bir cevap var idi bin oldu
aktı gözüm yaşı sel oldu
yaz bahara döndü kış oldu
öyle ağırımki kendime
öyle bıkmışımki kendimden
kurudum düştüm dalımdan
sanki ruhum çıktı canımdan
sen benden gittin gideli
Avrupa koca bir insanlık dıramının suçunu onun üzerine yükleyip sütten çıkmış ak bir kaşık edası ile uygarlıktan, medeniyetten,kültürden bahsetmeye devam ediyor.
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!
Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;
Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...
Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek.
Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.
Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;
Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.
Ebedi gençlik olum, desem kimse inanmaz;
Taş ihtiyarlar, servi çürür, olum yıpranmaz.
Karacaahmet bana neler söylüyor, neler!
Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,
Zaman deli gömleği, onu yırtan da olum;
Ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bolum...
Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;
Bu mu dersin, taslarda donmuş sukuta sebep?
Kavuklu, başörtülü, fesli, basacak taşlar;
Taslara yaslanmış da küflü kemikten başlar,
Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;
Süzüyor, sahi diye toprağa basanları.
Onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,
Gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden.
Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,
Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.
Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih!
Taslarına kapanmış, ağlıyor koca tarih!
Sultan 2. Abdülhabid'e sanki bütün tarih düşman kesilmiş. Adını karalamak için doğru yanlış ne varsa yazılıp çizilmiş. Necip fazılın 2.Abdülhamid kitabının bir bölümünde 'Enver paşa Tefik paşanın omuzuna yaslanıp ağlamaya başlar:başımıza ne geldi ise bu adama yaptıklarımızdan geldi ' der.
Türk tarihi ve sahte inkılaplar bilmecesinin anahtar şahsiyeti yahudi ve (jön Türk elinde asliyetsizlik ve köksüzlük hareketinin kurbanı ulu hakan ikinci Abdülhamid Han, dedesi ikinci mahmud'un yanında birgün bu bilmeceyi çözecek nesilleri beklemektedir. Abdülhamid'i anlamadan bilmeceyi çözemeyiz.
Necip Fazıl Kısakürek
salincakta sallanmadim parka gitmedim seker almadim ne oyuncagim oldu ne ucurtmam oldu yeni papuclarim ne bayramligim ben cocuk olmadim ekmek caldim firindan katik buldum cöplükten polis kostu pesimden hirsiz polis oynadim ben sokak kiziyim bana iyi davranmayin tütün buldum yerlerden gittim yattim birinlen dayak yedim abimden korkum yoktur itlerden ben sokak kiziyim bana acimayin ben okullu olmadim ben renkli boyalarim kalemim olmadi ne önlük giydim ne yavru kurt oldum ne basögretmenim ne kitabim oldu ben cocuk olmadim
.
Türkler, özellikle Oğuz Türkleri arasında cihan hâkimiyetinin sembolü olarak ifadesini bulmuş bir mefhum veya mefkuredir. Kızılelma, Türklerin yaşadıkları bölgeye göre batı yönünde ulaşılması gereken bazen bir belde, bazen de bir ülkedeki taht veya mabet üzerinde parıldayan veya cihan hâkimiyetini temsil eden som altından yapılmış kızıl renkli altın bir yuvarlak yahut top olarak tahayyül edilmektedir.
Kaynak:www.bozkurt.com
Bir kavme gazaplandığım zaman onları o kavmin üzerine saldırtırım' mealindeki hadis-i kutsi, İslâm dünyasında Türkler hakkında söylenen rivayet ve kehanetlere örnektir. Hz.Muhammed'in; 'Horasan'da Arap olmayan, güzel yüzlü hâkim bir insan zuhur edecek; onun adı da benimki gibi Muhammed olacak ve Büveyhilerin baskısına son verecektir. Horsan'dan Büyük Dervazat'a kadar fetihler yapacak. Irak, İran ve Mekke hutbelerinde adı okunacaktır ' mealindeki hadis ile 'Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız' mealindeki hadisler bütün İslâm dünyasında dilden dile yayılmaktaydı.
Türkler, gerek İslâmiyet'ten önceki GökTanrı inancı zamanında, gerek İslâmî dönemde kendilerinin Tanrı tarafından dünyaya hükmetme ve adaleti sağlamak için yaratıldıklarına ve hayat felsefesinin bu düşünce ile şekillenmesi gereğine inanmışlardır. Batıcılığı, Avrupa’dan damızlık erkek getirmek, alafranga pantolon giymek olarak anlayanlar olduğu gibi, Kızıl elma düşünü kafatası ölçüsü almaya vardıranlar da çıktı.
Kızıl elma bir ütopyadır. Bir düştür. Irkçılık bu düşün gerçekleşmesinde yer edemez.kızıl elma tüm dünyanın var olan tek Tanrının hakimiyetinde olması gerektiğine inanan bir düşüncedir.
Atatürk'te bunun paropagandası için çok uğraştı ama şeh said isyanı tarihte bir dönüm noktası oldu.İngilizlerin tezgahı olduğu sanılan bu isyanla türkün kürde olan kardeşliğinin arasına sanki bir kan davası girdi. Bu iki kardeş ne zaman kucaklaşıp helalleşecek merak ediyorum.
Bab-ı Ali baskınını düzenliyen ittihatçı kadronun önde gelenlerinden.Pekçok cephede korkusuzca ön saflarda savaştı.Ölüm onu savaş alanında buldu.Nede olsa su testisi su yolunda kırılır. Ama onun ölümünde bir başkalık vardı.Bu aslında bir intihardı. Gençlik yıllarında müttefiki olarak gördüğü rusya şimdi onun kızıl elma düşünün karşısında bir engeldi.Basmacılar ise artık onun dostuydu.Onları örgütlemek için Belcuvan bölgesindeki Âbıderyâ köyüne geçti, burada kurduğu karargahta rusların baskınına uğradı.O Rus mitralyözlerinden çıkan dengesiz ateşin üzerine yalın kılıcı ile karşı koymaya kaltı.Atladı atına çekti kılıcını ve Turan ordusu komutanı ENVER PAŞA intihar etti..Kızıl elma belki bir düştü ama uğruna ölünmeye değer bir düş.
Gölcük donanmasının çıkış kapısında işaret parmağı ile kapıyı gösteren kocaman bir atatürk heykeli vardır.Donanmada kulaktan kulağa dolaşan birde hikayesi vardır bu heykelin:askerlerden biri birgün komutanlarından evine gitmek için izin ister, ama alamaz, oda soluğu atanın heykelinin huzurnunda alır, ve ataya der ki: Atam, 3 haftalığına eve gitmem gerek lütfen bana izin ver, Ata'nın cevabı nettir parmağı ile çıkış kapısını gösterir :) Atanın cevabını alan asker başka bir cevap aramaya gerek duymaz nede olsa O'nun kararları emirdir, kimsenin rütbesi ondan üstün değildir,kimse onun emrine karşı duramaz, o gece bavulunu hazırlayıp tellerden atlayarak evine gider.Sabah iştimasında askerin yokluğu anlaşılır ve firarı verilir, aradan 3 hafta geçer v asker bavulu ile elini kolunu sallayarak donanma kapısından içeri girer. Komutan askeri karşısında görünce sorar: niye kaçtın oğlum bak askerliğini yaktın, asker ben kaçmadım komutanım atamızdan izin isteyipte gittim der. Komutan askerin kafasından bikaç tahtasının eksildiğini düşünür olum ata sana nasıl izin versin o öldü der. Asker durumu anlatır: atanın heykelinin huzuruna çıktım 3 hafta izin istedim O da bana gidebilirsin anlamında kapıyı gösterdi bende gittim der. Komutan afallar, heykele bakar heykel gerçektende kapıyı gösteriyordur. Donanma komutanına kadar gider mevzu ve askere hiçbir ceza verilmez ama heykelin yönü değiştirilir. Bir başka hikayeye göre Gölcük depreminden sonra aynı heykelin yönü birkez daha değişir, bu kez heykelin parmağı Kıble'yi gösterir.
Sabetay sevi, bin yıllardır Yahudiler tarafından beklenen kurtarıcı olduğunu iddia eden ve peygamberi Nathan'la bunun propagandasını yapan ve Osmanlı sultanı Avcı Mehmet'i hedef almasından sonra, canını kurtarmak için dininden dönüp müslüman olan zat.Hıristiyanların bekledikleri hz.İsanın yeniden dünyaya geleceği günden önce bir kehanete göre yahudilerin içerisinden bir mesih çıkıp onları günümüzün israilinde toplayacak olan ve kendini mesih ilan eden gene aynı zat.Takipçilerinden bir kısmı liderleri Müslümanlığı seçtikten sonra intahar eden ve bir kısmıda onunla birlikte Müslüman olan,ama gerçek dinlerini içten içe yaşamaya devam eden Sabetayistlerin oldukça sağlam bir iradeleri olmalı ki yüzyıllar boyu bu geleneklerini sürdürebilmişler
Mesih'le beraber fahişeliğin kadını olarak bilinen karısı Sera da saraya Fatma Hanım olarak gelmiş, fettanlığını kullanarak Mesih'in davasına yardımcı olmaya çabalamıştır. Tüm bunların uzağında olmak isteyen padişahın sabetay sevinin canını bağışlayıp saraya almasıyla harem maceralarının başlaması, sarayda ardı arkası kesilmeyen entrikaların sonunda Mesih hala Mesih olduğunu savunmuştur..Bildiklerimizin ve geçmişin bize sunduklarının, hiç de anlatılanlar gibi olmadığını düşünmekte haklıyım galiba...
Sistemi korumak için bir baskında hayatını kaybetbe pahasına baskıncılara kafa tutan bu sert mizaçlı genel kurmay başkanımız tarihimizin tozlu raflarına kalkarken arkasında bıraktığı şey; doğru olduğuna emin olduğu yolda canını feda etmeye hazır oluşuydu Onu'da taktir edip Allah'tan rahmet diliyoruz.
23 Ocak 1913 günü İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından düzenlenen hükümet darbesine verilen addır. Hükümet, Balkan savaşları karşısında aldığı yenilgiden dolayı duyduğu manevi eziklik, barış anlaşmasına boyun eğmesini isteyen Almanya ve Avusturya'nın baskın baskıları altında zor durumdayken İttihat ve Terakki' nin önde gelenleri Babıali' yi bastı. Baskın, cemiyetin merkezinde Enver Paşa ve Talat Paşa tarafından planlanmıştı.harbiye nazırı nazım paşanın ölümü ile sonuçlanan baskınla kimilerine göre bir çete dünya tarihinde ilk kez yönetimi ele geçirirken kimilerine göre ise halkın iradesi ile yönetime demokrasi hakim olmuştur.Baskında akılda kalan ed önemli şey koskoca genel kurmay başkanını karşılarında görünce afallayan düşük rütbeli askerlerden sadece yakup cemil 'bu herife laf anlatılırmı ' diyerek nazım paşanın vucuduna iki ele ateş etmiştir.Bir genel kurmay başkanını vurmak her babayiğit askerin harcı değildir. Yakup cemilin güvendiği birilerimi vardı, yoksa sadece kazanmak içinmi bu şekilde davranmıştır? , orası hala sırdır...
Soner Yalçın,Teşkilat'ın İki Silahşörü adını verdiği kitabında, . Yakup Cemil, Enver Paşa'nın yönetiminde İstanbul'da darbe yapan İttihat Terakki Cemiyeti'nin en ünlü silahşörüydü. 1913'te Babıali baskını sırasında, Enver Paşa'nın hemen yanında Yakup Cemil vardı. Karşılarına çıkıp 'Bu ne cüret asi herifler? ' diye bağıran Harbiye Nazırı (Genelkurmay Başkanı) Nazım Paşa'nın şakağına silahını dayayıp tetiği çekti. Enver Paşa, 'Eyvah Yakup Cemil ne yaptın? ' deyince de, 'Bu herife laf anlatılır mı? ' karşılığını verdi ve yerde yatan Nazım Paşa'nın bedenine bir kurşun daha sıktı. daha sonta ittihatçılarada ters düşen Yakup Cemil bir arkadaşının onu ispiyonlaması sonucu idam edildi.Babıali baskınından sonra Ataturk milli savunma bakanı olacaktı; Atatürk bir anısında eğer operasyon başarıyla sonuçlansaydı bile ben gene yakup cemili idam ederdim demiştir..
Devlet işine akıl ermez, girmemek lazım bak Mematiye; adam girmeyelim dedikçe Polat dahada derinlere giriyor.Memati sokaklarda büyümüş, sokaklarda yaşamış polat gözünü açınca kendini devletin kollarında bulmuş adamın hayatı devlet. Amaan, bizde dizideki oyuncuların karakterlerini tahlil ediyoruz :) dizi len bu izlenir olum, izle izle, alla alla..
SEFİLLER'İN SONUNDA BİR ŞİİR VARDIR, OKUYAN HERKEZ HATIRLAR O ŞİİRİ:
SONSUZ OYKUDADIR O,
KADER BİR YIĞIN İŞ AÇTI BAŞINA,
YENİLMEZ, YAŞARDI.AMA;
EN SEVDİĞİ MELEĞİNDEN AYRILINCA,
DAYANAMAYIP ÖLDÜ.
GECE GELİNCE GÜNDÜZÜN GİDİŞİ GİBİ,SESSİZ,
SEDASIZ BİR ÖLÜMDÜ BU....
edip akbayram
22.12.2004 - 22:15bir cevap var idi bin oldu
aktı gözüm yaşı sel oldu
yaz bahara döndü kış oldu
öyle ağırımki kendime
öyle bıkmışımki kendimden
kurudum düştüm dalımdan
sanki ruhum çıktı canımdan
sen benden gittin gideli
adolf hitler
22.12.2004 - 22:06Avrupa koca bir insanlık dıramının suçunu onun üzerine yükleyip sütten çıkmış ak bir kaşık edası ile uygarlıktan, medeniyetten,kültürden bahsetmeye devam ediyor.
gelecek
22.12.2004 - 21:57Gelecek kafalardan çok gönüllere aittir
V.HUGO
tarih
22.12.2004 - 20:59Karacaahmet
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!
Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;
Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...
Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek.
Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.
Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;
Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.
Ebedi gençlik olum, desem kimse inanmaz;
Taş ihtiyarlar, servi çürür, olum yıpranmaz.
Karacaahmet bana neler söylüyor, neler!
Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,
Zaman deli gömleği, onu yırtan da olum;
Ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bolum...
Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;
Bu mu dersin, taslarda donmuş sukuta sebep?
Kavuklu, başörtülü, fesli, basacak taşlar;
Taslara yaslanmış da küflü kemikten başlar,
Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;
Süzüyor, sahi diye toprağa basanları.
Onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,
Gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden.
Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,
Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.
Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih!
Taslarına kapanmış, ağlıyor koca tarih!
Necip Fazıl Kısakürek
ikinci abdülhamid
22.12.2004 - 20:43Sultan 2. Abdülhabid'e sanki bütün tarih düşman kesilmiş. Adını karalamak için doğru yanlış ne varsa yazılıp çizilmiş. Necip fazılın 2.Abdülhamid kitabının bir bölümünde 'Enver paşa Tefik paşanın omuzuna yaslanıp ağlamaya başlar:başımıza ne geldi ise bu adama yaptıklarımızdan geldi ' der.
tarih
22.12.2004 - 20:23Türk tarihi ve sahte inkılaplar bilmecesinin anahtar şahsiyeti yahudi ve (jön Türk elinde asliyetsizlik ve köksüzlük hareketinin kurbanı ulu hakan ikinci Abdülhamid Han, dedesi ikinci mahmud'un yanında birgün bu bilmeceyi çözecek nesilleri beklemektedir. Abdülhamid'i anlamadan bilmeceyi çözemeyiz.
Necip Fazıl Kısakürek
sokak çocukları
21.12.2004 - 13:01Ben Sokak Kiziyim
salincakta sallanmadim parka gitmedim seker almadim ne oyuncagim oldu ne ucurtmam oldu yeni papuclarim ne bayramligim ben cocuk olmadim ekmek caldim firindan katik buldum cöplükten polis kostu pesimden hirsiz polis oynadim ben sokak kiziyim bana iyi davranmayin tütün buldum yerlerden gittim yattim birinlen dayak yedim abimden korkum yoktur itlerden ben sokak kiziyim bana acimayin ben okullu olmadim ben renkli boyalarim kalemim olmadi ne önlük giydim ne yavru kurt oldum ne basögretmenim ne kitabim oldu ben cocuk olmadim
.
gelecek
21.12.2004 - 12:58Geliyor,gelmek üzere,geldi.
şeref
21.12.2004 - 12:55tdk artık para ile eş anlamlı sözcüklerin arasına koymalı.(arpa,mangır,mangiz,şeref,)
usual suspects / olağan şüpheliler
20.12.2004 - 14:52ŞEYTANIN YAPTIĞI EN BÜYÜK KURNAZLIK:TÜM DÜNYAYI YAŞAMADIĞINA İNANDIRMAK OLMUŞ...
tarih
20.12.2004 - 14:50TARİH AFFETMEZ!
kızıl elma
20.12.2004 - 12:06Türkler, özellikle Oğuz Türkleri arasında cihan hâkimiyetinin sembolü olarak ifadesini bulmuş bir mefhum veya mefkuredir. Kızılelma, Türklerin yaşadıkları bölgeye göre batı yönünde ulaşılması gereken bazen bir belde, bazen de bir ülkedeki taht veya mabet üzerinde parıldayan veya cihan hâkimiyetini temsil eden som altından yapılmış kızıl renkli altın bir yuvarlak yahut top olarak tahayyül edilmektedir.
Kaynak:www.bozkurt.com
Bir kavme gazaplandığım zaman onları o kavmin üzerine saldırtırım' mealindeki hadis-i kutsi, İslâm dünyasında Türkler hakkında söylenen rivayet ve kehanetlere örnektir. Hz.Muhammed'in; 'Horasan'da Arap olmayan, güzel yüzlü hâkim bir insan zuhur edecek; onun adı da benimki gibi Muhammed olacak ve Büveyhilerin baskısına son verecektir. Horsan'dan Büyük Dervazat'a kadar fetihler yapacak. Irak, İran ve Mekke hutbelerinde adı okunacaktır ' mealindeki hadis ile 'Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız' mealindeki hadisler bütün İslâm dünyasında dilden dile yayılmaktaydı.
Türkler, gerek İslâmiyet'ten önceki GökTanrı inancı zamanında, gerek İslâmî dönemde kendilerinin Tanrı tarafından dünyaya hükmetme ve adaleti sağlamak için yaratıldıklarına ve hayat felsefesinin bu düşünce ile şekillenmesi gereğine inanmışlardır. Batıcılığı, Avrupa’dan damızlık erkek getirmek, alafranga pantolon giymek olarak anlayanlar olduğu gibi, Kızıl elma düşünü kafatası ölçüsü almaya vardıranlar da çıktı.
Kızıl elma bir ütopyadır. Bir düştür. Irkçılık bu düşün gerçekleşmesinde yer edemez.kızıl elma tüm dünyanın var olan tek Tanrının hakimiyetinde olması gerektiğine inanan bir düşüncedir.
türk-kürt kardeştir
20.12.2004 - 11:22Atatürk'te bunun paropagandası için çok uğraştı ama şeh said isyanı tarihte bir dönüm noktası oldu.İngilizlerin tezgahı olduğu sanılan bu isyanla türkün kürde olan kardeşliğinin arasına sanki bir kan davası girdi. Bu iki kardeş ne zaman kucaklaşıp helalleşecek merak ediyorum.
enver paşa
20.12.2004 - 11:11Bab-ı Ali baskınını düzenliyen ittihatçı kadronun önde gelenlerinden.Pekçok cephede korkusuzca ön saflarda savaştı.Ölüm onu savaş alanında buldu.Nede olsa su testisi su yolunda kırılır. Ama onun ölümünde bir başkalık vardı.Bu aslında bir intihardı. Gençlik yıllarında müttefiki olarak gördüğü rusya şimdi onun kızıl elma düşünün karşısında bir engeldi.Basmacılar ise artık onun dostuydu.Onları örgütlemek için Belcuvan bölgesindeki Âbıderyâ köyüne geçti, burada kurduğu karargahta rusların baskınına uğradı.O Rus mitralyözlerinden çıkan dengesiz ateşin üzerine yalın kılıcı ile karşı koymaya kaltı.Atladı atına çekti kılıcını ve Turan ordusu komutanı ENVER PAŞA intihar etti..Kızıl elma belki bir düştü ama uğruna ölünmeye değer bir düş.
mustafa kemal atatürk
17.12.2004 - 12:31Gölcük donanmasının çıkış kapısında işaret parmağı ile kapıyı gösteren kocaman bir atatürk heykeli vardır.Donanmada kulaktan kulağa dolaşan birde hikayesi vardır bu heykelin:askerlerden biri birgün komutanlarından evine gitmek için izin ister, ama alamaz, oda soluğu atanın heykelinin huzurnunda alır, ve ataya der ki: Atam, 3 haftalığına eve gitmem gerek lütfen bana izin ver, Ata'nın cevabı nettir parmağı ile çıkış kapısını gösterir :) Atanın cevabını alan asker başka bir cevap aramaya gerek duymaz nede olsa O'nun kararları emirdir, kimsenin rütbesi ondan üstün değildir,kimse onun emrine karşı duramaz, o gece bavulunu hazırlayıp tellerden atlayarak evine gider.Sabah iştimasında askerin yokluğu anlaşılır ve firarı verilir, aradan 3 hafta geçer v asker bavulu ile elini kolunu sallayarak donanma kapısından içeri girer. Komutan askeri karşısında görünce sorar: niye kaçtın oğlum bak askerliğini yaktın, asker ben kaçmadım komutanım atamızdan izin isteyipte gittim der. Komutan askerin kafasından bikaç tahtasının eksildiğini düşünür olum ata sana nasıl izin versin o öldü der. Asker durumu anlatır: atanın heykelinin huzuruna çıktım 3 hafta izin istedim O da bana gidebilirsin anlamında kapıyı gösterdi bende gittim der. Komutan afallar, heykele bakar heykel gerçektende kapıyı gösteriyordur. Donanma komutanına kadar gider mevzu ve askere hiçbir ceza verilmez ama heykelin yönü değiştirilir. Bir başka hikayeye göre Gölcük depreminden sonra aynı heykelin yönü birkez daha değişir, bu kez heykelin parmağı Kıble'yi gösterir.
sabetay sevi
16.12.2004 - 13:27Sabetay sevi, bin yıllardır Yahudiler tarafından beklenen kurtarıcı olduğunu iddia eden ve peygamberi Nathan'la bunun propagandasını yapan ve Osmanlı sultanı Avcı Mehmet'i hedef almasından sonra, canını kurtarmak için dininden dönüp müslüman olan zat.Hıristiyanların bekledikleri hz.İsanın yeniden dünyaya geleceği günden önce bir kehanete göre yahudilerin içerisinden bir mesih çıkıp onları günümüzün israilinde toplayacak olan ve kendini mesih ilan eden gene aynı zat.Takipçilerinden bir kısmı liderleri Müslümanlığı seçtikten sonra intahar eden ve bir kısmıda onunla birlikte Müslüman olan,ama gerçek dinlerini içten içe yaşamaya devam eden Sabetayistlerin oldukça sağlam bir iradeleri olmalı ki yüzyıllar boyu bu geleneklerini sürdürebilmişler
Mesih'le beraber fahişeliğin kadını olarak bilinen karısı Sera da saraya Fatma Hanım olarak gelmiş, fettanlığını kullanarak Mesih'in davasına yardımcı olmaya çabalamıştır. Tüm bunların uzağında olmak isteyen padişahın sabetay sevinin canını bağışlayıp saraya almasıyla harem maceralarının başlaması, sarayda ardı arkası kesilmeyen entrikaların sonunda Mesih hala Mesih olduğunu savunmuştur..Bildiklerimizin ve geçmişin bize sunduklarının, hiç de anlatılanlar gibi olmadığını düşünmekte haklıyım galiba...
harbiye nazırı nazım paşa
16.12.2004 - 13:09Sistemi korumak için bir baskında hayatını kaybetbe pahasına baskıncılara kafa tutan bu sert mizaçlı genel kurmay başkanımız tarihimizin tozlu raflarına kalkarken arkasında bıraktığı şey; doğru olduğuna emin olduğu yolda canını feda etmeye hazır oluşuydu Onu'da taktir edip Allah'tan rahmet diliyoruz.
bab-ı ali baskını
16.12.2004 - 13:0223 Ocak 1913 günü İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından düzenlenen hükümet darbesine verilen addır. Hükümet, Balkan savaşları karşısında aldığı yenilgiden dolayı duyduğu manevi eziklik, barış anlaşmasına boyun eğmesini isteyen Almanya ve Avusturya'nın baskın baskıları altında zor durumdayken İttihat ve Terakki' nin önde gelenleri Babıali' yi bastı. Baskın, cemiyetin merkezinde Enver Paşa ve Talat Paşa tarafından planlanmıştı.harbiye nazırı nazım paşanın ölümü ile sonuçlanan baskınla kimilerine göre bir çete dünya tarihinde ilk kez yönetimi ele geçirirken kimilerine göre ise halkın iradesi ile yönetime demokrasi hakim olmuştur.Baskında akılda kalan ed önemli şey koskoca genel kurmay başkanını karşılarında görünce afallayan düşük rütbeli askerlerden sadece yakup cemil 'bu herife laf anlatılırmı ' diyerek nazım paşanın vucuduna iki ele ateş etmiştir.Bir genel kurmay başkanını vurmak her babayiğit askerin harcı değildir. Yakup cemilin güvendiği birilerimi vardı, yoksa sadece kazanmak içinmi bu şekilde davranmıştır? , orası hala sırdır...
yakup cemil
16.12.2004 - 12:51Soner Yalçın,Teşkilat'ın İki Silahşörü adını verdiği kitabında, . Yakup Cemil, Enver Paşa'nın yönetiminde İstanbul'da darbe yapan İttihat Terakki Cemiyeti'nin en ünlü silahşörüydü. 1913'te Babıali baskını sırasında, Enver Paşa'nın hemen yanında Yakup Cemil vardı. Karşılarına çıkıp 'Bu ne cüret asi herifler? ' diye bağıran Harbiye Nazırı (Genelkurmay Başkanı) Nazım Paşa'nın şakağına silahını dayayıp tetiği çekti. Enver Paşa, 'Eyvah Yakup Cemil ne yaptın? ' deyince de, 'Bu herife laf anlatılır mı? ' karşılığını verdi ve yerde yatan Nazım Paşa'nın bedenine bir kurşun daha sıktı. daha sonta ittihatçılarada ters düşen Yakup Cemil bir arkadaşının onu ispiyonlaması sonucu idam edildi.Babıali baskınından sonra Ataturk milli savunma bakanı olacaktı; Atatürk bir anısında eğer operasyon başarıyla sonuçlansaydı bile ben gene yakup cemili idam ederdim demiştir..
devlet
14.12.2004 - 16:30Devlet işine akıl ermez, girmemek lazım bak Mematiye; adam girmeyelim dedikçe Polat dahada derinlere giriyor.Memati sokaklarda büyümüş, sokaklarda yaşamış polat gözünü açınca kendini devletin kollarında bulmuş adamın hayatı devlet. Amaan, bizde dizideki oyuncuların karakterlerini tahlil ediyoruz :) dizi len bu izlenir olum, izle izle, alla alla..
baba
14.12.2004 - 15:24Amerika'ya inanıyorum.
Servetimi Amerika'da kazandım.
Ve kızımıda Amerikan
Geleneklerine göre büyüttüm.
Ona özgürlük verdim ama, ailesinin
şerefini koruyacağına da emindim.
Kendine bir erkek arkadaş buldu,
İtalyan değildi...
Beraber sinemalara gittiler.
Eve geç gelmeye başladı...
Hiç itiraz etmedim.
İki ay önce bu oğlan, kızımı bir araba gezintisine
çıkardı, yanlarında oğlanın bir arkadaşıda vardı.
Kızıma viski içirmişler...
Ve ondan faydalanmaya
kalkmışlar.
Kızım karşı koymuş
ve onurunu korumuş.
Onlarda kızımı dövmüşler,
bir hayvan gibi...
Hastaneye vardığımda
burnu kırılmıştı.
Kırılan çenesini, teller yardımıyla,
birarada tutabiliyorlardı...
Çektiği acı yüzünden ağlayamadı bile.
Ama ben ağladım,
neden ağladım ki?
O, benim yaşam ışığımdı.
Güzel kızım...
Artık, asla güzel olamayacak.
Afedersiniz.
Her dürüst Amerikalı
gibi bende polise gittim.
Bu iki çocuk, mahkemeye çıkarıldılar.
Yargıç onları, 3 yıla mahkum etti.
Ama karar tecil edildi...
Karar tecil edildi! Aynı
gün serbest bırakıldılar!
Duruşma salonunda
aptal gibi kalakaldım.
O iki piç, suratıma
bakıp gülümsediler.
O zaman karıma; Adalet için, Don
Corleone'ye gitmemiz gerek dedim.
Neden polise gittin?
Neden derhal bana gelmedin?
Benden ne istiyorsunuz? Herşeyi yaparım,
ama yalvarırım ricamı yerine getirin.
Rican nedir?
Ölmelerini istiyorum.
Bunu yapamam.
Ne isterseniz vereceğim.
Seni yıllardır tanıyorum, ama
ilk defa benden yardım istiyorsun.
Karım senin tek kızının, vaftiz
annnesi olduğu halde...
Beni, en son ne zaman bir fincan
kahve içmeye çağırdın hatırlamıyorum.
Ama, dürüst olalım, asla
benim dostluğumu istemedin...
Ve bana borçlu kalmaktan korktun.
Başımın derde girmesini istemedim.
Anlıyorum...
Amerika'da cenneti buldun.
Mahkemelerin ve polisin korumasında,
güzel bir yaşam kurdun kendine.
Benim gibi bir arkadaşa
ihtiyacın olmadı hiç.
Ama, şimdi buraya gelmiş, bana;
Don Corleone, adaleti
sağla diyorsun...
Ama bunu saygısızca söylüyorsun...
Dostluk önermiyorsun. Bana 'Baba'
demek bile istemiyorsun...
Kızımın düğününde bana gelip, cinayet
işlememi istiyorsun, para karşılığı...
Ben adalet istiyorum.
Bu adalet değil.
Kızın hala yaşıyor.
O zaman, kızımın çektiği
gibi acı çeksinler.
Size ne kadar ödemeliyim?
Bonasera, Bonasera.
Sana ne yaptımki, bana bu denli
saygısızca davranıyorsun?
Buraya dost olarak gelseydin,
Kızını döven o pislikler, o gün
aynı acıyı kendileride yaşarlardı.
Ve senin gibi dürüst bir adamın,
düşmanları benimde düşmanlarım olurdu.
Ve o zaman senden korkarlardı...
Dostum olur musunuz?
Baba?
Güzel.
Bir gün...Umarım o gün gelmez ama,
senin hizmetini isteyeceğim.
Ama o güne kadar...
Bunu, kızımın düğünü nedeniyle
verilmiş bir armağan olarak kabul et.
- Teşekkürler, Baba.
- Birşey değil.Lafımı olur, herzaman beklerim :)
film replikleri
13.12.2004 - 11:20Hayir. Simdi dinlicem.
Babanin cinayetinden sonra evlat edinildin.
Kuseninle oturmak için Montuana'daki
bir at ve koyun çiftligine gittin
Sonra?
Sonra bir sabah ben aniden kaçtim.
'Aniden' degil, CIarice.
- Kaçta basladin?
- Erken. Hala karanlikti.
Sonra birsey seni uyandirdi, degil mi?
Bir rüyamiydi? Neydi o?
Tuhaf bir ses duydum.
Neydi o?
Çiglikti.
Bir çesit çiglik.
ÇOcuk sesi gibi.
Ne yaptin?
Asagi kata indim.
Disari.
Ahirda süründüm.
Içeri bakmaya çok korkuyordum,
ama zorundaydim.
Ne gördün,Clarice?
Ne gördün?
Kuzular.
Onlar bagiriyorlardi.
Onlar kuzulari bogazliyorlardi?
Ve kuzular bagiriyordu.
- Ve sen kaçtin?
- Hayir, basta onlari serbest
birakmaya çalistim.
Kapiyi onlara açtim ama kaçmadilar.
Saskin saskin, durdular orada.
Kaçmadilar.
Fakat sen yapabilirdin ve yaptin, degil mi?
Evet bir kuzuyu aldim ve
kaçabildigim kadar hizlica kaçtim.
- Nereye gidiyordun, CIarice?
- Bilmiyorum. Hiç yicegim, suyum yoktu
ve hava çok soguktu, çok soguk.
Düsündüm ki...
Sadece bir tanesini
kurtarabilmeyi düsündüm fakat
Fakat çok agirdi.
Çok agir.
Polis arabasi beni tuttugunda bir kaç
mil den daha fazla gitmemistim.
Çiftçi çok sinirliydi ve beni Bozeman'daki
yetim okuluna gönderdi.
Çiftligi bir daha hiç görmedim.
Kuzuna ne oldu, CIarice?
- Onu öldürdü.
- Hala bazen uyaniorsun, degil mi?
Karanlikta uyaniyorsun.
ve kuzularin çigliklarini duyuyorsun?
Evet.
Ve zavalli Catherine'i kurtarirsan onlari
durdurabilecegini düsünüyorsun, degil mi?
Eger Catherine yasarsa,
karanlikta birdaha kuzularin bu
kötü çigliklariyla uyanmayacaksin.
BIlmiyorum.
Bilmiyorum.
Saol, CIarice.
- Saol.
- Onun ismini söyleyin bana, Doktor.
Dr ChiIton, farzediyorum.
Sanirim sen herbirini biliyorsun.
Tamam.
- Devam edelim.
- Senin siran, Doktor.
- Disari.
- Adini söyle bana.
Afedersiniz,bayan. Emir var.
Sizi bir uçaga bindirmem lazim. Gelin simdi
Cesur CIarice.
Bu kuzular bagirmayi biraktiklarinda
bana haber vereceksin, degilmi?
- Onun ismini söyle bana, Doktor.
- CIarice.
Dava dosyan.
Güle güle, CIarice.
sokak çocukları
12.12.2004 - 23:51AH ULEN SOKAK ÇOCUKLARI :)
KOVSAM GİTMESSİNİZ, GEL DESEM GELMESSİNİZ,
NE YATACAK YERİNİZ OLSUN İSTERSİNİZ,NEDE YALNIZ KALMAK
Bİ ELİNİZDE BALİ TORBASI Bİ ELİNİZDE İZMARİT NEREYE GİDİYONUZ OLUM MANYAKMISINIZ :)
victor hugo
12.12.2004 - 23:45SEFİLLER'İN SONUNDA BİR ŞİİR VARDIR, OKUYAN HERKEZ HATIRLAR O ŞİİRİ:
SONSUZ OYKUDADIR O,
KADER BİR YIĞIN İŞ AÇTI BAŞINA,
YENİLMEZ, YAŞARDI.AMA;
EN SEVDİĞİ MELEĞİNDEN AYRILINCA,
DAYANAMAYIP ÖLDÜ.
GECE GELİNCE GÜNDÜZÜN GİDİŞİ GİBİ,SESSİZ,
SEDASIZ BİR ÖLÜMDÜ BU....
Toplam 147 mesaj bulundu