Bir doktor ve bir peyzaj mimarı, birlikte çok güzel bir hayat kurmuşlar. Doğayla baş başa. Keçileri, köpekleri, tavukları, istediklerini ekebilecekleri bir bahçeleri var, içinde yaşadıkları ve gerçekleştirecekleri nice hayalleri var. İnşa ettikleri taş evde çocukları ve büyükanneleri ile birlikte yaşıyorlar. Büyük anneleri de sempatik, cana yakın bir insan. Allah yollarını açık etsin. MuratCA isimli bu kanalda yayınlanan bu tarz videoları izlemeyi seviyorum. İnsana moral veriyor. Beton ormanında yaşadığımız şehirlerde, ağaçlardan oluşan gerçek bir ormanı ekrandan görmek bile insanı mutlu ediyor. Keşke şehirler cepleri doldurma telaşıyla değil de insanların mutlu bir şekilde yaşayıp yaşayamayacağı düşünülerek inşa edilebilseydi, insanların huzurla, sağlıkla, mutlulukla yaşayabileceği bir şehir planlaması yapılarak, hayata geçirilebilseydi. Keşke çevremize, bilmem kaç milyon eden ruhsuz, çirkin, elde etmek için şimdilerde belki tek ömürlük standart bir çalışmanın bile yetmeyeceği beton yığınları yerine, içinde yaşayanların ve onu tasarlayan mimarın hem duygularını hem zekasını ortaya koyabilen, doğayla uyumlu yaşam alanları inşa edilebilseydi. Keşke insanlar sadece temel yaşam standartlarını sağlayabilmek için doğadan kopuk bir ortamda, kendilerine ailelerine ayıracakları zamandan fedakarlık ederek her gün sekiz saat köle gibi çalışmak zorunda kalmasalardı. Herkes kendi sevdiği işi geleceğinden endişe duymadan yapabilseydi. Kendi içinde mutlu olan insanlar, mutlu bir şehri oluştururdu belki o zaman. Kimse ödeyemediği borçlarının oluşturduğu stresi ya da gerçekleştiremediği hayallerinin, yaşayamadığı hayatının üzüntüsünü, trafikte bir başkasından ya da her hangi bir yerde gücü kendisine yetmeyen birinden çıkartmaya çalışmazdı belki. Tabi bu sadece şehir planlaması ile ilgili değil ekonomiyle de ilgili, kişinin sahip olduğu kişisel özellikler, sahip olduğu ya da olamadığı koşullar vb. pek çok şeyle ilgili, ama şehirlerde daha fazla yeşillik, daha insancıl, insan doğasına daha uygun bir yaşam olsaydı fena mı olurdu yani? Olsun insan yine de her koşulda kendini mutlu edecek bir şeyler bulabilir, bulabilmeli hatta bulmak zorunda. Çünkü ümitsizlik ve moral bozukluğu ile ne bir değişim ne bir ilerleme gerçekleştirilebilir. Önce hayal, sonra ümit sonra çalışmak. Sonrası mı sonrasıysa nasipse, hayırlısıyla ZAFER. :)
İnsanı hayata bağlayan, her şeyle baş etmesini sağlayan duygu... Moraliniz yoksa kendinizi hiç bir şeyiniz yokmuş gibi hissedersiniz... Morali sürekli bozuk olanlar,son kullanma tarihlerine baksınlar.Yenisi gerekebilir... :)
Türkçede sık kullanılır 'moralini bozulmak' 'moralsizlik' vs.. işte bu sık kullanılan kelimeyi biraz eşeleyince bakın nasıl bir anlam çıkıyor. 'moral' fransızca bir kelime olup latince 'moralis' kelimesinden fransızcaya geçmiştir. fransızca sözlük anlamı (ahlak gücü, zorluklara direnme gücü) dür. hali hazırda bir gücü temsil eder. 'moralin bozulması' direncin kırılması anlamına gelir ki; insanın karşılaştığı zorluklar ne kadar büyük olursa olsun yılmaması moralinin; ahlak gücünün yüksek olmasıyla bağlantılıdır.. 'moral' bir nevi iç direniştir.. lakin etrafımızdaki moralleri çoğunlukla yüksek olan insanlara baktığımızda üzüldüklerinde, keder fırtınalarına kapılıp, pesimist maskelerinin en karasını giydiklerini görürüz..
Bir doktor ve bir peyzaj mimarı, birlikte çok güzel bir
hayat kurmuşlar. Doğayla baş başa. Keçileri, köpekleri,
tavukları, istediklerini ekebilecekleri bir bahçeleri var,
içinde yaşadıkları ve gerçekleştirecekleri nice hayalleri var.
İnşa ettikleri taş evde çocukları ve büyükanneleri ile birlikte yaşıyorlar.
Büyük anneleri de sempatik, cana yakın bir insan. Allah yollarını açık etsin.
MuratCA isimli bu kanalda yayınlanan bu tarz videoları izlemeyi seviyorum.
İnsana moral veriyor. Beton ormanında yaşadığımız şehirlerde,
ağaçlardan oluşan gerçek bir ormanı ekrandan görmek bile insanı mutlu ediyor.
Keşke şehirler cepleri doldurma telaşıyla değil de insanların mutlu bir şekilde
yaşayıp yaşayamayacağı düşünülerek inşa edilebilseydi, insanların huzurla,
sağlıkla, mutlulukla yaşayabileceği bir şehir planlaması yapılarak,
hayata geçirilebilseydi. Keşke çevremize, bilmem kaç milyon eden ruhsuz,
çirkin, elde etmek için şimdilerde belki tek ömürlük standart bir çalışmanın bile
yetmeyeceği beton yığınları yerine, içinde yaşayanların ve onu tasarlayan mimarın
hem duygularını hem zekasını ortaya koyabilen, doğayla uyumlu yaşam alanları
inşa edilebilseydi. Keşke insanlar sadece temel yaşam standartlarını sağlayabilmek
için doğadan kopuk bir ortamda, kendilerine ailelerine ayıracakları zamandan
fedakarlık ederek her gün sekiz saat köle gibi çalışmak zorunda kalmasalardı.
Herkes kendi sevdiği işi geleceğinden endişe duymadan yapabilseydi.
Kendi içinde mutlu olan insanlar, mutlu bir şehri oluştururdu belki o zaman.
Kimse ödeyemediği borçlarının oluşturduğu stresi ya da gerçekleştiremediği
hayallerinin, yaşayamadığı hayatının üzüntüsünü, trafikte bir başkasından
ya da her hangi bir yerde gücü kendisine yetmeyen birinden çıkartmaya çalışmazdı
belki. Tabi bu sadece şehir planlaması ile ilgili değil ekonomiyle de ilgili,
kişinin sahip olduğu kişisel özellikler, sahip olduğu ya da olamadığı koşullar vb.
pek çok şeyle ilgili, ama şehirlerde daha fazla yeşillik, daha insancıl, insan doğasına
daha uygun bir yaşam olsaydı fena mı olurdu yani? Olsun insan yine de her koşulda
kendini mutlu edecek bir şeyler bulabilir, bulabilmeli hatta bulmak zorunda.
Çünkü ümitsizlik ve moral bozukluğu ile ne bir değişim ne bir ilerleme gerçekleştirilebilir.
Önce hayal, sonra ümit sonra çalışmak. Sonrası mı sonrasıysa nasipse, hayırlısıyla ZAFER. :)
Düşer..
Hem de sıfırın da altına.. oysa nazlı olan bendim:P
Ancak 12,56 reçetesi merhem olur yareme :)
İnsanı hayata bağlayan, her şeyle baş etmesini sağlayan duygu...
Moraliniz yoksa kendinizi hiç bir şeyiniz yokmuş gibi hissedersiniz...
Morali sürekli bozuk olanlar,son kullanma tarihlerine baksınlar.Yenisi gerekebilir... :)
Türkçede sık kullanılır
'moralini bozulmak' 'moralsizlik' vs..
işte bu sık kullanılan kelimeyi biraz eşeleyince bakın nasıl bir anlam çıkıyor.
'moral' fransızca bir kelime olup latince 'moralis' kelimesinden fransızcaya geçmiştir.
fransızca sözlük anlamı (ahlak gücü, zorluklara direnme gücü) dür.
hali hazırda bir gücü temsil eder.
'moralin bozulması'
direncin kırılması anlamına gelir ki;
insanın karşılaştığı zorluklar ne kadar büyük olursa olsun
yılmaması
moralinin; ahlak gücünün yüksek olmasıyla bağlantılıdır..
'moral' bir nevi iç direniştir..
lakin
etrafımızdaki moralleri çoğunlukla yüksek olan insanlara baktığımızda
üzüldüklerinde,
keder fırtınalarına kapılıp,
pesimist maskelerinin en karasını giydiklerini görürüz..
İnsanın neşesi, hevesi, genel sağlığının iyi olduğunu ifade eden bir kelime
Bir radyo ismini çağrıştırıyor.Adı Moral FM.105.0 frekansında yayın yapar.Tüm Türkiye'den ve dünyadan dinlenebilir.