Ahmet Zeytinci Şiirleri - Şair Ahmet Zey ...

Ahmet Zeytinci

Sokağa çıkma yasağına başlamadan bir gün önce paramıza kıyıp da adı sanı küçük bir mahalle manavından aldığımız güzelim karpuzun bu gün kesim zamanı geldi de çattı artık. Ailecek çok heyecanlıyız haliyle, kızımcım, oğlumcum, karımcım ve bendenizcim... Dışı yeşil içi de kırımızı olduğu için, karpuzlar genellikle Diyarbakırsporlu sayılırlar, Adanalı Karpuzlarda vardır ama, onlar takım tutmazlar, bunu da antrparantez küçük bir bilgi olarak ekleyelim...

Gelelim kesim işine.. Tabi ki önce kocaman bir tepsi bir de keskin bir bıçak lazım. O sırada kızımcım ''Canım benim sen şimdi kesilecek misin bizimmmm içiiiiiin.'' diye kendini Kurban Bayramında, karpuzu da kuzu zannedip uzun bir cümle kurup, cümleyi kurulup kurulduğuna pişman etmişse de, cümle bu şoku daha sonra hızlıca atlatmıştır...

Benim ise kafamda akıl almaz sorular gidip gelmektedir ki bir gün öncesinde de muhteşem ve muhterem karpuz bey rüyama bile girmiş, rüyamda da dile gelip ''Kes bakalım kes daha ne kadar keseceksin katledeceksin beni ve diğer karpuz kardeşlerimi.'' deyip bir an da rüyamdan kaybolmuş ve benim de kan ter içinde uyanmama sebep olmuştur... Uyandıktan sonrada bir müddet kendime gelemediğimi, tiril tiril titrediğimi ise kimselere anlatmadım, bundan sonrada anlatmayacağım...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Bu şiir noter huzurunda yazılmıştır.
Noter kim mi?
Türkiye 1. Noteri;benim necip milletim...

Bizler yüreğimiz ellerimizde,
Güzellikler,sevgiler dillerimizde,

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Bu sokaklar bu kadar hüzünlü değildi eskiden
bu kadar acımazdı ayaklarım asfalta basarken
yüreğimin acıdığı gibi
güneş gibi sararan yapraklar
hadi firar edin dallarınızdan
sokaklarda süpürgelerle kavga eden arkadaşlarınız var

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Bütün dünya dilleri arasında yurdumuzda ilk sırada
Hemen aklınıza bir kaç lisan gelmiştir, en başta İngilizce, almanca ya da İspanyolca olarak düşünmüşsünüzdür... Çince de diyebilirsiniz belki nüfuslarını düşünüp ama bu başka bir lisan. Bu lisanı özellikle bizim Türkiye’de okumuş ya da cahil hiç fark etmez, herkes bilir yediden yetmişe... Sıkı durun açıklıyorum. Bu lisan tarzanca... ’’Hadi canım öyle de bir lisan mı var?’’ dediğinizi duyar gibi oluyorum... Benim asil milletim İngiliz ile Alman ile Japon ile Afrikalı bir turist ile hep tarzanca konuşur... Ha bu arada yes no, gibi Ja Nayn, gut, hello, vıy gibi kısıtlı bildiği Almanca, İngilizce, Fransızca kelimeleri de araya sıkıştırmayı ihmal etmez....


Bilemiyorum Avrupa’nın ya da başka kıtalar da ki ülkelerde de bu tarzanca konuşuluyor mu? Onların eğitimi bizden daha ileri de olduğu için tarzanca ile pek de işleri olmadığını tahmin edebiliyorum... Orada ki insanların bir çoğu kendi ana dilleri ile birlikte en az bir iki yabancı dili şakır şakır konuşuyorlar.

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Devlet adamlarının, bu ülkede kilit noktalara gelen büyüklerimizin, öncelikle bilmesi gereken en önemli konulardan biriside, ekonomik davranma ve ülkenin şartlarına göre hareket etme yeteneğidir. Devlet büyüklerimizden birçoğunun bu yeteneğe sahip olmadığını düşünüyorum. Siz ister bana katılın, ister katılmayın, ben yine de bu düşüncemi sonuna kadar savunacağım. Gözlerimin önünde yaşadıklarım, canlı örnekler var ve ''Görünen köy kılavuz da istemiyor.'' maalesef.



Uludağ Üniversitesi İİBF'nin İşletme Bölümünde birinci sınıfta öğretmişlerdi ki çok seneler geçmesine rağmen aklımda kalmış bir olgu ''Alternatif Maliyet'' Kitaplara baktığımızda bilimsel tanımı şöyle veriliyor alternatif maliyetin.

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci


’’Aşıların %75 e yakın kısmının on tane gelişmiş ülke aralarında paylaşmış.’’ BASINDAN

Orta Çağ ve sonrasında yaşanan zamanlarda tarih sahnesinde olan ülkelerin hem birbiri aralarında hem de Müslümanlarla yaptıkları savaşlarda bir dolu zalimlik ve merhametsizlik, kahpelik, kalleşlik örnekleri gördük. Şunu da gözlemlerimize dayanarak söylüyoruz ki o günden bu günlere zalimlerin açısından fazla da bir şey değişmemiş...

İnsanları canlı canlı yakan, kılıçtan geçiren, Haçlılar vardı, o zamanlar. Peki sorarım size, 1945 Yılında savaş bitmek ve Japonya teslim olmak üzereyken, Japonlara iki tane atom bombasını, sırf patlıyor mu patlamıyor mu, diye denemek için atan Sam Amca’nın evlatları bu haçlılardan daha mı az vahşilik içindeler... Mezarı bile yok o insanların...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Bir şehit anasının, gözyaşında saklıdır,
Vatan'ın toprağında, binlercesi haklıdır.

Dağların dili olsa, konuşsa gerçekleri,
O da söyleyecektir, kim buranın erleri...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Evet, evet televizyonlarda ki magazin programlarında da mutlaka görmüşsünüzdür büyük aşk yaşayan sanatçıları ve mankenleri... Biz de biraz araştıralım istedik, bu büyük aşk dedikleri nasıl yaşanır acaba? Yoksa siz de büyük aşk yaşayanlardan mısınız? Hayır büyük aşk yaşamadıysanız bile, büyüğe yakın bir aşk yaşamışsınızdır. Yanılıyor muyum?

Teşekkür ederim üstteki paragrafta bana hak verdiğiniz için. Bir kere aşkın büyük hatta çok büyük olması için, erkek adam da en azından son model bir ya da bir buçuk milyonluk bir araba olması şart, olmazsa olmazlardan. Yani manken kızımızın herhalde gidip de sokakta ki sıradan bir Hacı Murat'ı olan vatandaşa aşık olacağını düşünecek kadar saf değilsinizdir...

Sadece araba ile bitse iyi, bir de bu erkek vatandaşın en az sekiz on odalı tripleks bir villası olmalı ki manken ya da sanatçı müsve... pardon adayının kalbini güm güm attırsın. Havuzlu villalar tabi ki ikisi arasında ki aşkın büyüklüğünü de mutlaka artıracaktır, bunu da anti parantez belirtmekte fayda var sanırım...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Şehirdeki afişlerde bu yazıyı ''Büyük Düşünün.'' görünce, ben de bir ara büyük düşüneyim dedim. Siz de zaman zaman büyük düşünür müsünüz? Bilemedim ki büyük düşününce, insanın yaşı mı büyüyor, boyu mu uzuyor, ayak numarası mı fazlalaşıyor... Gerçi benim ayak numaram kilo alınca bir iki numara büyümüştü hakikaten...

Bir fabrikatör olmayı hayal etsem mesela, ayakkabı fabrikam, hatta fabrikalarım olsa, alay eder mi tanıdıklarım, arkadaşlarım benimle... ''Oooo birader dost başa düşman ayağa bakar dosttuk düşman mı olduk şimdi.'' derler mi? Derler, belki de demezler, benim hüsnü kuruntum...

Bir tane eski püskü bir arabam var on yaşında yaklaşık, hadi büyük düşüneyim de bir spor Mersedes ya da BMV marka araba alayım desem, yok aga yok, ne mümkün, bu kazançla ancak Mersedesin tekerleklerini belki bir iki de koltuğunu satın alırım... Amaaan kafana taktığın şeye bak Ahmet, Mersedes dediğin de nedir, bir demir yığını, ruhu bile yok...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

İftira ki hem de asırlardan beri süregelen bir iftira. Hayır bu iftiradan kolay kolay da kurtulamıyor bu vatandaşlar. Vatandaşlar dediğime bakmayın, teşbihte hata olmaz. Onlar aslında havada dolaşan vatandaşlar, kuş cinsinin uzun gagalı, uzun ayaklı varlıkları, yani leylekler... Leylek kardeşlerimiz.

İllaki her çocuk belli bir yaşa geldiği zaman anne ya da babasına sorar mutlaka ’’Anne baba ben nasıl dünyaya geldim?’’ Anne de baba da, soğuk terler döker, nasıl cevap verse bir türlü bulamaz. ’’Yetişiiiiiin leylekleeeer.’’ der ve yetişir leylekler annenin de babanın da imdadına... ’’Seni leylekler getirdi evladım.’’ ba ba ba ba ba ba ba ba!

Neden leylek? Güvercin değil, serçe değil, papağan hiç değil, karga zaten olmaz, illa leylek de leylek. Hayır leylekler ne diyor acaba bu büyük iftiraya? Leyleklere sorsalar ’’Ulan geri zekalılar bir çocuk doğdu mu en az üç beş kilo biz nasıl taşıyalım kilometrelerce uzak diyarlardan o bebekleri, düşer gagamızdan zaman zaman, o zaman da düşük yapılır, hanımlar bizi mi suçlayacaklar, kabul etmiyoruz bu suçlamaları, bebekler uyanın, hepiniz hastanelerde dünyaya geliyorsunuz, biz ne sizi ne de başkalarını getirmiyoruz gagalarımızda. Boşuna iftira atmayın bize.’’ derler, mutlaka derler bunu...

Devamını Oku