Bugün tekrar gittim o son istasyona
Mahzun gözlerle baktı tren.
Anladım, yine getirmemişti
Sevdiğimi meçhule götüren.
Tek tek gösterdim solgun resmini
Herkes uzak, ürkek ve yabancı,
Özlüyorum,
Yağmur bulutlarını.
O bırakırken gözyaşlarını,
Ben de için için ağlıyorum.
Özlüyorum,
Dört dev duvarın girdabında hapisim,
Haykırsam dışarıdan duyulmaz sesim,
Odamı siyaha boyadı, alevden nefesim.
Perişan düştü baharım,
Sevincimi zindan yuttu.
Düşerken buzdan caddede
Kırağı şafağına tutundum.
Tek umudum
Olgun saatler kulesinde
Uğultusu çaresizlik kokan
Koridor donukluğu.
Binlerce yıldır yüzlerce savaş yaptı, milyonlarca cana kıydı, adına insan denilen şu azgın canavar. Son savaş, Ukrayna'da, dünyanın gözü önünde son sürat devam ediyor.
Düşmanın gözü dönmüş, insafı yok. Uçaklar, makineler, silahlar, ölüm kusuyor. Bir türlü doymuyor emdiği kana, aldığı cana. Her dakika katlanarak artıyor kuşatma, saldırı, cinayet, vahşet, zayiat, acı ve yıkımlar. Yazık oluyor onca fidana, çiçeğe, toprağa, insana...
Biz de sıcacık evlerimizde, çayın yanında çekirdek, pasta, patlamış mısır yiyerek, sanki bir aksiyon filmi seyreder gibi izliyoruz savaş sahnelerini ve yorumlarını.
Ben yırtık yelken, sen teknemi umutlandıran yel;
Ben kırık saz, sen hicrânımı seslendiren tel;
Ben yitik renk, sen ömrümü renklendiren tuval;
Körpe umudumsun, masmavi mutluluk,
Sundun esmer dünyama efsunlu soluk,
Gözlerinden süzülürüm oluk oluk.
Perişan gönlüm, selâmete erdi,
Kalbin gibi pırlanta güller verdi.
Yârin yolunu gözlemektir bahar,
Dalında kelebek olmak hayâlim.
Bir gülümse de gülistana döneyim,
İşte o an bayramı kucaklar elim.
(18/10/2007, 18:05)
Gecenin nemi gönlüme yapışmış,
Rüzgâr bugün de getirmedi selam.
Hücrelerim hayalini kapışmış,
Sıvazladı yaramı bir avuç gam…
İncitmeden çevir yorgun kalbimi,
-I-
Gölgenin bile ayakucundan tanır oldum,
Saçını koklayan yelden kıskanır oldum,
Yörüngende yıldızlara uzanır oldum.
Dudağının kıvrımında güldüm,
Koyu yokluğunda soldum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!