'Dünyaya karşı beslediğimiz kuşkuyu ve güvensizliği, köşemize ve içimize çekilerek gösteririz. Bu, içgüdüsel düzeyde, dünyayı korkulacak bir yer olarak gördüğümüz gerçeğini belgeler. Tarihimizi ve yarattığımız toplumun özelliklerini gözden geçirince, bu tepkilerimizi ancak bir ölçüde anyalayabiliriz. Çevremizin düşmanlarla dolu ve bize sakıncalı görünen havasındaki o anlaşılmaz sinmişlik bizi dünyaya kapalı tutar: çölde yaşamak için su biriktiren kaktüsler gibi.
Kuşku ve gerilim, güvendiğimiz kişi tarafından kötüye kullanılmak korkusundan doğmaz yalnızca. Bu korku herkes için söz konusudur. Aslında kaygımız, yalnızlığımızı çoktan bir yana itmiş, ondan artık kurtulmuş olduğumuzu sanmaktan ileri gelir. Başkasına sır vermek, kendini yok etmek anlamına gelir.'
'Yaşamak, aşırı uçları zorlamak, kuralları çiğnemek, sınırlara dek varmak, yoğun algılama deneyimlerinde bulunmak anlamına geliyor artık. Sevişmek bir 'yaşantı'dır (o yüzden tek yanlıdır; ancak doyumsuzluğa götürür.) '
'Yaşlı bir yüz, ilk bakışta, kutsal taş üzerindeki gizemli simgeler kadar anlmsızdır. Görülen yüz, türlü yaşantıların birikimi ve tarihidir ve ancak en yoğun ve özenli araştırmalardan sonra anlam kazanmaya başlar.'
'Yaşamın bir döneminde varlığımızın yalnızca kendimize özgü ve değerli birşey olduğunu anlarız. Bu uyanma, çoğu kez, ergenlik çağında olur. İnsanoğlu'nun kendini arayıp bulması, yalnızlığının bilincine varması; kendisiyle dünya arasındaki algınamayacak kadar saydam bilinç perdesini çekip kaldırmasıyla gerçekleşir. Daha doğar doğmaz yalnızlığımızla baş başa kaldığımız doğrudur. Çocuklular oyun oynarken, büyükler de çalışırken yalnızlık duygusunu unutabilirler. Ergen kişi, bir an durur ve içinde yaşadığı dünyanın sonsuz enginliğini görür. Önce kendi varlığının gerçekliğine şaşar; bu duygu onu bilinçli olarak sorduğu bazı sorulara yanıt aramaya sürkükler: su yüzeyinde çarpık yansılanan o yüz, kendi yüzü müdür? Çocuk varlığının birincilik duygusu ergen kişi için çözülmesi gerekenbir varlık sorunu olur.'
Oldukça uzun zaman geçmiş, şimdi geriye bakıyorum da, elimden düşürmediğim dönemler bu kitabı. Okula giderken, sabah ve akşamları vapur sefalarıma eşlik ederdi bu kitap. Yarı uykulu bakan gözlerimin arasında süzülürdü kelimeleri, beni diriltirdi. Beni bir Marques hastası kılmasa da bu kitap, dehasına hayran kalma mı sağlamıştı.
İhtiyac duyduğumuz bir kavram... Empatik olan kişilerin sanki karşısındakiler için birşeyler yaptığı düşünülüyor genelde. Aslında aksine hayata daha empatik bakabildiğimizde, algısal ve duygusal dünyamızı genişletip, daha kendimize dönük, özgür bir hayat yaşayabiliriz. Bilinç düzeyimizi yükseltmenin araçlarından biri........
Birşeylere bağımlı kılıyoruz illa ki kendimizi. Umalım ki o halde, kendimizi bağımlı kıldığımız şey Kendi hayatlarımız olsun, aşırı derecede benciliğe varmadan. Böylece belki de, ötekileştirilmekten yakayı sıyırırız...
'Yalancı kendinden korktuğu için yalan söyler.'
Octavio Paz / Yalnızlık Dolambacı
'Dünyaya karşı beslediğimiz kuşkuyu ve güvensizliği, köşemize ve içimize çekilerek gösteririz. Bu, içgüdüsel düzeyde, dünyayı korkulacak bir yer olarak gördüğümüz gerçeğini belgeler. Tarihimizi ve yarattığımız toplumun özelliklerini gözden geçirince, bu tepkilerimizi ancak bir ölçüde anyalayabiliriz. Çevremizin düşmanlarla dolu ve bize sakıncalı görünen havasındaki o anlaşılmaz sinmişlik bizi dünyaya kapalı tutar: çölde yaşamak için su biriktiren kaktüsler gibi.
Kuşku ve gerilim, güvendiğimiz kişi tarafından kötüye kullanılmak korkusundan doğmaz yalnızca. Bu korku herkes için söz konusudur. Aslında kaygımız, yalnızlığımızı çoktan bir yana itmiş, ondan artık kurtulmuş olduğumuzu sanmaktan ileri gelir. Başkasına sır vermek, kendini yok etmek anlamına gelir.'
Octavio Paz / Yalnızlık Dolambacı
Elinin hamuru ile er-kek işine karış!
Karış ki,
Olayın sonu iyi,
adı da paylaşım olsun.....
'Yaşamak, aşırı uçları zorlamak, kuralları çiğnemek, sınırlara dek varmak, yoğun algılama deneyimlerinde bulunmak anlamına geliyor artık. Sevişmek bir 'yaşantı'dır (o yüzden tek yanlıdır; ancak doyumsuzluğa götürür.) '
Octavio Paz / Yalnızlık Dolambacı
'Yaşlı bir yüz, ilk bakışta, kutsal taş üzerindeki gizemli simgeler kadar anlmsızdır. Görülen yüz, türlü yaşantıların birikimi ve tarihidir ve ancak en yoğun ve özenli araştırmalardan sonra anlam kazanmaya başlar.'
Octavio Paz / Yalnızlık Dolambacı
'Düşümüzde düş gördüğümüzde uyanma zamanı yakındır.'
Novalis (Romantik ve mistik Alman şairi.)
'Yaşamın bir döneminde varlığımızın yalnızca kendimize özgü ve değerli birşey olduğunu anlarız. Bu uyanma, çoğu kez, ergenlik çağında olur. İnsanoğlu'nun kendini arayıp bulması, yalnızlığının bilincine varması; kendisiyle dünya arasındaki algınamayacak kadar saydam bilinç perdesini çekip kaldırmasıyla gerçekleşir. Daha doğar doğmaz yalnızlığımızla baş başa kaldığımız doğrudur. Çocuklular oyun oynarken, büyükler de çalışırken yalnızlık duygusunu unutabilirler. Ergen kişi, bir an durur ve içinde yaşadığı dünyanın sonsuz enginliğini görür. Önce kendi varlığının gerçekliğine şaşar; bu duygu onu bilinçli olarak sorduğu bazı sorulara yanıt aramaya sürkükler: su yüzeyinde çarpık yansılanan o yüz, kendi yüzü müdür? Çocuk varlığının birincilik duygusu ergen kişi için çözülmesi gerekenbir varlık sorunu olur.'
Octavio Paz / Yalnızlık Dolambacı
Oldukça uzun zaman geçmiş, şimdi geriye bakıyorum da, elimden düşürmediğim dönemler bu kitabı.
Okula giderken, sabah ve akşamları vapur sefalarıma eşlik ederdi bu kitap. Yarı uykulu bakan gözlerimin arasında süzülürdü kelimeleri, beni diriltirdi.
Beni bir Marques hastası kılmasa da bu kitap, dehasına hayran kalma mı sağlamıştı.
İhtiyac duyduğumuz bir kavram...
Empatik olan kişilerin sanki karşısındakiler için birşeyler yaptığı düşünülüyor genelde. Aslında aksine hayata daha empatik bakabildiğimizde, algısal ve duygusal dünyamızı genişletip, daha kendimize dönük, özgür bir hayat yaşayabiliriz.
Bilinç düzeyimizi yükseltmenin araçlarından biri........
Birşeylere bağımlı kılıyoruz illa ki kendimizi.
Umalım ki o halde, kendimizi bağımlı kıldığımız şey
Kendi hayatlarımız olsun, aşırı derecede benciliğe varmadan.
Böylece belki de, ötekileştirilmekten yakayı sıyırırız...