Dünyaya belli bir zaman diliminde imtihan için gelmiş olan insanoğlu hiç ölmeyeceğini sanır. Oysa yaşayacağımız günler sayılıdır. Sayılı günler de çabuk geçer. Bunu dikkate alarak hareket etsek kimseye kırıcı davranamayız. Her geçen günün ömür ağacımızdan kopan bir yaprak olduğunu hesap ederek kendimize çeki düzen vermeliyiz. İnsanlar konuşurken çok dikkatli olmalıdır. Tabir caizse kırk ölçüp bir biçmelidir. Çünkü ağızdan çıkan sözün geri dönüşü yoktur. Özür bile, söylenen ağır bir sözün bıraktığı tahribatı tamir edemez. İnsanlar ne çekerse dilinden çeker. Sözler kurşundan daha tesirlidir. Kalp kırmak Allah’ın evini yıkmak mânâsına gelir aynı zamanda... Çünkü kalpler Yüce Rabbimizin tecelligâhıdır. Nice sözler vardır ki insanı ipe götürür.Öyle sözler de vardır ki kişiye ulu sarayların kapısını açar. Büyük Tasavvuf şâiri Yunus Emre sözün tesirini bakın ne kadar güzel dile getiriyor: “Söz ola kese savaşı Söz ola götüre başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz
Kişi bile söz demini Demeye sözün kemini Bu cihan cehennemini Sekiz uçmağ ede bir söz” Yunus’un belirttiği gibi bazı güzel sözler zehirli aşı bile yağ ve bal eder. Yukarıdaki dizelerde ifade edildiği üzere hoş sözler dünya denen cehennemi bile cennetin sekiz ulu tabakasına dönüştürür. Yersiz ve yanlış bir sözümüz bize hapishanenin kapılarını açabilir. Hatta ölümümüze neden olabilecek derecede ağır sözler sarf edebiliriz. İnsanın ne yediğinden çok, ne dediğine dikkat etmesi elzemdir. Sarf ettiğimiz gereksiz bir söz, zor zamanlarda karşımıza çıkıp dengemizi sarsabilir. İşlerimizin düz gitmesine engel olabilir. Arkasında durulan her söz her zaman iyi bir referanstır. Tanzimat edebiyatının büyük şâirlerinden Ziya Paşa ne güzel söylemiş: “Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz.” Mühim olan yaptıklarımızdır. Sözümüzün eri olmalıyız. Sözlerimizi icraata dönüştürmeliyiz. Lâfla peynir gemisinin yürümeyeceğini bilmeyen yoktur. Onun için söz söylerken ne söylediğimizin farkında olmalıyız. Üstesinden gelemeyeceğimiz söz ve vaatler kişiliğimizin zedelenmesine ve toplumsal itibarımızın alaşağı edilmesine zemin hazırlayabilir.Aşağıdaki vecizeler sözün ehemmiyetini ifade etmede fazla söze gerek olmadığını ispatlıyor: “Düşmanın tatlı sözlerine aldanma, balın içinde zehir de bulunabilir.” (Şeyh Sadi) “Suratı ekşi olanın balı da acı olur.” (Şeyh Sadi) “Dil ile düğümlenen, diş ile çözülmez.” (Kaşgarlı Mahmut) “Başların belası, dillerden gelir.” (Nizami) “Tatlı dil, her kapıyı açan sihirli bir anahtardır.” (Montaigne) “Kullanıldıkça keskinleşen tek alet dildir.” (Washington Irwing) “Söz ok gibidir. Senden çıktı mı, artık sen ona değil, o sana hakim olur.” (İmam-ı Şafii) Gayemiz her zaman hak ve hakikati söylemek olmalıdır. Güzel sözün sadaka hükmünde olduğunu unutmamalıyız. Güzel sözle ilgili olarak bir ayet-i kerimede şöyle buruluyor: “ … Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir...” (İbrahim Suresi, 24-25) İnsanları hak yola davet ederken de güzel sözlü ve güler yüzlü olmalıyız. Güzel sözün açamayacağı hiçbir kapı yoktur. Yüce Allah Hz. Musa'ya şöyle buyurmuştur: “Firavun’a gidin. Çünkü o azmıştır…. / Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.” (Tâ-Hâ Suresi, 43-44) Bu ayetler bize çok mühim mesajlar vermektedir. Demek ki tarihin gelmiş geçmiş en büyük zalim ve inkârcılarından biri olan Firavun gibi sapmış ve azmış bir insana bile yumuşak söz söylememiz bizzat Allah tarafından emrediliyor. Durum bu iken insanî ilişkilerimizde nasıl davranmamız gerektiğini, bu bariz örneklerden de yola çıkarak, iyi bellemeliyiz. Zira atalarımızın dediği gibi “Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır.„
Sana SÖZ aşkım bir gün bir yerde nasıl olursa olsun kavuşacağız. İçimde senin aşkın ve deli sevgin varken, Her nefeste seni içime çekerken, Nasıl unutabilirim kavuşabilme ihtimalimizi, Sözüm söz aşkım bir gün sana sarılıp kollarında kokunla uyuyacağım Ve senden hiç ayrılmayacağım...
TDK'nın Türkçe sözlüğünde 'Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı' olarak geçiyor. Eskilerin erkek sözü kavramı; yerinde, sağlam, dayanağı olan, yalın, hedefe varan erkekler arasındaki sohbetlerden çıkma olduğu için, çoğu zaman verilen bir vaad için 'erkek sözü' günevcesi alınmaktadır. Şimdilerde ise değil kadınlara, medyaya, dj'lere, politikacılara baktığımızda bu kavramın asıl anlamına ne kadar muhtaç olduğumuz çok net ortadadır.
bilen ede, bilmeyen bile.
söz ola iksir ola, diriliş ölüm ola. yada olmaya...
ince sözler keskin kılıca benzer...
kalkanın yoksa geri dur!
Cok soz hamal yukudur.
YUNUS EMRE
Bişe desem soz olur, demesam maraz olur
rize atasözü
SÖZ OLA KESE SAVAŞI! ...
M.NİHAT MALKOÇ
Dünyaya belli bir zaman diliminde imtihan için gelmiş olan insanoğlu hiç ölmeyeceğini sanır. Oysa yaşayacağımız günler sayılıdır. Sayılı günler de çabuk geçer. Bunu dikkate alarak hareket etsek kimseye kırıcı davranamayız. Her geçen günün ömür ağacımızdan kopan bir yaprak olduğunu hesap ederek kendimize çeki düzen vermeliyiz.
İnsanlar konuşurken çok dikkatli olmalıdır. Tabir caizse kırk ölçüp bir biçmelidir. Çünkü ağızdan çıkan sözün geri dönüşü yoktur. Özür bile, söylenen ağır bir sözün bıraktığı tahribatı tamir edemez.
İnsanlar ne çekerse dilinden çeker. Sözler kurşundan daha tesirlidir. Kalp kırmak Allah’ın evini yıkmak mânâsına gelir aynı zamanda... Çünkü kalpler Yüce Rabbimizin tecelligâhıdır.
Nice sözler vardır ki insanı ipe götürür.Öyle sözler de vardır ki kişiye ulu sarayların kapısını açar. Büyük Tasavvuf şâiri Yunus Emre sözün tesirini bakın ne kadar güzel dile getiriyor:
“Söz ola kese savaşı
Söz ola götüre başı
Söz ola ağulu aşı
Yağ ile bal ede bir söz
Kişi bile söz demini
Demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini
Sekiz uçmağ ede bir söz”
Yunus’un belirttiği gibi bazı güzel sözler zehirli aşı bile yağ ve bal eder. Yukarıdaki dizelerde ifade edildiği üzere hoş sözler dünya denen cehennemi bile cennetin sekiz ulu tabakasına dönüştürür. Yersiz ve yanlış bir sözümüz bize hapishanenin kapılarını açabilir. Hatta ölümümüze neden olabilecek derecede ağır sözler sarf edebiliriz.
İnsanın ne yediğinden çok, ne dediğine dikkat etmesi elzemdir. Sarf ettiğimiz gereksiz bir söz, zor zamanlarda karşımıza çıkıp dengemizi sarsabilir. İşlerimizin düz gitmesine engel olabilir. Arkasında durulan her söz her zaman iyi bir referanstır.
Tanzimat edebiyatının büyük şâirlerinden Ziya Paşa ne güzel söylemiş: “Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz.” Mühim olan yaptıklarımızdır. Sözümüzün eri olmalıyız. Sözlerimizi icraata dönüştürmeliyiz. Lâfla peynir gemisinin yürümeyeceğini bilmeyen yoktur. Onun için söz söylerken ne söylediğimizin farkında olmalıyız. Üstesinden gelemeyeceğimiz söz ve vaatler kişiliğimizin zedelenmesine ve toplumsal itibarımızın alaşağı edilmesine zemin hazırlayabilir.Aşağıdaki vecizeler sözün ehemmiyetini ifade etmede fazla söze gerek olmadığını ispatlıyor:
“Düşmanın tatlı sözlerine aldanma, balın içinde zehir de bulunabilir.” (Şeyh Sadi)
“Suratı ekşi olanın balı da acı olur.” (Şeyh Sadi)
“Dil ile düğümlenen, diş ile çözülmez.” (Kaşgarlı Mahmut)
“Başların belası, dillerden gelir.” (Nizami)
“Tatlı dil, her kapıyı açan sihirli bir anahtardır.” (Montaigne)
“Kullanıldıkça keskinleşen tek alet dildir.” (Washington Irwing)
“Söz ok gibidir. Senden çıktı mı, artık sen ona değil, o sana hakim olur.” (İmam-ı Şafii)
Gayemiz her zaman hak ve hakikati söylemek olmalıdır. Güzel sözün sadaka hükmünde olduğunu unutmamalıyız. Güzel sözle ilgili olarak bir ayet-i kerimede şöyle buruluyor: “ … Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir...” (İbrahim Suresi, 24-25)
İnsanları hak yola davet ederken de güzel sözlü ve güler yüzlü olmalıyız. Güzel sözün açamayacağı hiçbir kapı yoktur. Yüce Allah Hz. Musa'ya şöyle buyurmuştur:
“Firavun’a gidin. Çünkü o azmıştır…. / Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.” (Tâ-Hâ Suresi, 43-44)
Bu ayetler bize çok mühim mesajlar vermektedir. Demek ki tarihin gelmiş geçmiş en büyük zalim ve inkârcılarından biri olan Firavun gibi sapmış ve azmış bir insana bile yumuşak söz söylememiz bizzat Allah tarafından emrediliyor. Durum bu iken insanî ilişkilerimizde nasıl davranmamız gerektiğini, bu bariz örneklerden de yola çıkarak, iyi bellemeliyiz. Zira atalarımızın dediği gibi “Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır.„
yeni bir söz söylemek için ölmek mi gerekir..
Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek:
Sözüm odun gibi olsun; hakikat olsun tek...
Mehmed Akif Ersoy
Sana SÖZ aşkım bir gün bir yerde nasıl olursa olsun kavuşacağız.
İçimde senin aşkın ve deli sevgin varken,
Her nefeste seni içime çekerken,
Nasıl unutabilirim kavuşabilme ihtimalimizi,
Sözüm söz aşkım bir gün sana sarılıp kollarında kokunla uyuyacağım
Ve senden hiç ayrılmayacağım...
ben söz vermeyi sevmem bilirim ki söz vermişsem sorumluluk almışım yapmam gerekir ama........
sözü verdiğim konuya uyulmazsa............
devamlı ağzımızdan çıkar ne demişler büyüklerimiz elin ağzı torba değil ki büzesin
anlamlı sesler bütünü...
bir söz bitişi gibi...
son buldu sevişler.
TDK'nın Türkçe sözlüğünde 'Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı' olarak geçiyor. Eskilerin erkek sözü kavramı; yerinde, sağlam, dayanağı olan, yalın, hedefe varan erkekler arasındaki sohbetlerden çıkma olduğu için, çoğu zaman verilen bir vaad için 'erkek sözü' günevcesi alınmaktadır.
Şimdilerde ise değil kadınlara, medyaya, dj'lere, politikacılara baktığımızda bu kavramın asıl anlamına ne kadar muhtaç olduğumuz çok net ortadadır.
Söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir..