Dün yine boşalttım zihnimin zindanlarını
Yine yeniden içimden taşarken volkanlar
Bölerken aklımın zincirlerini sonsuz parçalara
Çözüldü belleğimde kazılı zamanlar, mekanlar.
Bazen kuytularımın solucanları kıpırdanırdı
Cinayetin olurdum
Beklerdim seni
Sen mi beni öldürürdün
Ben mi seni
Bilmezdim, beklerdim seni
Doğanın bel kemiğiydi o
Yok, yok evrenin belki de
Tanrı onu böyle yaratmıştı
Doğurganlık serpmişti üstüne
Estetiğin nitelemesindeydi o
Dantel dantel umut gençlik çağları
Aşk fırtınaları ferman dinlemeyen.
Başımda esmekte kavak yelleri
Düşlerim, bulutlara yükselemeyen.
Çağıl çağıl çağlayanda gençliğim
O fırtınalardan esinlenendi
Yalınayak eserdi, sulusepken
Ben ıssız kuytuların maviliği
Kıyılardan akıp sularda derinleşen
Onun rüzgarla gezen saçlarından
Ağır ağır iniyor karanlık
Bulutlar kaplıyor aydınlığı
Martılar bağırıyor çığlık çığlık
Gecenin perdesi sarıyor etrafı
Yavaşça kayıyor artık dalgalar
Dünyanın mutfağına hoş geldiniz
Volkanlarda pişerken dinozor etleri
Yeraltında çürürken hayvan cesetleri
Siz tabağınızda hangi yemeği yerdiniz?
Dünyanın mutfağına hoş geldiniz
Asırlara soracağım hükmümü
Gül dalına sereceğim fikrimi
Aşk adına salacağım aklımı
Bildim desem, yalan dünya sırrını
Sonsuzlukla deleceğim düşümü
Dün yine rastladım sana
Rüyamda
Yine gülüyordu gözlerinin içi
Derindi tüm anlamlarda
Yine durmadan yaktılar beni
Gece hep başladığı gibi biter mi?
Sabah sulara yansır mi yıldızlar?
Talih, altıma kırmızı halılar serer mi?
Kapı ardında beni bekler mi ilkbahar?
Gülü eşsiz kılan üstündeki diken mi?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!