Harem bazılarının ileri geri konuştuğu gibi padişahın gönül eğlence yeri asla değil.Harem aslında bir okuldur.Haremde yetişen kızlar fetedilen yerlerde görev yapacak ve selamda yetişmiş olan bekar paşalar ve bekar valiler bu haremde yetişmiş olan kız larla ile evlenirdi.Burada yetişen kızlar FIKIH,EDEBİYAT,TARİH ve daha birçok kunuda eğitim alıyorlardı.Gittiği ülkelerde eşini en iyi şekilde temsil etmek ve diğer hanımları herkonuda bilglendirebilmek için.Hem yukarıdaki yazıyı biraz zaman ayırıpta okuya bil selerdi arkadaşlarda eminim bu şekilde konuşmazlardı.
....1980'li yıllar.İstanbul'daki Başbakanlık Arşivi'nde hummalı bir çalışmaya dalmış olan araştırmacılar,kapıdan giren kişinin Başbakan Turgut Özal olduğunu görünce şaşkınlık içinde birbirlerine bakarlar.Sevimli Başbakan herkese hallerini hatırlarını sorar.Bu arada Başbakanımız Amerikalı bir bayan araştırmacının masasına doğru yaklaşır ve hangi konuda çalıştığını öğrenmek ister.Amerikalı kadın araştırmacı(Leslie P.Peirce) ,Osmanlı'da harem hayatını incelediğini söyleyince Başbakanımızın yüzüne bir tebessüm yayılır.Bir Amerikalının hareme bakışını az çok tahmin eden Özal, 'Şu padişahların cariyelerle gününü gün ettiği,zevk u sefa yeri değil mi? Yine neler buldunuz diye takılır kendisine.Bunun üzerine kadın birden ciddileşir ve herkesin içinde soğuk duş etkisi yapan şu cevabı verir:
'Üç kıtayı asırlarca başarıyla yönetmiş bir devletin başının kendi evi demek olan haremde böylesi bir ciddiyetsizlik içinde yaşayabileceğine nasıl ihtimal veriyosunuz? Eğer onlar kendi evlerinde bu kadar gayri ciddi olsalardı,dünyaya nizam verebilirler miydi? Bence harem son derece etkili ve ciddi bir kurumdur.' (alıntı)
Osmanlı padişahları, harem dairesinde istihdam ettirdikleri veya aile hayatı yaşadıkları cariyelerle şer-i şerifin hükümlerini aynen tatbik etmişlerdir. Saray’daki cariyelerin sayıca artması Fatih zamanına rastgelir. Nasıl devşirilen erkekler, Enderun Mektebinde terbiye edilerek Osmanlı devleti’nin askeri ve idari üst makamlarına yükselme imkanı elde etmişlerse, Harem Mektebine alınan cariyelerde zekalarına, ahlaklarına ve güzelliklerine göre evvela haremin hizmetçisi statüsündeki grubu olan cariye, kalfa ve ustalar makamlarına ve sonra da Padişahlar tarafından seçilmeleri halinde (Bu seçim yukarıda da bahsettiğimiz gibi padişahın anneleri tarfından oluyor, padişah ise sadece nihyi kararı veriyordu) Padişah ile karı-koca hayatı yaşayan gözde, ikbal ve Kadın Efendi ve neticede Valide Sultan payelerine kadar yükselme imkanları vardı. O halde Harem Mektebinde yetişen cariyeleri iki gruba ayırabiliriz;
Birinci grub, asıl haremin ve padişah ailesinin hizmetini gören cariyeler.Haremde azen ayıları 400-500’ e ulaşan cariyelerin % 90’ ı bu gruba girer.Bunların Padişah ve ailesinin hizmetlerini görme dışında padişahla aile hayayı yaşamaları mevzubahis değildir.Bunlar kendi aralarında seviyelerine göre 1-Acemiler, 2-Cariyeler, 3-Kalfalar, 4-Ustalar olmak üzre 4 gruba ayrılılardı.Bunlar günümüzde bir çok insanın evlerinde paralı çalışan hizmetçiler statüsünde idi, Ama bekar olduklarından her an padişahın annnelerince seçilip 2. gruba girme imkanları vardı.Ayrıca bunlar istedikleri herhangi biriylede evlenebiliyorlardı, böylece çırağ edilme adı altında evlendirilip haremden çıkarılıyorlardı.
İkinci grub, ise padişahın ailesi idi ki padişah asla 4 kadından fazlası ile aile hayayı yaşamamış, zaman zaman boşadıkları olmuşsada padişahlar içinde 8 den fazla kadınla aile hayatı yaşayanı çıkmamıştır.Ama biraz evvel de dediğimiz gibi padişahın aynı anda nikahlı bulunduğu yani aile hayatı yaşadığı kadın ayısı dörttü.
Batılı bir kısım yazarların Hare’le ilgili kitapları, erotik romanlar gibidir ve tamamen hayali olan sahnelerle doludur.Burada Kitaplarda ki hayal mahsulü iftiraları tek tek ele almamız fazlaca uzun süreceğinden bu mesele ile ile ilgili 1960’lı yıllarda Harem’in restorasyonunda görevli bir Fransız tarihçisi olan Robert Anhegger’i dinlemek gerekiyor:
“ Harem’in Avrupalıların yüzyıllarca yazıp çizdiği ile hiç bir alakası olamdığını farkettim.Harem padişahın dilediği kadınla yatması için düzenlenmiş bir kurum değil.Mimarisi bile vuna uygun değil. Padişahın cariyeleri görebilmesi ve aralarından birini seçebilmesi mümkün değil.Kapılar daireler geçişler buna göre planlanmamış.Cariyeler 25 kişilik koğuşlarda kalıyor,üst katta yatan kalfaların sıkı denetimi söz konusu.Padişahın annesi kendi bölümünde, padişahın kadınları ayrı bölümde, padişah ise kendi dairesinde. Padişahın kadınını annesi seçip oğluna sunuyor.Padişahın kalkıpcariyeler bölümüne geçebilmesi için kuş olup uçması lazım.Harem bir üniversite gibi düşünülmüş. Cariyeler ise öğrenciler.Burada yaşayanların bir dakikası bile boş geçirilmiyor sürekli bir eğitim biçki, nakış,müzik,....Cariyeler köle değil,hele cinsel köle hiç değil, bence doğru deyim cariyenin padişahın evlatlığı olduğudur.”
Harem bazılarının ileri geri konuştuğu gibi padişahın gönül eğlence yeri asla değil.Harem aslında bir okuldur.Haremde yetişen kızlar fetedilen yerlerde görev yapacak ve selamda yetişmiş olan bekar paşalar ve bekar valiler bu haremde yetişmiş olan kız larla ile evlenirdi.Burada yetişen kızlar FIKIH,EDEBİYAT,TARİH ve daha birçok kunuda eğitim alıyorlardı.Gittiği ülkelerde eşini en iyi şekilde temsil etmek ve diğer hanımları herkonuda bilglendirebilmek için.Hem yukarıdaki yazıyı biraz zaman ayırıpta okuya bil selerdi arkadaşlarda eminim bu şekilde konuşmazlardı.
....1980'li yıllar.İstanbul'daki Başbakanlık Arşivi'nde hummalı bir çalışmaya dalmış olan araştırmacılar,kapıdan giren kişinin Başbakan Turgut Özal olduğunu görünce şaşkınlık içinde birbirlerine bakarlar.Sevimli Başbakan herkese hallerini hatırlarını sorar.Bu arada Başbakanımız Amerikalı bir bayan araştırmacının masasına doğru yaklaşır ve hangi konuda çalıştığını öğrenmek ister.Amerikalı kadın araştırmacı(Leslie P.Peirce) ,Osmanlı'da harem hayatını incelediğini söyleyince Başbakanımızın yüzüne bir tebessüm yayılır.Bir Amerikalının hareme bakışını az çok tahmin eden Özal, 'Şu padişahların cariyelerle gününü gün ettiği,zevk u sefa yeri değil mi? Yine neler buldunuz diye takılır kendisine.Bunun üzerine kadın birden ciddileşir ve herkesin içinde soğuk duş etkisi yapan şu cevabı verir:
'Üç kıtayı asırlarca başarıyla yönetmiş bir devletin başının kendi evi demek olan haremde böylesi bir ciddiyetsizlik içinde yaşayabileceğine nasıl ihtimal veriyosunuz? Eğer onlar kendi evlerinde bu kadar gayri ciddi olsalardı,dünyaya nizam verebilirler miydi? Bence harem son derece etkili ve ciddi bir kurumdur.'
(alıntı)
Osmanlı padişahları, harem dairesinde istihdam ettirdikleri veya aile hayatı yaşadıkları cariyelerle şer-i şerifin hükümlerini aynen tatbik etmişlerdir. Saray’daki cariyelerin sayıca artması Fatih zamanına rastgelir. Nasıl devşirilen erkekler, Enderun Mektebinde terbiye edilerek Osmanlı devleti’nin askeri ve idari üst makamlarına yükselme imkanı elde etmişlerse, Harem Mektebine alınan cariyelerde zekalarına, ahlaklarına ve güzelliklerine göre evvela haremin hizmetçisi statüsündeki grubu olan cariye, kalfa ve ustalar makamlarına ve sonra da Padişahlar tarafından seçilmeleri halinde (Bu seçim yukarıda da bahsettiğimiz gibi padişahın anneleri tarfından oluyor, padişah ise sadece nihyi kararı veriyordu) Padişah ile karı-koca hayatı yaşayan gözde, ikbal ve Kadın Efendi ve neticede Valide Sultan payelerine kadar yükselme imkanları vardı. O halde Harem Mektebinde yetişen cariyeleri iki gruba ayırabiliriz;
Birinci grub, asıl haremin ve padişah ailesinin hizmetini gören cariyeler.Haremde azen ayıları 400-500’ e ulaşan cariyelerin % 90’ ı bu gruba girer.Bunların Padişah ve ailesinin hizmetlerini görme dışında padişahla aile hayayı yaşamaları mevzubahis değildir.Bunlar kendi aralarında seviyelerine göre 1-Acemiler, 2-Cariyeler, 3-Kalfalar, 4-Ustalar olmak üzre 4 gruba ayrılılardı.Bunlar günümüzde bir çok insanın evlerinde paralı çalışan hizmetçiler statüsünde idi, Ama bekar olduklarından her an padişahın annnelerince seçilip 2. gruba girme imkanları vardı.Ayrıca bunlar istedikleri herhangi biriylede evlenebiliyorlardı, böylece çırağ edilme adı altında evlendirilip haremden çıkarılıyorlardı.
İkinci grub, ise padişahın ailesi idi ki padişah asla 4 kadından fazlası ile aile hayayı yaşamamış, zaman zaman boşadıkları olmuşsada padişahlar içinde 8 den fazla kadınla aile hayatı yaşayanı çıkmamıştır.Ama biraz evvel de dediğimiz gibi padişahın aynı anda nikahlı bulunduğu yani aile hayatı yaşadığı kadın ayısı dörttü.
Batılı bir kısım yazarların Hare’le ilgili kitapları, erotik romanlar gibidir ve tamamen hayali olan sahnelerle doludur.Burada Kitaplarda ki hayal mahsulü iftiraları tek tek ele almamız fazlaca uzun süreceğinden bu mesele ile ile ilgili 1960’lı yıllarda Harem’in restorasyonunda görevli bir Fransız tarihçisi olan Robert Anhegger’i dinlemek gerekiyor:
“ Harem’in Avrupalıların yüzyıllarca yazıp çizdiği ile hiç bir alakası olamdığını farkettim.Harem padişahın dilediği kadınla yatması için düzenlenmiş bir kurum değil.Mimarisi bile vuna uygun değil. Padişahın cariyeleri görebilmesi ve aralarından birini seçebilmesi mümkün değil.Kapılar daireler geçişler buna göre planlanmamış.Cariyeler 25 kişilik koğuşlarda kalıyor,üst katta yatan kalfaların sıkı denetimi söz konusu.Padişahın annesi kendi bölümünde, padişahın kadınları ayrı bölümde, padişah ise kendi dairesinde. Padişahın kadınını annesi seçip oğluna sunuyor.Padişahın kalkıpcariyeler bölümüne geçebilmesi için kuş olup uçması lazım.Harem bir üniversite gibi düşünülmüş. Cariyeler ise öğrenciler.Burada yaşayanların bir dakikası bile boş geçirilmiyor sürekli bir eğitim biçki, nakış,müzik,....Cariyeler köle değil,hele cinsel köle hiç değil, bence doğru deyim cariyenin padişahın evlatlığı olduğudur.”
paran olacak her mılletten bı tane hatun alıp kuracan haremi gerisi sana kalmıs
kendimi haremde gibi his ediyorum yahu :)))
bknz:nedir bölümü
***harem birçok konuda olduğu gibi hanımlar için sazın, sözün, müziğin ve raksın tedris edildiği bir talim ve terbiye yeriydi.