Ben hiç oraya gitmek istemiyordum. Giderim, biraz kalır dönerim diyordum. Ne olduysa oradayken oldu herşey.. Şimdi mi? Bir dalım varmış, kırıldı.. Kolum kanadım değil... Bir de geveze hallerin ,ne de güzeldi..
Nasıl da herşeyi biliyor,öyle biliyor ki ondan başka bilen yok hiçbir şeyi.. Nasıl da herşeyi görüyor,öyle görüyor ki,geri kalanlar âma sanki... Nasıl da herşeyi okuyor,öyle okuyor ki, ondan başkasına alfabeden harf kalmamış... Bir sen biliyorsun ,üstelik ne de çok biliyorsun...
O güzel kafanın içine tırnaklarımı geçiriyorum,bunu da biliyor musun? Omzundaki pençe izi,ah o izi ben yapmış olmayı ne çok isterdim, omzundan süzülürken kanlar karşında oturup sigara içerdim mesela yahut bir kadeh buz gibi soğuk ve kırmızı şarap da dökebilirdim... Canını mı yaktı alkol? Omzuna sigarayı basmayışım içimdeki merhametten... Ama en merhametlisi de sensin...
Ah ne çoksun sen değil mi??? O kadar çoksun ki ,bana kalan kötülüğün.. Kötüsün,buluta yağmurları hapseden bir gardiyana benziyor kötülüğün.. Patlıcanı bile sebze olduğuna pişman edersin,evet patlıcan diyorum.. En sevdiğin..
Sinirlerimi bozuyorsun,az kaldı geliyor yağmurlar... Senin gibi,deli gibi,yağan yağmurların altında dilerim sırılsıklam olur,ayaza kesersin.. Bir de o camından izlediğim yollar var ya,işte o yollara her çıkışında elindeki şişeyi döker ,kendine şiirler düzersin.
Susuyorum,
Duyuyor musun...
Ben hiç oraya gitmek istemiyordum.
Giderim, biraz kalır dönerim diyordum. Ne olduysa oradayken oldu herşey..
Şimdi mi?
Bir dalım varmış, kırıldı..
Kolum kanadım değil...
Bir de geveze hallerin ,ne de güzeldi..
Nasıl da herşeyi biliyor,öyle biliyor ki ondan başka bilen yok hiçbir şeyi..
Nasıl da herşeyi görüyor,öyle görüyor ki,geri kalanlar âma sanki...
Nasıl da herşeyi okuyor,öyle okuyor ki, ondan başkasına alfabeden harf kalmamış...
Bir sen biliyorsun ,üstelik ne de çok biliyorsun...
O güzel kafanın içine tırnaklarımı geçiriyorum,bunu da biliyor musun?
Omzundaki pençe izi,ah o izi ben yapmış olmayı ne çok isterdim, omzundan süzülürken kanlar karşında oturup sigara içerdim mesela yahut bir kadeh buz gibi soğuk ve kırmızı şarap da dökebilirdim...
Canını mı yaktı alkol?
Omzuna sigarayı basmayışım içimdeki merhametten...
Ama en merhametlisi de sensin...
Ah ne çoksun sen değil mi???
O kadar çoksun ki ,bana kalan kötülüğün..
Kötüsün,buluta yağmurları hapseden bir gardiyana benziyor kötülüğün..
Patlıcanı bile sebze olduğuna pişman edersin,evet patlıcan diyorum..
En sevdiğin..
Sinirlerimi bozuyorsun,az kaldı geliyor yağmurlar...
Senin gibi,deli gibi,yağan yağmurların altında dilerim sırılsıklam olur,ayaza kesersin..
Bir de o camından izlediğim yollar var ya,işte o yollara her çıkışında elindeki şişeyi döker ,kendine şiirler düzersin.
Ne sen Kafka'sın ne de ben Milena..
Zarfları biriktiriyorum artık. Adımı en üste yazıyorum, sakın okuma!
" Bir gün sana up uzun okuyacağın bir şeyler ayarlayacağım.
Söz!"
dedi,
Okudum bitti,
Herkes gitti.
Sen bana geç geldin,ben sana erken
Tutuşsun gün, yansın geceler vaktimiz varken...
Sözlerim sessizliğinde kaybolur mu?
Ben kayboldum, sesinde...
"İyi anlarında sesin kalınlaşıyor
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni."
Eylül'e beş kala...
Gel yamacıma yamacıma,
Bu minik yağmur damlarının sesindeki müjdeyi,bir ben duyarım...
Ağustos yirmi iki, dediler:
" Ustan ölmüş..."
Çok komiksin Azrail...
Turgut Uyar ölür mü?