18- seni lobiden uğurlardım bazen.asansör aynasında kalmış senden, odadaki boy aynasına bissürü copy-pastelerim oldu..yetişir cama bakardım:delet the files uyarısı!
oda büyür büyür bir derin solukla seni savurarak gececil hücreliğine dönüşürdü artık..ve ben elimde kalem, kalakalırdım.
16- midenin spazmlara savrulduğu gün, ben bu sefer sokağa bakan camda karın hazırlığını izliyordum. iki kez resepsiyonu aramıştım:' beni bir arar mısınız, sanki telefon arızalı gibi' ve ' birini gönderiri misiniz telefonunu sesi çok az çıkıyor'.
aşağıda sv. hn. ile fr. bey eminim gülümsemişlerdir:'tabii ararız ama sorun olsa buradan bizi uyarır konsul' ve ' bakın makinenin altındaki tuşu kullanarak ses ayarını halledebilirsiniz.'.
böyle bir 'conversations' üstüne, hakkında az şey bildiğim senin hakkında hiç bir şey bilmediğim midenin spazmları..spazm ne ki oldun mu hiç, hem de geceye yaklaşırken; paraya kıyıp otel bağlantısıyla laptoptan google yaptın mı...okuduklarını anlmayarak cebinin sarjını aradın mı (uzun sürmeli,anlatmalıyım içgüdüsü)
bilsen 'umursamadığım' spazmın, top olmuş nevresimin içinde kırışmış A-4 lerde altı çizilerek durduğunu bütün gece..'ailemde neden bi doktor yok, bu saatte arayabileceğim' sıkıntısını bir bilsen...
haklısın, bilmen için anlatmam gerekirdi...o kadar eminim ki şiire, hele hele şiir sitelerine ilgilinin kangurulara duyduğun ilgi kadar bile olmadığını, al burada anlatıyorum, bir otel resepsiyonun dahi istemeden bildiğini!
15-sen 'oh shit! ..biri bizi gözetliyor galiba'yı soluksuz izlerken ben uyurdum sıkıntıyla..
bazen uyandığımda, tv açık, yanımda seni uyur bulurdum; dışarda bitmek bilmez bir inşaat gürültüsü..
usul usul seni izlerdim,dokunmadan ve sanki bir şeyler öfkeyle içimde...televizyonda bir görüntü donar, inşaat bile susar, Ankara: 'bir,iki,üç...tıııpp! '
izlendiğini bilmeyenler hep daha güzeldir, bir anlasaydın!
22-ilk akşam yatağın ucuna oturup,dirsekleriniz dizlerinizde, ayakkabılarınızın ucuna bakarsınız.bir kez daha anlarsınız:yalnızsınızdır!
21- utanmadan sıkılmadan, rakip otelde suit tuttum, sanırım ağustostu.
maaşımın üçte birini vermişim oraya, ay sonunda ekstreden anladım..ve çok geçti artık.
sanırsın ki sen, acıdığım paradır...pofff diyorum:'sen' olamayacak birine sunduğum odanın zavallılığına takıldım ben günlerce.
'sen'siz 'sana benzeyenler' grubuyla 'aldanışım' süregitmekte; buna kuleyi görmeyen penceresiyle bir suit de eklendi artık.viva de la puerta!
20- en son temmuzda yazmışım buraya 'oda'ya dair...erken uyandım,çıkmadan...yazayım mı?
sabahtı onlar, asansör vınlardı ve ben bilirdim.Sayardım içimden, bir..iki..ve üç demeden bazen tık tıklardın kapıyı.
işte o zaman sabah bir güne değil, cennetine açılan bir pencere olurdu, devasa camlı otel odamızda!
Buendia ailesinin yüzyıllık serüveni..
Ölmeyi habire erteleyip duran Ursula ve tabii göklere uçan(!) güzel Remeidos...bir kiloya yakın çiğdem bitirmiştim sizinle.
Marquez'in başyapıtı.(kimse kolera ya da pazartesi demesin)
19- temmuz bitmeden yazayım dedim:July of The West.hatırla:Green Pineways'te 'ağustos gelmese de..' sıkıntıları.
odada herşeyden uzak(ist ve ankara ve tabii türkiye) herşeye yakın(sen ve ben ve tabii gelecek zaman kipleri)
sitesinde geçen hafta okudum..oteli bitiriyorlarmış.! üç haftada bulduğum 'on abroad' da yok artık.ne otel ne o oda kasımda olmayacak.
18- seni lobiden uğurlardım bazen.asansör aynasında kalmış senden, odadaki boy aynasına bissürü copy-pastelerim oldu..yetişir cama bakardım:delet the files uyarısı!
oda büyür büyür bir derin solukla seni savurarak gececil hücreliğine dönüşürdü artık..ve ben elimde kalem, kalakalırdım.
17-geçen hafta sonu içimizin başkentinde sensizliği ezber ettim yine.
otelde değişiklik yok; ama ne ben varım ne de sen.artık!
senfonik akorsuzluk....
16- midenin spazmlara savrulduğu gün, ben bu sefer sokağa bakan camda karın hazırlığını izliyordum. iki kez resepsiyonu aramıştım:' beni bir arar mısınız, sanki telefon arızalı gibi' ve ' birini gönderiri misiniz telefonunu sesi çok az çıkıyor'.
aşağıda sv. hn. ile fr. bey eminim gülümsemişlerdir:'tabii ararız ama sorun olsa buradan bizi uyarır konsul' ve ' bakın makinenin altındaki tuşu kullanarak ses ayarını halledebilirsiniz.'.
böyle bir 'conversations' üstüne, hakkında az şey bildiğim senin hakkında hiç bir şey bilmediğim midenin spazmları..spazm ne ki oldun mu hiç, hem de geceye yaklaşırken; paraya kıyıp otel bağlantısıyla laptoptan google yaptın mı...okuduklarını anlmayarak cebinin sarjını aradın mı (uzun sürmeli,anlatmalıyım içgüdüsü)
bilsen 'umursamadığım' spazmın, top olmuş nevresimin içinde kırışmış A-4 lerde altı çizilerek durduğunu bütün gece..'ailemde neden bi doktor yok, bu saatte arayabileceğim' sıkıntısını bir bilsen...
haklısın, bilmen için anlatmam gerekirdi...o kadar eminim ki şiire, hele hele şiir sitelerine ilgilinin kangurulara duyduğun ilgi kadar bile olmadığını, al burada anlatıyorum, bir otel resepsiyonun dahi istemeden bildiğini!
unutmadan:miden nasıl?
15-sen 'oh shit! ..biri bizi gözetliyor galiba'yı soluksuz izlerken ben uyurdum sıkıntıyla..
bazen uyandığımda, tv açık, yanımda seni uyur bulurdum; dışarda bitmek bilmez bir inşaat gürültüsü..
usul usul seni izlerdim,dokunmadan ve sanki bir şeyler öfkeyle içimde...televizyonda bir görüntü donar, inşaat bile susar, Ankara: 'bir,iki,üç...tıııpp! '
izlendiğini bilmeyenler hep daha güzeldir, bir anlasaydın!