Ey melek bu ne hal, bu ne tabiat;
Derin iştiyakla cana kastın ne,
İcrâya koyduğun besbelli sanat-
Her candan bir ödül, ödül üstüne.
Porteyi tanımam, diyezi bilmem;
Hocam !
Ben yedi yaşındayım
“Annemle
babam ayrı,
halama
anne derim,
Kimdir beni takip eden, yürüyen silüet kim
Ben kendime gerçek miyim, yoksa gölgem mi gerçek
Güneşte mi bu ustalık, bu yerdeki birikim
Ne kendime, ne gölgeme, asla söz geçmeyecek
Aynalarda iki âlem, burda ben, orda gölgem
Talebî aşkım sanadır ey taş kalpli sevgili,
Dışın melek, özün firenk, şeytanların en pîri;
Gönül Kâbe'den kutsaldır yıkıp eyleme vîrân,
Tamire usta bulunmaz, ustalar aşk esîri.
Ney ve şarâba düş oldum ayılmaz sarhoşum ben,
El ele tutuşmuşsa refika ile refik,
İhtiyarlık uğramaz çünkü gönüller müşfik,
Turnalar tek eş ile ömür boyu meşk eder,
Gönül'de ihtilâl yok sevgi olursa tevfik.
Akıl uyur göz uyur gönül kat’a uyumaz,
Bütün cihan çöl olsa gönül asla kurumaz,
Duygu dünyamızdır o hassastır kapıları,
Çalmadan girenlerin esamesi okunmaz.
Ne şarkı ne de türkü onsuz menzîle varmaz,
Yar ile uçtuğum rüzgâr,
Artık esmiyor sevdâlı,
Gönülleri onmaz figâr,
Zapt eder acı nidâlı.
Sevdanın özünde ülfet,
Eğil eğil tevâzu, başını toprağa koy
Tohumu rüzgâr taşır, yeşile boyanır köy
Yumuk parmaklarını açma görmesin âlem,
Her biri gümüş sütun bu gönül kafesimde.
Aç o gül âğûşunu, başka ellere özlem-
Duyarsam son tur olsun aldığım nefesimde!
Gonca dudaklarını çizmesin yâdı kalem,
Kehkeşân puslu bir yol ışıklardan ibaret,
Elli milyon yıl gerek sütünden içmek için,
Evrende en büyük güç insandan alır gayret,
Akıl ve parmak örer tezgâh övünür niçin.
Güneşin, galaksinin, kozmik tozun zerresi;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!