Tomurcuğu zamansız kim kopardı dalından,
Rüzgâr mı, söyle frezya…
Ben mi acımasızım merhamet diyarından,
Bir tomurcuk bin aşık,
İnsafta yer etmez ya…
Aahh frezya…
Aklını ört, bilimden kaç, hadîs uydur, kal nâçâr;
Gerçek hadîs Kur’an ile Evrene ışık saçar.
Bitmez bu ölenleri mezara atıp örtme oyunu,
Günü geldikçe herkes girip ölçecek kendi boyunu,
Dünya var oldukça insan yağmurları devam edecek,
Sürer bu terane, kimse kurtaramaz kendi soyunu!
Ey melek bu ne hal, bu ne tabiat;
Derin iştiyakla cana kastın ne,
İcrâya koyduğun besbelli sanat-
Her candan bir ödül, ödül üstüne.
Porteyi tanımam, diyezi bilmem;
Hocam !
Ben yedi yaşındayım
“Annemle
babam ayrı,
halama
anne derim,
Kimdir beni takip eden, yürüyen silüet kim
Ben kendime gerçek miyim, yoksa gölgem mi gerçek
Güneşte mi bu ustalık, bu yerdeki birikim
Ne kendime, ne gölgeme, asla söz geçmeyecek
Aynalarda iki âlem, burda ben, orda gölgem
Talebî aşkım sanadır ey taş kalpli sevgili,
Dışın melek, özün firenk, şeytanların en pîri;
Gönül Kâbe'den kutsaldır yıkıp eyleme vîrân,
Tamire usta bulunmaz, ustalar aşk esîri.
Ney ve şarâba düş oldum ayılmaz sarhoşum ben,
El ele tutuşmuşsa refika ile refik,
İhtiyarlık uğramaz çünkü gönüller müşfik,
Turnalar tek eş ile ömür boyu meşk eder,
Gönül'de ihtilâl yok sevgi olursa tevfik.
Akıl uyur göz uyur gönül kat’a uyumaz,
Bütün cihan çöl olsa gönül asla kurumaz,
Duygu dünyamızdır o hassastır kapıları,
Çalmadan girenlerin esamesi okunmaz.
Ne şarkı ne de türkü onsuz menzîle varmaz,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!