Uğultulu ve çılgın bir kısrak yürüyor içimde
Yeryüzünün tüm kirli sularında yıkanıp
Bir çoban çadırında dinlenmek istiyorum.
Emzirsin cesedimi şimdi yarasalar
Uyandırmasın isterse o masal devleri
Renksiz ızdırap biriktirdim gönül heybemde
Güneşin avuçlarından iyotlu sular içiyorum
Uzak dağlarda hayallerle sevişiyor insanlar
Dudaklarında kimi yılgın, kimi ahraz bir türkü
Şuursuz bir kırılganlık belki de sorgularım
Sevdanın ruletini döndürüyor yüreğimde bir kadın
Gözlerinin ipek yollarına kervanlar saldım, özlemdir yüküm
Heybemde şiirlerle, ruhumdaki sevgiyle rotam sana gülüm
Senin sevdanla geçerim upuzun çölleri, vız gelir bana ölüm
Yak aşkla mumlarını, sevişerek cennetine girmek istiyorum
Saçları dağınık, yüzü asıktı gecenin. Yorgun dakikalar saatlere dolanmış, saniyeler kahkahalar atıyordu fırıldak gibi. Dönüyordu başı mevsimler gibi. Dönüyordu gözleri başka yüzyılları arar gibi. Dağınık yatağından kalktı, bitkindi, sendeledi, düzeltmeye çalıştı saçlarını. Köşedeki aynada saçlarını yeniden gözden geçirdi. Elleri ilişti köşedeki sürahiye. Bir bardak suyu doldurdu bardağa ağır ağır, içti bir dikişte.
Gece bitmişti ve gündüz sızıyordu perdelerden içeri. Fırtınalı bir gece geçirmiş, dingili kırılan bir saban gibi toprağı eşelenmişti. Durmaksızın çalan cep telefonuna onlarca çağrı, onlarca mesaj gelmişti. Ancak hiç birisine merak edip bakmamıştı. Bulutların altında bir başınaydı ve geceye sarılıp uyumaya çalışmıştı.
Dünkü gecenin yağmurundan, sellerinden sadece miller kalmıştı geriye. Utangaç bir geceydi sarılıp yattığı. Umutlarını, düşlerini, hayallerini bir çırpıda satıvermişti. Temiz çarşaflar serdi karyolasının üstüne. Başı dönüyordu ve hissettikleri anlatılamıyacak kadar büyüktü. Çantasını karıştırdı ve paketteki son sigarasını titrek elleriyle yaktı. Derin bir nefes çekince bedenine can gelir gibi oldu.
Saate ilişti gözü ansızın. Körükörüne bir şekilde dolanıp duruyordu saniyeler akrep ve yelkovanın çevresinde. İçini açarak bakmak geldi garip bir dürtüyle. Bütün parçalarını masanın üzerine yayıp incelemeyi düşündü. Sonra vazgeçti. Kalktı, gece boyunca damlayan musluktan bir bardak su daha doldurdu. Acıktığını hissedince dolabı karıştırdı. Yiyecek birşeyler aradı, ancak iştahını açacak birşeyler olmayınca kapattı buzdolabının kapağını.
Perdeyi araladı. Dışarıda insanlar çoğalmıştı. Hızlı hızlı yürüyorlardı. Kiminin koltuğunun altında birkaç gazete, kiminin elinde poşetler sallanıyordu. Hışımla çekti perdeyi, giyinip çıkmalıydı dışarıya. Çünkü içi daralıyordu. Acele acele üzerini giyindi, kapının ardındaki anahtarı yerinden çıkardı ve kapıyı dışarıdan kilitleyerek hızla indi merdivenleri.
Apartmandan dışarı adımını atınca rüzgâr yaladı saçlarını. Gözleri sulandı ve dudaklarının kuruduğunu hissetti. Nereye gideceğini, nerelere sığınacağını bilmiyordu. Telefonunu yokladı elleriyle. Evet, çıkmadan önce almıştı onu çantasına. Hem yürüyor, hem de gidebileceği bir yeri düşünüyordu. 'Sıcak birşeyler içmeliyim' diye düşündü. Bir pastahaneye daldı ve birkaç simitle bir fincan çay ısmarladı kendine.
Dağlarda, karanlığa yaslanıp,
Kır düşmüş şakaklarımı okşarken,
Bir örümcek ağına sarılı yaşar gibi,
Yunus’un ilahilerini dinledim, buncadır.
Sen ise, çırılçıplak yürüdün içimde,
Bir düşü boğdum yüreğimde
Kimliksiz bir yankıydım odasında
Tanıdık nidayla sokulurdu ruhuma
Kimi hiç bilmediğim bir sözdü
Kimi göğsümde ansız sızıydı
Küfrümün helalleşmeyen yüzüydü
Söylemek istedikçe ben yüreğimdekileri
Baskın çıkan, tüm sözcükleri engelleyen
Beni deli esen rüzgârla birlikte sallayan
Kederli bakışlarının siperlerine atan
Kudurmuş lehçelerimi terli iplere asan
Kırık bir hıçkırık busesidir bakışın kadın
Ruhumda binlerce atlı
Çiy düşmeden toprağıma
Hazan konmuş bir mevsime
Dört nala koşuyorum.
Dilimde umman ötesi hıçkırıklar
Bir şivan türküdür sesinin kilometreleri
Sesinin incecik tellerinden geçerek ben
Gizemli bir yolculuğa çıktım, korkusuz
Bir resim çizdim sana, hesapsız, sorusuz...
Ellerime belediğin ışıklar yalakta su içen bir güvercinin yüreğine değdi şimdi. Öyle bir yangın başladı ki bende, mavi denizlerin bile söndüremez. Ben ki, soyu tükenmiş bir romantiğim. Yüreğim nice giyotinlerden kurtuldu ve şimdi cebimdeki mektuplarla aşka yürüyorum. Diyorsun ki; 'Bir tutkudur yaşamak ve yaşamın tüm güzelliklerini hissetmek ve paylaşabilmek. Benim gönlümse derin mavidir. Tatlı akıntılarda kendini kalbeder, ürperirsin'. Sözlerinin lâbirentlerine dalarak kuşandım sevdanı gönlüme ve ismi henüz konulmamış bir sevdanın resmini çiziyorum şimdi.




-
Ufkun Yaren
-
Ahmet Durgut
Tüm YorumlarBütün sorguların enleminden koparmıştım seni
İçimizdeki hoyrat sevilerin çarşafına tutunarak
Dudaklarımdaki istem ötesi hareket olmuştun
Ellerinin hoyrat kelepçelerinden sıyrılamadan
Duvardaki saatlerin zembereğine dolanmıştın
Tebriklerimle..10 ve listem..Ufkun YAREN
TEBRİKLER... sn Selahattin Yetgin... başarılar diler, saygılar sunarım. Esen kalınız.