Eskiden daha canlı, daha heyecânlıydık;
Biraz iyilik görsek, duygulanır ağlardık;
Karşılık beklemeden yardımlara koşardık;
Sever, sayar, hoş görür, diğerkâmlık sunardık...
Hâl hatır sormak için bayramı beklemezdik;
İlgi, sevgi, saygı hepten içtendi;
Güzeldi, güçlüydü çoğu dostluklar.
Geçmişin izleri yitmiyor böyle;
Var mısın, yok musun; sen onu söyle!
Anlayış, hoşgörü her zaman vardı;
Düşene bir tekme de sen vurasın
Ki insanlığından çıkmış olasın.
Şecaat arz eden hallerin yalan;
İçi kof bir soğan geriye kalan!
Ne selam veresin ne de alasın
Sağa, sola kanıp aldanmayalım;
Büyük balıklara yem olmayalım...
Kılıç, süngü, tüfek işe yaramaz;
Usunu kullanan kolay yok olmaz...
Bayrak, Kur’an için dayanışalım;
Acı tatlı anılarla bu günlere kadar geldik,
En güç koşullarda bile özümüzü yitirmedik.
Sevdik, saydık, hoş gördük ve asla bencillik etmedik;
Dayanıştık ve üleştik; gölgemizle güreşmedik!
Bize bizden başka gerçek dost yok; düşmanımız pek çok!
Herkes her şeyi çok iyi biliyor
Ya, işte bu yüzden dert hiç bitmiyor!
Kimse kimseye pek güvenemiyor;
Ulusumuz bundan her dem çekiyor.
Öğrenmek sonsuz bir süreç deniyor,
Birinci emir: ‘Oku! ’,
İkinci emirse, ‘Yaz! ’,
Üçüncü emir: ‘Aktar! ’;
Tamamı Kur’ân’da var...
Her üçü de selâmdır,
Kendin yazar, kendin okur; bir de puan verirsin;
Kendin çalar, kendin oynar; konfetiler serpersin!
Sen merkezci tutumunla kimseye pas vermezsin;
Arada boy göstererek yükseklere tünersin!
Dilden nasipsiz haldeyken tavırlar sergilersin;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!