Yahu bu televizyoncular beni ölmekten güldürecekler... Yanlış mı kurdun diyorsunuz cümleyi? Olabilir daha önce çok gülmekten öldürmüşlerdi beni, şimdi de ölmekten güldürsünler bakalım, bir de bunu deneyelim...
Özel kanalların biri, hayret ben de evdeyim, takılmam mı... Kuaför yarışması imiş. Arkadaşlar bayanlara saç yapıyorlar... Bir de jürimiz var, üç kişiden oluşan. Tahmin etmişsinizdir tabi mutlaka jürinin birisi yumuşakçalar sınıfına girenlerden. Kendi sorunu tabi canım kimi ne ilgilendirir ki... Arkadaşlar saat tutarak saç yapıyorlar, arada da birbirlerine laf sokuyorlar. Zaman zaman jürinin değerlendirmeleri geliyor göz önüne...
Saç yaparken kuaför bayan ve erkekler birbirleri ile de tartışmalar gırla gidiyor. Tabi ki birbirlerini beğenmek diye bir konu her bu tip yarışmada olduğu gibi, burada da asla yok, olamaz. Egolar tavan yapmış durumda. Herkes en iyisini ben bilirim, buranın en iyisi benim modunda... Eeee nasıl olmasın ki işin ucunda para ödülü de var.
Geçen seneki gibi kar yağmazsa bu sene yandığımızın resmidir. Mesleğimiz ayakkabıcılık olduğundan dolayı tabi ki böyle bir cümle kurdum. Kar suyu ve yağmur suyu yemeyen bir ayakkabının bizim satışlarımıza hiç bir faydası yok haliyle. Bir de şu var, kış yerinde ve zamanında yapmadığında kışlığını(Devamında gelen cümleyi es geçiyorum zaten çoğunuz biliyorsunuz.) bahar ve yaz ayları da güzel geçmiyor hem de meyve sebzenin kıtlığını çekiyoruz millet olarak. Ne pastırma yazıymış bu da bitmek bilmiyor bir türlü, gerçi iş yerinde sobamızı, evlerimizde kaloriferlerimizi yaktık yakmasına da yine de yakınıyoruz halimizden az yakıt gittiği halde. Kış kapıda, kış geliyor kış, hazır olun hanımlar beyler. Ha unutmadan ayva bolmuş bu sene, büyüklerimiz sert geçecek kış diyor...
Geçenlerde bu kış günü ev de bir sivrisinek, haliyle sinek sıklet, boş ver aldırma, kafana takma Ahmet diyeceğim ama diyemiyorum işte. Gece bir kızın odasında, bir benim odada. Gece yarısı lambayı yaksan bile onu bulmak o kadar zor ki. Samanlığını içinde belki toplu iğneyi bulursun da onu bulamazsın o derece yani. Yahu sivrisinek kardeşim geldik sonbahara, bak güzel güzel gidiver de almayayım ayağımın altına, sen mevsimleri mi şaşırdın yoksa beş altı ay sonra bekliyorduk seni. Beş altı ay sonrada gelsen yinede başımın üstünde yerin var diye bir cümle kuramayacağım kusura bakma...
Artık kardan adam yapmak da zor, kardan adamların burnuna havuç, gözüne kömür bulmakta zor. Doğalgaz çıkınca haliyle kömür ile çalışan kaloriferlerin hepsi iptal oldu. Eeee! Sebze meyve de ateş pahası. Şimdi bebeler annesine gidip de ''Anne kardan adam yaptık burnuna havuç lazım bir tane havuç verir misin? '' deseler, annelerinden kıçlarına şaplağı yerler. ''Ulan kerata havuç kaç para bu ev nasıl geçiniyor senin haberin var mı? '' diye de azar işitirler üstelik...
Bu klinik deneyler artık hayatımızın bir parçası gerçekten. Klinik deneylerden sonra İsviçreli Bilim Adamlarının da katılımı ile yapılan derin araştırmalarda beş dakikadan fazla sakız çiğnendiğinde insanın çenesinin yorulduğu saptanmış...
Bu klinik deneylerde hiç bitmiyor. Müthiş deneyler bunlar bilim dünyasına katkı yapan. Toz deterjanların bir gramının içinde on beş bin sekiz yüz altmış üç adet toz zerreciği bulunduğu saptanmış. Yani, herkes de bulamıyor bu sonucu... Siz neticeye bakın, Hatice'ye de sakın yan gözle bakmayın...
Çay bitkisi üzerine yapılan klinik deneylerde çayların demlenirken üstüne kaynar su döküldükten sonra çok mahcup bir vaziyette kaldıkları ortaya çıkmış. Bu mahcubiyetlerini gidermek için de çay içildikten sonra hemen çöpe dökülmeyip biraz çaydanlıkta bekletilmesi gerekiyormuş. Vallahi ben de kahvecilerin ve kahveci çıraklarının yalancısıyım...
Günaydın mavi atlas
günaydın göklerdeki sarı saçlı şehzadem güneş
bir de sabahın beşinde
miyav miyav diye yoldan geçen kedi kardeş...
Merhaba bütün güzellikler
Ben de mizah yazdığım için genellikle mizah dergilerini, gazetelerdeki mizah yazılarını okur, televizyonlarda da gülmece ağırlıklı programları kaçırmamaya dikkat ederim... Kaliteli ve eleştirel mizah da her zaman bende kabul görür.
Son zamanlarda mizah programlarında gözlemlediğim bir durumu sizler ile paylaşmak istiyorum. Katılır ya da katılmazsınız sizin bileceğiniz iş. Masum gibi görünen skeçlerin arasına bolca, çaktırmadan cinsellik serpiştiriyorlar, bunu da seyirciye yedirmeye çalışıyorlar...
Bu programlara haftalar önceden bilet alınıp da gidiliyor. Seyrederken dikkat etmişsinizdir, canlı yayın olmadığı için bir çok yerde biplemeler, yani sansür var. Tamam anladık küfürlü konuşmaları sesini kısıp bir yerde duyurmuyorlar, ne güzel bir uygulama... Hiç biplenecek bir şey olmasa daha da güzel olur...
Durun canım hemen kızmayın bana başlığı görüp de. Komşuluk tabi ki çok güzel bir olgu hakkını vererek yapıldığı zaman. Sevgili Peygamberimiz Hazret Muhammed sav. in bu konuda çok önemli hadisi şerifleri vardır. “Cebrâil bana komşuya iyilik etmeyi o kadar tavsiye etti ki neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.” (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141)
Gelelim komşularımızın muhtaç olduğumuz ve de olmadığımız külüne... Komşularımızın muhtaç olmadığımız külünden kasıt, sigara külleridir. Komşumuz sigarasını içip de balkondan bahçeye sallıyorsa ve o salladığı sigarada rüzgar yeyip senin balkonuna düşüyorsa o kül bana hiç lazım değil...
Misafirliğe gelen komşu, eğer ki sizin sigara içmediğinizi de bildiği halde, çocuklarda odada iken paketinden çıkartıp sigara tüttürmeye başlıyorsa, ben o komşunun sigarasının külüne hiç mi hiç muhtaç değilim tabi ki...
Madenciler, kömür emekçileri...
''Ekmeğini taştan çıkarmak'' deyimine,
En çok yakışan insanlar,
Bu işte bu, en helal, en katışıksız,
Alın terlerinden birisi...
Es kaza grizu patlamasından,
Orta okuldayız, bir hevesle bir hevesle okuyoruz zannediyorsanız aldanırsınız, tembel tenekenin tekiyiz, bize ders sormayın da onun dışında ne sorarsanız sorun, telefon ile joker hakkımızı bile kullanmadan, hatta arkadaşımız, can kardeşimiz Hakkı'ya bile sormadan cevaplarız ders dışında ki bilumum soruları... Derslerimiz kötü ise de beden dersinden on üzerinden on, on bir her türlü notu alırız, atletik bir yapımız var haliyle, dal gibi incecik sayılırız...
Beden Öğretmenimiz Eşref Bey çok cana yakın, atletik de üstelik, iyi bir Hoca. Eee ilkokuldan orta öğretime geçince öğretmenlerin hepsi bir an da Hoca olmuştu. Siz boş verin o eski dizilerden Hayat Bilgisinde ki hayali tip Afet Öğretmenin ''Hoca Cami'de Hoca Cami'de'' lafına... Hoca hem okulda hem de camide...
Dünya'da kopya çekmenin serbest olduğu tek imtihan,
Hayat imtihanı...
İmtihan dünyası demedik mi dünyaya?
Onun için gönderilmedik mi?
Adam namaz kılıyor,
Tam da Ankara Sanat Tiyatrosunun köşesinde
bir amca fötr şapkalı
bir de siyah güneş gözlükleri
hem de gece gece
olsun be amca dert etme
bizde de dolu bakıp da göremeyenler




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!