde.

  • orgazm19.07.2002 - 20:57

    Tensel paylaşım kitabının,
    Hayvani sevişler paragrafının,
    İnsan etinin tadını anlatan cümlenin,
    Son noktasıdır.

  • efkar19.07.2002 - 20:53

    Efkar tiryakiliktir.

  • aşk19.07.2002 - 20:52

    Aşk duyguların zirvesini yaşamaktır,
    Acıyı, tatlıyı,
    Mutluluğu, efkarı,
    Özgürlüğü, kalıpları,
    En uç noktalarda
    Hepsini içiçe, Hepsini biranda yaşamaktır,
    Korkuların sıfırlandığı noktada buluşmaktır,
    Kaybedecek hiçbirşeyin olmadığı an,
    Deli cesaretine bürünmektir,
    Ölümü ölmeden tanımaktır.
    Hayatta geride kalan kırıntıların arayışına düşmektir.
    Aşk umuttur.