Mahallenin boş arsasını kendi malımız gibi kullanan veledlerdik.. Kızlar gibi estetik ip atlamayı bir türlü beceremezdik ama futbolumuza kimse laf edemezdi.. Her gün bol skorlu maçların heyecanını yaşardık. Yenilmezdik ama terli terli çok su içmişiz be.. Lakin öksürmemiz bile bir başka güzeldi…
bahane üretmeye gerek yok, çoğunlukla ihmalkarlıktan olsa gerek , uzunca bir süredir hasret kaldığımız ilk göz ağrımızla vuslat nihayet hasıl oldu.. fethi paşa korusunun dik yokuşlarında ket nefes kalmayı da mihrimah’ın manevi atmosferinde huzur bulmayı da özlemişiz doğrusu.. bu sıcaklarda bile iyi geldi.. haa her ne kadar umursamazsın desen de , kız kulesi’ne selamlarını iletmeyi unutmadım :) Pp
hayat güzel.. teslimiyet, kabulleniş ve sabır da pek iyi… zemheride ayazında bile ılık güneşimiz var.. ve çiseleyen yağmurumuzla ve kuş sesleriyle de baharı yaşarız ruhumuzda.. dinledikçe coştuğumuz şarkılarımız.. düşündükçe tatlanan hayallerimiz.. bekledikçe hem kızdığımız, hem gülümsediğimiz , hem özlediğimiz dostlarımız da var.. tek eksiğimiz bir manivela olmalı.. dünya’yı oynatamayışımız bu yüzden her hal :))
duyguları mı dinlemeli, yoksa doğruları mı ? yapmak istenilen mi yapılmalı , yoksa yapılması gerekenler mi ? duyguların cazibesi ile doğruların vazgeçilmezliği aynı noktada buluşsun istenir de fakat bu, ne mümkündür.. ömür boyu içimizde yaşadığımız kahredici ama bir o kadar da ihtişamlı ve galibi olmayan bir savaştır bu…
körümüz var, sağırımız var. matrağımız var, somurtkanımız var… ve de hala iki satırlık söylenmemiş sözümüz var.. ya acaba gene sancılı bir akşam mı kuşatacak benliğimizi.. aahh hangi ‘’düş ixsirini’’ içsek de şifa bulsak.. yahut ne düşü? kuru çay neyimize yetmiyor diyip, mütevaziliği mi seçsek :))
istanbul, ne içinde ne dışında olduğumuz..silüetine kayıtlı kaldığımız şehr-i âlimiz.. içindeyken nefes aldırmayan, dışındayken hayâli zihinleri bırakmayan şehir.... lâkin, içimizde hiç sönmeyen bir volkandır bursa aşkı :)
Nerde o? Hep bunu soruyorum kaybolduğunda gözlerin. Ne kadar geç kaldı! Düşünüp inciniyorum, yoksul, aptal, kasvetli duyuyorum kendimi geliyorsun sen, bir esintisin şeftali ağaçlarından uçan.
her insanın yaşamında inişler ve çıkışlar olur.. aslında inmek de bizim elimizdedir, çıkmak da.. hayat merdiveninde inmek çok kolaydır, nihayet yuvarlanır düşersin.. amaa çıkmak için ,yürekten inanmak ve istemek ve ciddi zorluklarla baş edebilmek gerekir..
Mahallenin boş arsasını kendi malımız gibi kullanan veledlerdik..
Kızlar gibi estetik ip atlamayı bir türlü beceremezdik ama futbolumuza kimse laf edemezdi..
Her gün bol skorlu maçların heyecanını yaşardık.
Yenilmezdik ama terli terli çok su içmişiz be..
Lakin öksürmemiz bile bir başka güzeldi…
bahane üretmeye gerek yok, çoğunlukla ihmalkarlıktan olsa gerek ,
uzunca bir süredir hasret kaldığımız ilk göz ağrımızla vuslat nihayet hasıl oldu..
fethi paşa korusunun dik yokuşlarında ket nefes kalmayı da mihrimah’ın manevi atmosferinde
huzur bulmayı da özlemişiz doğrusu..
bu sıcaklarda bile iyi geldi..
haa her ne kadar umursamazsın desen de , kız kulesi’ne selamlarını iletmeyi unutmadım :) Pp
hayat güzel..
teslimiyet, kabulleniş ve sabır da pek iyi…
zemheride ayazında bile ılık güneşimiz var..
ve çiseleyen yağmurumuzla ve kuş sesleriyle de baharı yaşarız ruhumuzda..
dinledikçe coştuğumuz şarkılarımız.. düşündükçe tatlanan hayallerimiz..
bekledikçe hem kızdığımız, hem gülümsediğimiz , hem özlediğimiz dostlarımız da var..
tek eksiğimiz bir manivela olmalı..
dünya’yı oynatamayışımız bu yüzden her hal :))
duyguları mı dinlemeli, yoksa doğruları mı ?
yapmak istenilen mi yapılmalı , yoksa yapılması gerekenler mi ?
duyguların cazibesi ile doğruların vazgeçilmezliği aynı noktada buluşsun istenir de
fakat bu, ne mümkündür..
ömür boyu içimizde yaşadığımız kahredici ama bir o kadar da ihtişamlı
ve galibi olmayan bir savaştır bu…
körümüz var, sağırımız var. matrağımız var, somurtkanımız var…
ve de hala iki satırlık söylenmemiş sözümüz var..
ya acaba gene sancılı bir akşam mı kuşatacak benliğimizi..
aahh hangi ‘’düş ixsirini’’ içsek de şifa bulsak..
yahut ne düşü?
kuru çay neyimize yetmiyor diyip, mütevaziliği mi seçsek :))
yoo korkuya gerek yok...
demem o kii , kaybetmek için önce sahip olmak gerek.
neyin sahibiyiz ki ?
ah hayat , ah zaman…
sabahlar ve akşamlardır, şu hayatın törpüsü..
istanbul, ne içinde ne dışında olduğumuz..silüetine kayıtlı kaldığımız şehr-i âlimiz..
içindeyken nefes aldırmayan, dışındayken hayâli zihinleri bırakmayan şehir....
lâkin, içimizde hiç sönmeyen bir volkandır bursa aşkı :)
Nerde o? Hep bunu soruyorum
kaybolduğunda gözlerin.
Ne kadar geç kaldı! Düşünüp inciniyorum,
yoksul, aptal, kasvetli duyuyorum kendimi
geliyorsun sen, bir esintisin
şeftali ağaçlarından uçan.
her insanın yaşamında inişler ve çıkışlar olur..
aslında inmek de bizim elimizdedir, çıkmak da..
hayat merdiveninde inmek çok kolaydır, nihayet yuvarlanır düşersin..
amaa çıkmak için ,yürekten inanmak ve istemek ve ciddi zorluklarla baş edebilmek gerekir..