Dört şey için dünyayı bedenen çalışmak suretiyle değil, kalple alâka kurmak ve gönlünü ona kaptırmak cihetiyle terk etmek gerekir. 1- Dünyanın lezzetli ve zevkli şeyleri zehirli bala benzer, lezzeti nispetinde elemi ve sancısı vardır. 2-Dünyanın ömrü kısadır. Sür’atle yokluğa doğru gitmektedir. Ayrılmanın veya yok olmanın verdiği elem kavuşup buluşmadan hasıl olan lezzeti acılaştırıyor. Sonu elem olana lezzetin ise başı ve ortası elemdir. 3- İnsanı beklemede ve insanın da ona doğru süratle gitmekte olduğu kabir, dünyanın ziynetli lezzetli şeylerini hediye olarak kabul etmez. Çünkü dünya ehlince güzel olarak görünen şeyler kabirde çirkindir, geçersizdir ve mesuliyeti mûcibdir. 4- Peygamberler, sıddıklar, şehitler ve Salih kimseler ve samimi arkadaşlardan olan hakiki dostların yüzde doksan dokuzu kabir memleketine gitmişlerdir. Burada kalan bir ikisi de gitmek üzeredir. Öyle ise o dostların yanına gitmeye hazırlanmak gerekir. Ahiret aleminde o dostlarla beraber olmanın yolu ise, onların halleri ile hallenmek, onların açtığı vadide yürümek ve onlar gibi yaşamaktır.
Yaşamakta olduğumuz yada yaşamaya çalıştığımız bu dünya üzerinde,neleri terk etmek zorunda kaldığımızın yanında kocaman bir hiçlik gibi dursada.Aslında,herkezin elbet bir gün terk etmek zorunda olduğu, kaçınılmaz bir terk etme durumu...Bazen, bu durumun farkında olmayan faniler, her ne kadar da kontrat yapmış gibi görünselerde, kendilerini avutmalarından başka bir değildir...
Dünya hayatını ve onun süsünü isteyene, yaptıklarının karşılığını dünyada tamamen veririz. Hiçbir haksızlığa uğratılmazlar.” (Hud 15)
Dört şey için dünyayı bedenen çalışmak suretiyle değil, kalple alâka kurmak ve gönlünü ona kaptırmak cihetiyle terk etmek gerekir.
1- Dünyanın lezzetli ve zevkli şeyleri zehirli bala benzer, lezzeti nispetinde elemi ve sancısı vardır.
2-Dünyanın ömrü kısadır. Sür’atle yokluğa doğru gitmektedir. Ayrılmanın veya yok olmanın verdiği elem kavuşup buluşmadan hasıl olan lezzeti acılaştırıyor. Sonu elem olana lezzetin ise başı ve ortası elemdir.
3- İnsanı beklemede ve insanın da ona doğru süratle gitmekte olduğu kabir, dünyanın ziynetli lezzetli şeylerini hediye olarak kabul etmez. Çünkü dünya ehlince güzel olarak görünen şeyler kabirde çirkindir, geçersizdir ve mesuliyeti mûcibdir.
4- Peygamberler, sıddıklar, şehitler ve Salih kimseler ve samimi arkadaşlardan olan hakiki dostların yüzde doksan dokuzu kabir memleketine gitmişlerdir. Burada kalan bir ikisi de gitmek üzeredir. Öyle ise o dostların yanına gitmeye hazırlanmak gerekir. Ahiret aleminde o dostlarla beraber olmanın yolu ise, onların halleri ile hallenmek, onların açtığı vadide yürümek ve onlar gibi yaşamaktır.
..
gün olur alır başımı giderim
..
dünya ile irtibati kesmek hak ile irtibata geçmek..ölmek değil bu mecazen kullanılmış..
imam-i Rabbanî'nin müthiş beyiti geliyor ilk olarak akla efendim....
“Der tarik-i nakş-bendi lazıma-mı çar-i terk
terk-i dünya, terk-i ukba, terk-i hesti, terk-i terk”
tasavvufta terk ciddi bir okuldur...
evet..ehl-i yolun ''terk ederek'' hiçlikte,kendini vererek asıl kaynağa ulaşmasının anahtarı işaret edilir...
dünyadan geçmek ilk adım....
devamında ahiret...
kendini,nefsini terk....
ve nihayetinde terk...
dünyayı terk ise bu terimle ilgili kısım....
bu hayal sahnesinde kazandıklarına sevinmemek, kaybettiklerine üzülmemek hâli diye ifade etsek sanırım yanlış olmaz...
nötr olmak..dünyaya duyarsız kalmak hâli...
ifadesi kolay,yaşaması zor olanlardandır efendim...
Vesselâm..
Yaşamakta olduğumuz yada yaşamaya çalıştığımız bu dünya üzerinde,neleri terk etmek zorunda kaldığımızın yanında kocaman bir hiçlik gibi dursada.Aslında,herkezin elbet bir gün terk etmek zorunda olduğu, kaçınılmaz bir terk etme durumu...Bazen, bu durumun farkında olmayan faniler, her ne kadar da kontrat yapmış gibi görünselerde, kendilerini avutmalarından başka bir değildir...