17 Aralık 1897’de İstanbul’da doğdu. İlk çocukluk yıllarında, MEVLEVİ kültürünün, dinsel kuralların ve geleneklerin sürekli etkin olduğu bir toplumsal çevre içinde yetişti. Musikî üstadı Mehmed Celâleddin Dede Efendi’nin yanında müzik eğitimi gördü. Dört yaşındayken Yolgeçen Mektebi’ne başladı. Beş altı yaşlarındayken Taş Mektep’e geçti.
Dokuz yaşında Mekteb-i Osmanî’ye gönderildi. Mekteb-i Osmani’yi başarıyla bitirdi ve Hasan-Âli Vefa İdâdisine yazıldı. Vefa İdadisi’nin son sınıfındayken, Birinci Dünya Savaşı başladı. Bunun üzerine askere çağrıldı. Savaştan sonra, 1918’de Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Yaşadığı tatsız olaylar sonucunda buradan ayrılarak Edebiyat Fakültesi’nin Felsefe Şubesi’ne geçti ve Darülmuallimin-i Âliye’nin (Yüksek Öğretmen Okulu) öğrenci kadrosuna katıldı.
Sabahları okula devam edip, akşamları gazetede çalıştı. Üniversite döneminin sonuna geldiğinde Hasan Âli, “Ruh ve Beden” üzerine yaptığı 30 sayfalık bir çalışmayla 1921’de Dârülmuallimin-i Âliye’deki öğrenimini üstün bir başarıyla bitirdi. 1923-27 yılları arası edebiyat öğretmenliği yaptı. Öğretmenlik yaptığı dönemde “Felsefe Elifbası”, “Sûri ve Tatbikî Mantık” ve iki arkadaşı ile yazdığı “Türk Edebiyatı Nümuneleri” adlı kitaplarını yayınladı.
1927 yılı başında Hasan Âli Milli Eğitim Bakanlığı genel müfettişi oldu. Bu dönemde yoğun bir biçimde, yazı ve dil konularıyla uğraştı. 1928 yılında, Tevfik Fikret’in “Tarihi Kadim-Doksan Beşe Doğru” adlı şiir kitabını Latin harfleriyle yayınladı. Kitaplar, Harf Devrimi’nden sonra Türkiye’de Latin harfleriyle basılan ilk kitaplardandır. 1930’da Paris’e gönderilen Hasan Âli burada “Maarif teşkilatı ile mekteplerini ve buna müteferri muamele, kanun ve nizamnameleri...”ni incelemekle görevlendirildi.
1930’da Mustafa Kemal’in Türkiye çapındaki denetleme gezisinde Mustafa Kemal’e danışmanlık yaptı. 1932’de kurulan Türk Dili Tetkik Cemiyeti, Eylül ayında ilk Dil Kurultayını yaptı. Kurultaydan sonra yapılan ilk Merkez Heyeti toplantısında, Etimoloji Kolu başkanlığına Hasan Âli getirildi. Aynı yıl Hasan Âli “MEVLANA’nın Rubaileri”, “Goethe, Bir Dehânın Romanı” ve “Türk Edebiyatına Toplu bir Bakış” adlı yapıtlarını yayınladı.
Goethe üzerine Türk dilinde yapılan çalışmasıyla, Goethe madalyasıyla ödüllendirildi. 1932 yılının sonunda, Ankara’daki Gazi Terbiye (Eğitim) Enstitüsü’ne müdür olarak atandı. 1933 yılının sonunda, Maarif Vekaleti Orta Tedrisat Umum Müdürlüğü’ne atandı. Bu dönemde, liselerde reform yapmayı planladı. 1938’e değin üzerinde çalıştığı “Türkiye’de Orta Öğretim” adlı yapıtı de bunun bir göstergesidir. Bu araştırma reformların bir ön çalışması olarak kabul edilir. 1 Mart 1935 tarihinde CHP İzmir Milletvekili olarak Meclis’e girdi.
1935-37 yıllarında yayımladığı yazılarda kültür ve eğitim konularındaki sorunları ele aldı.
28 Aralık 1938’de 41 yaşındayken, Celâl Bayar’ın kurduğu kabinede Maarif Vekilliği’ne atandı.
Böylece, Kemalist ilkeler doğrultusunda ve İsmet İnönü’nün de desteğiyle hümanist reformlarına başladı. 17 Temmuz 1939’da, ülke çapında bilimadamlarının, eğitimcilerin, yazar ve sanatçıların, Türk eğitim sisteminin ilkelerini ortak bir çalışmayla belirlemek üzere bir araya geldiği Birinci Maarif Şûrası toplandı. Yücel açış konuşmasında, eğitim sisteminde en önemli meselenin görevlilerle birimler arasında uyumlu çalışma olduğunu belirtir. İlköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim ve meslek öğretiminde yeni düzenlemeleri içeren taslak, danışma kuruluna sunuldu. Programın en önemli meselelerinden biri, kırsal kesimde halk eğitimidir.
31 Ekim 1939’da reformların sonucu sayılabilecek olan Birinci Devlet Resim Heykel Sergisi’ni açtı. Sergi her yıl Ankara’da kuruldu. Sanat alanında yapılan önemli atılımlardan sonra, Ankara’da 28 Şubat 1940 tarihinde Tercüme Heyeti ilk toplantısını yaptı. Toplantılar çok verimli sonuçlar doğurdu. Böylece kuruluşundan kısa bir süre sonra dünya edebiyatı klasiklerinin çevirisine başlandı.
Hasan Âli Yücel zamanında eğitimin hemen her alanında hiç görülmemiş bir canlılık yaşandı. Fakat yine de köy ve kent arasındaki dengeyi eşitlemek üzere 1936’da Saffet Arıkan’ın bakanlığı döneminde Köy Eğitmeni projesi uygulanmaya başlandı. 17 Nisan 1940’ta Köy Enstitüleri Yasası çıkarılarak, köy okullarında görev alacak olan öğretmenleri yetiştirmek üzere kent ve kasabalardan uzak, geniş arazisi bulunan uygun yerlerde KÖY ENSTİTÜLERİ kurulmaya başlandı. Fakat 1947’den sonra Köy Enstitüleri amacından uzaklaştırılmaya başlandığı için 1950’den sonra Köy Enstitüleri tamamen kapatıldı.
Hasan Âli 20 Mayıs 1940’ta Devlet Konservatuvarları’nın kuruluş yasasını çıkardı. 1941-1942 yıllarında Yücel, dilin Türkçeleştirilmesi, ortak bir bilim dili oluşturulması çabalarını yoğunlaştırdı. Bunlardan Coğrafya Kongresi’nde coğrafi bölgelerimizin sınırları belirlendi.Yüksekokulların gelişmesi, İstanbul Üniversitesi’nin yeniden düzenlenmesi ve Ankara’da yeni yükseköğretim kurumlarının açılmasıyla sürdürüldü.
Yücel’in bakanlık yaptığı dönemde, Ankara Fen Fakültesi (1943) , İstanbul Teknik Üniversitesi (1944) ve Ankara Tıp Fakültesi (1945) kuruldu.
Dört yıl süren bir hazırlıktan sonra 13 Haziran 1946’da 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu çıkarıldı.
Türkiye’de üniversitenin gelişiminde ikinci büyük aşama olan bu yasanın getirdiği bilim ve teknik alanındaki en önemli yenilikler şunlardır:
Öğrencilerini, bilim anlayışı kuvvetli, sağlam düşünceli aydınlar ve yüksek öğrenime dayanan mesleklerle türlü bilim ve uzmanlık kolları için iyi hazırlanmış bilgi ve deney sahibi elemanlar, Türk devriminin ülkülerine bağlı ve milli karakter sahibi vatandaşlar olarak yetiştirmek. Memleketi ilgilendirenler başta gelmek üzere bütün bilim ve teknik meseleleri çözmek için bilimleri genişletip derinleştirecek inceleme ve araştırmalar yapmak, bu çalışmalarda ilgili millî bilim ve araştırma kurumları ile, yabancı veya uluslararası benzer kurumlarla işbirliği yapmak. Araştırma ve incelemelerin sonuçlarını gösteren, bilim ve tekniğin ilerlemesini sağlayan her türlü yayım yapmak; yardımcılara, doktora adaylarına ve öğrencilere yaptırmak. Türk toplumunun genel seviyesini yükseltici bilim verilerini sözle ve yazı ile halka yaymak.
1942 yılında ona karşı bir SUİKAST yapıldı. Bunlar Yücel’i durduramadı; yabancı kitap sergileri, mesleki teknik okullarının açılması, yeni Dil Kurultayları, Devlet Resim Heykel Sergileri, İkinci Maarif Şurası, üniversite ve binalarının açılışları, Türk Tarih Kongreleri, UNESCO sözleşmesinin onaylanması ve aydınlanma yolunun inşası için gerekli daha nice taşlar bir bir yerlerine oturtuldu.
Yücel, 5 Ağustos 1946’da bakanlıktan, 1950’de de CHP’den istifa etti.
Bundan sonraki on yıllık dönemde de yazılarını Cumhuriyet gazetesinde yazdı. 12 Kasım 1960’da Paris’te yapılan UNESCO 11. Genel Toplantısı’na delege olarak katıldı. Bir yıl sonra yüksek ateşli bir hastalığa yakalandı ve 26 Şubat 1961’de vefat etti.
istanbul üniversitesine bağlı eğitim fakültesi..bir izzet baysal vardır..bir de hasan ali yücel..köy enstitülerinin kurucusudur..daha doğrusu kurulması için çaba gösteren eğitimcidir..
Bir protokol selamı vardır... Bir de oğlu Can.
Ya selam vermeseydi? ? ?
Hepsi güzel önemli adam iyi işler başardı azıcıkta Can'la ilgilenseydi.
hani daha mı iyi olurdu diye düşünüyorum bazen.
eğitimde yaptığı yeniliklerle tanıdığım ancak ismini masonlar listesinde gördüğüm; milli eğitim bakanı.can yücelin babası.
17 Aralık 1897’de İstanbul’da doğdu. İlk çocukluk yıllarında, MEVLEVİ kültürünün, dinsel kuralların ve geleneklerin sürekli etkin olduğu bir toplumsal çevre içinde yetişti. Musikî üstadı Mehmed Celâleddin Dede Efendi’nin yanında müzik eğitimi gördü. Dört yaşındayken Yolgeçen Mektebi’ne başladı. Beş altı yaşlarındayken Taş Mektep’e geçti.
Dokuz yaşında Mekteb-i Osmanî’ye gönderildi. Mekteb-i Osmani’yi başarıyla bitirdi ve Hasan-Âli Vefa İdâdisine yazıldı. Vefa İdadisi’nin son sınıfındayken, Birinci Dünya Savaşı başladı. Bunun üzerine askere çağrıldı. Savaştan sonra, 1918’de Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Yaşadığı tatsız olaylar sonucunda buradan ayrılarak Edebiyat Fakültesi’nin Felsefe Şubesi’ne geçti ve Darülmuallimin-i Âliye’nin (Yüksek Öğretmen Okulu) öğrenci kadrosuna katıldı.
Sabahları okula devam edip, akşamları gazetede çalıştı. Üniversite döneminin sonuna geldiğinde Hasan Âli, “Ruh ve Beden” üzerine yaptığı 30 sayfalık bir çalışmayla 1921’de Dârülmuallimin-i Âliye’deki öğrenimini üstün bir başarıyla bitirdi. 1923-27 yılları arası edebiyat öğretmenliği yaptı. Öğretmenlik yaptığı dönemde “Felsefe Elifbası”, “Sûri ve Tatbikî Mantık” ve iki arkadaşı ile yazdığı “Türk Edebiyatı Nümuneleri” adlı kitaplarını yayınladı.
1927 yılı başında Hasan Âli Milli Eğitim Bakanlığı genel müfettişi oldu. Bu dönemde yoğun bir biçimde, yazı ve dil konularıyla uğraştı. 1928 yılında, Tevfik Fikret’in “Tarihi Kadim-Doksan Beşe Doğru” adlı şiir kitabını Latin harfleriyle yayınladı. Kitaplar, Harf Devrimi’nden sonra Türkiye’de Latin harfleriyle basılan ilk kitaplardandır. 1930’da Paris’e gönderilen Hasan Âli burada “Maarif teşkilatı ile mekteplerini ve buna müteferri muamele, kanun ve nizamnameleri...”ni incelemekle görevlendirildi.
1930’da Mustafa Kemal’in Türkiye çapındaki denetleme gezisinde Mustafa Kemal’e danışmanlık yaptı. 1932’de kurulan Türk Dili Tetkik Cemiyeti, Eylül ayında ilk Dil Kurultayını yaptı. Kurultaydan sonra yapılan ilk Merkez Heyeti toplantısında, Etimoloji Kolu başkanlığına Hasan Âli getirildi. Aynı yıl Hasan Âli “MEVLANA’nın Rubaileri”, “Goethe, Bir Dehânın Romanı” ve “Türk Edebiyatına Toplu bir Bakış” adlı yapıtlarını yayınladı.
Goethe üzerine Türk dilinde yapılan çalışmasıyla, Goethe madalyasıyla ödüllendirildi. 1932 yılının sonunda, Ankara’daki Gazi Terbiye (Eğitim) Enstitüsü’ne müdür olarak atandı. 1933 yılının sonunda, Maarif Vekaleti Orta Tedrisat Umum Müdürlüğü’ne atandı. Bu dönemde, liselerde reform yapmayı planladı. 1938’e değin üzerinde çalıştığı “Türkiye’de Orta Öğretim” adlı yapıtı de bunun bir göstergesidir. Bu araştırma reformların bir ön çalışması olarak kabul edilir. 1 Mart 1935 tarihinde CHP İzmir Milletvekili olarak Meclis’e girdi.
1935-37 yıllarında yayımladığı yazılarda kültür ve eğitim konularındaki sorunları ele aldı.
28 Aralık 1938’de 41 yaşındayken, Celâl Bayar’ın kurduğu kabinede Maarif Vekilliği’ne atandı.
Böylece, Kemalist ilkeler doğrultusunda ve İsmet İnönü’nün de desteğiyle hümanist reformlarına başladı. 17 Temmuz 1939’da, ülke çapında bilimadamlarının, eğitimcilerin, yazar ve sanatçıların, Türk eğitim sisteminin ilkelerini ortak bir çalışmayla belirlemek üzere bir araya geldiği Birinci Maarif Şûrası toplandı. Yücel açış konuşmasında, eğitim sisteminde en önemli meselenin görevlilerle birimler arasında uyumlu çalışma olduğunu belirtir. İlköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim ve meslek öğretiminde yeni düzenlemeleri içeren taslak, danışma kuruluna sunuldu. Programın en önemli meselelerinden biri, kırsal kesimde halk eğitimidir.
31 Ekim 1939’da reformların sonucu sayılabilecek olan Birinci Devlet Resim Heykel Sergisi’ni açtı. Sergi her yıl Ankara’da kuruldu. Sanat alanında yapılan önemli atılımlardan sonra, Ankara’da 28 Şubat 1940 tarihinde Tercüme Heyeti ilk toplantısını yaptı. Toplantılar çok verimli sonuçlar doğurdu. Böylece kuruluşundan kısa bir süre sonra dünya edebiyatı klasiklerinin çevirisine başlandı.
Hasan Âli Yücel zamanında eğitimin hemen her alanında hiç görülmemiş bir canlılık yaşandı. Fakat yine de köy ve kent arasındaki dengeyi eşitlemek üzere 1936’da Saffet Arıkan’ın bakanlığı döneminde Köy Eğitmeni projesi uygulanmaya başlandı. 17 Nisan 1940’ta Köy Enstitüleri Yasası çıkarılarak, köy okullarında görev alacak olan öğretmenleri yetiştirmek üzere kent ve kasabalardan uzak, geniş arazisi bulunan uygun yerlerde KÖY ENSTİTÜLERİ kurulmaya başlandı. Fakat 1947’den sonra Köy Enstitüleri amacından uzaklaştırılmaya başlandığı için 1950’den sonra Köy Enstitüleri tamamen kapatıldı.
Hasan Âli 20 Mayıs 1940’ta Devlet Konservatuvarları’nın kuruluş yasasını çıkardı. 1941-1942 yıllarında Yücel, dilin Türkçeleştirilmesi, ortak bir bilim dili oluşturulması çabalarını yoğunlaştırdı. Bunlardan Coğrafya Kongresi’nde coğrafi bölgelerimizin sınırları belirlendi.Yüksekokulların gelişmesi, İstanbul Üniversitesi’nin yeniden düzenlenmesi ve Ankara’da yeni yükseköğretim kurumlarının açılmasıyla sürdürüldü.
Yücel’in bakanlık yaptığı dönemde,
Ankara Fen Fakültesi (1943) ,
İstanbul Teknik Üniversitesi (1944) ve
Ankara Tıp Fakültesi (1945) kuruldu.
Dört yıl süren bir hazırlıktan sonra 13 Haziran 1946’da 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu çıkarıldı.
Türkiye’de üniversitenin gelişiminde ikinci büyük aşama olan bu yasanın getirdiği bilim ve teknik alanındaki en önemli yenilikler şunlardır:
Öğrencilerini, bilim anlayışı kuvvetli, sağlam düşünceli aydınlar ve yüksek öğrenime dayanan mesleklerle türlü bilim ve uzmanlık kolları için iyi hazırlanmış bilgi ve deney sahibi elemanlar, Türk devriminin ülkülerine bağlı ve milli karakter sahibi vatandaşlar olarak yetiştirmek.
Memleketi ilgilendirenler başta gelmek üzere bütün bilim ve teknik meseleleri çözmek için bilimleri genişletip derinleştirecek inceleme ve araştırmalar yapmak, bu çalışmalarda ilgili millî bilim ve araştırma kurumları ile, yabancı veya uluslararası benzer kurumlarla işbirliği yapmak.
Araştırma ve incelemelerin sonuçlarını gösteren, bilim ve tekniğin ilerlemesini sağlayan her türlü yayım yapmak; yardımcılara, doktora adaylarına ve öğrencilere yaptırmak.
Türk toplumunun genel seviyesini yükseltici bilim verilerini sözle ve yazı ile halka yaymak.
1942 yılında ona karşı bir SUİKAST yapıldı. Bunlar Yücel’i durduramadı; yabancı kitap sergileri, mesleki teknik okullarının açılması, yeni Dil Kurultayları, Devlet Resim Heykel Sergileri, İkinci Maarif Şurası, üniversite ve binalarının açılışları, Türk Tarih Kongreleri, UNESCO sözleşmesinin onaylanması ve aydınlanma yolunun inşası için gerekli daha nice taşlar bir bir yerlerine oturtuldu.
Yücel, 5 Ağustos 1946’da bakanlıktan,
1950’de de CHP’den istifa etti.
Bundan sonraki on yıllık dönemde de yazılarını Cumhuriyet gazetesinde yazdı. 12 Kasım 1960’da Paris’te yapılan UNESCO 11. Genel Toplantısı’na delege olarak katıldı. Bir yıl sonra yüksek ateşli bir hastalığa yakalandı ve 26 Şubat 1961’de vefat etti.
istanbul üniversitesine bağlı eğitim fakültesi..bir izzet baysal vardır..bir de hasan ali yücel..köy enstitülerinin kurucusudur..daha doğrusu kurulması için çaba gösteren eğitimcidir..
Eski milli eğitim bakanlarımızdan...Can Yücel in babası..