Bu, 19. yy’da, Fransa’da ve resimle ortaya çıkmış bir sanat akımının adıdır. Gravür ressamı ve oyun yazarı Louis Leroy diye biri, marjinal ressamlarca açılan o günkü bir sergi için “emprestyonistler” deyince (yazınca) , böylece ve belki hiç düşünmeden ancak bir vâdeye bağlı olarak akımın adını da koymuştur. Sanatçılar ise, başlangıçta kendileri için “uzlaşmazlar” demişlermiş! Davranış biçimleri baz alınırsa, aslında bu deyiş de onları pekâlâ doğru bir şekilde târif etmiş olacaktır. Akımın kurucusu sayılan ünlü ve başlıca sanatçıları C. Pissarro, A. Sisley, C. Monet, P. Cezanne, E. Degas, B. Morisot ve A. Renoir gibi ressamlardır. Akım, daha sonra diğer sanat dalları, özellikle de edebiyat ve müziği, hattâ felsefeyi etkilemiştir. Akımın müzikteki öncüsüyse gene bir Fransız olan kompozitör Debussy’dir. Onu; Ravel, Roussel ve Schimitt gibi diğer bâzı sanatçılar tâkip etmişlerdir. İzlenimciler; baktıkları, gördükleri veyâ yaptıklarında gerçeğe bağlı ve sâdık kalmamakla tanınmışlardır. Onlar eserlerinde, gördüklerini değil de görmek istediklerini esas almışlardır. Akım, bir bakıma da objektif olmamak, kendine göre takılmak ve öyle yorumlamaktır. Eğer, İzlenimci sanatkârlar arasında, branş gözetilmeksizin bir değerlendirilme yapılsaydı, “Bolero” bestesiyle dünyâ çapında üne kavuşmuş Joseph Maurice Ravel, şüphesiz ilk hatırlanacak kimlik olurdu. O Ravel ki, bugün Akım’ın kendisinden çok daha ünlü bir kompozitördür. Şurası da ayrıca ilgi çekici husustur: Dünyâca sevilmiş tekdüze ses hârikası Bolero’nun ünü de, kendisini besteleyen Ravel’den daha yaygındır! Yâni… Ravel’in Bolerosu değil de, Bolero’nun Ravel’i gibi! Empresyonizm diyerek Ülke’mize dönersek… Halk müziğimize hançer gibi saplanan bizdeki Arabesk terânelere de, eser (!) sâhiplerinin kültürümüze kazandırdıkları kendi seviyelerinde empresyonist bir akım gözüyle bakılabilecektir. Ne var ki, bunların yaşayacakları süre belli olmadığı gibi, dünyâya mal olup yayılmaları tabiatıyla söz konusu bile değildir.
izlenimcilik diye dilimize çevrilmesi bu akımın anlaşılmasını zorlaştırır bir bakıma..izleyip bir eser ortaya koymak değildir ki amaç..
gözle görülen şeylerin zihinde bıraktığı anlık etkiler üzerinden oluşturmaktır eserleri..yani kısaca görülen şeylerin sanatçının üzerinde bıraktığı intibaa daha önemlidir. o nedenle empresyonist sanatçılara baktığımızda gördüklerinden ziyade algıladıklarını resmettiklerini ya da yazdıklarını görürüz. van gogh gibi monet gibi..
empresyonizm bana kendince,isteğe göre yapılan resim türünü çağrıştırıyor.empresyonizm çıktığı dönemlerde her ne kadar sevilmemişsede günümüzde kıymetini bilen insanlar çok oluyor.bu da şimdiki insanlar sanata karşı duyarlı ve saygılı olduğunu yansıtıyor.bende bu dalda uğraştığım için empresyonizmi çok ama çok seviyorum.bu resim türüne karşı herkesten daha duyarlı ve saygılıyım.
bu akıma dahil tablolardaki objeler konturdan bağımsızdır. eserlerdeki 'hatların belirsizliği' konsepti dönemin sanat eleştirmenleri tarafından hoş karşılanmamış, eleştirmenlerin empresyonist tabloların bir 'henüz bitmemişlik' havası yansıttığını iddia etmesine sebep olmuştur. empresyonizmin ilk döneminde bu akıma bağlı ressamlar ve eserleri ciddiye alınmamış ve bu eserlere sergi imkanı 'pek' sağlanmamıştır. işin ilginci çıktığı dönemde pek beğeneni olmayan bu akımın eserleri için günümüzde hemen her gün musee d'orsay önünde metrelerce kuyruklar olmaktadır....
hani bazen deriz ya 'ama ben boyle hissediyorum' yada 'ben boyle olsun istiyorum' yada 'ben boyle goruyorum yada gormek istiyorum' buda yaptiginiz seye kendinizi katma sanatidir. genelde resimde kullanilir, ilk ornek claude monettir ama duygusal olarak en buyuk ornek van gogh, dusunce olarakta,kandinsky'dir(benim icin) . impressionism'e sadece resimde degil, muzikte, edebiyatta ve diger bir cok sanat dalinda da rastlanir.
kötü taktik, adamın izlediğini, adamı izleyerek, izlenecek bi vaka haline gelerek izleriz. NOKTA. hiç özel bulmuyorum bu 'EMPRESYONİZM' i, edebiyat açısından
Empresyonizm (izlenimcilik) , 19. yüzyılda Fransa'da ortaya çıkmış ve bütün sanat dallarını etkilemiş bir akımdır.Başka bir dil ile, doğadaki dış unsurların kişinin kendi içerisinde birtakım izlenim, duygusal iz bırakmasını savunan sanat ve edebiyat akımıdır. Bu akım içerisinde yer alan sanatçılar, doğayı, çevreyi olduğu gibi değil, dış unsurların görünüşünü değiştirmeden, kendi izlenimleri yardımı ile tasarladıkları şekilde resme yansıtmışlardır.
Resimde izlenimcilik, özellikle ışık ve renkten kaynaklanan görsel izlenimlerin tanımlanmasına adanmış olduğu söylenebilir. Bu akımı takip edenler tarafından, resmedilen nesne veya olaydan çok günün belirli bir zamanı, belirli bir ışıkta sanatçı üzerindeki izlenimlere önem verilmekte, akımın öncüleri Claude Monet ve Camille Pissarro olarak kabul edilmektedir.
Edelfelt, Albert Gustav Aristides 1905Onlara göre sanatçı doğrudan doğruya, gerçeği değil de gördüklerinin kendisinde uyandırdığı duygu ve düşünceleri esas almış ayrıca varlığın gerçekçiliği ve nesnelliği ikinci plana atılarak, kişisel yorum ön plana çıkarılmıştır.
İzlenimcilikte, yorumlar ve izlenimler, sanatçıdan sanatçıya değişeceği ve her sanatçı, eserinde kendinde oluşan duyguyu ve izlenimi anlatacağı için, meydana getirilen edebî eser, yazarın veya şairin kişiliğine dair izler taşıyacaktır.
Bu akım Sembolizmin bir aşaması olarak kabul edilebilir. Zira temsilcileri arasında sembolizmin önemli temsilcileri de yer almış ve bu akımın etkilerini taşıyan eserler vermişlerdir.
Empresyonizm: Güzel sanatlar lisesi resim öğrencisi olan ben; empresyonizm(impressionism) hakkında şunları söyleyebilirim... fotoğrafın bulunmasından sonra ortaya çıkan impressionism,nesnelerin(bina,ağaç,vs..) aslında göründüğü gibi olmadığını,değişen güneş ışığı altında renk değiştirdiğini savunur.Doğru bir savunmadır ve soyut sanat akımına,modern sanata atılan büyük bir adımdır.Ve bu konuyu kendi sözümü ekleyerek bitiriyorum: Işık hayattır; fakat hayat ışık değildir...M.Ali
emperyalizm ile bir alakası var mı ki?
gozlerimden iceriye akan nur/ nurun ruhumdaki akisleri
Icime dogan
- bence sanat, dedigimiz sanat...!
Türkçe İzlenimcilik…
Bu, 19. yy’da, Fransa’da ve resimle ortaya çıkmış bir sanat akımının adıdır. Gravür ressamı ve oyun yazarı Louis Leroy diye biri, marjinal ressamlarca açılan o günkü bir sergi için “emprestyonistler” deyince (yazınca) , böylece ve belki hiç düşünmeden ancak bir vâdeye bağlı olarak akımın adını da koymuştur. Sanatçılar ise, başlangıçta kendileri için “uzlaşmazlar” demişlermiş! Davranış biçimleri baz alınırsa, aslında bu deyiş de onları pekâlâ doğru bir şekilde târif etmiş olacaktır.
Akımın kurucusu sayılan ünlü ve başlıca sanatçıları C. Pissarro, A. Sisley, C. Monet, P. Cezanne, E. Degas, B. Morisot ve A. Renoir gibi ressamlardır. Akım, daha sonra diğer sanat dalları, özellikle de edebiyat ve müziği, hattâ felsefeyi etkilemiştir. Akımın müzikteki öncüsüyse gene bir Fransız olan kompozitör Debussy’dir. Onu; Ravel, Roussel ve Schimitt gibi diğer bâzı sanatçılar tâkip etmişlerdir.
İzlenimciler; baktıkları, gördükleri veyâ yaptıklarında gerçeğe bağlı ve sâdık kalmamakla tanınmışlardır. Onlar eserlerinde, gördüklerini değil de görmek istediklerini esas almışlardır. Akım, bir bakıma da objektif olmamak, kendine göre takılmak ve öyle yorumlamaktır. Eğer, İzlenimci sanatkârlar arasında, branş gözetilmeksizin bir değerlendirilme yapılsaydı, “Bolero” bestesiyle dünyâ çapında üne kavuşmuş Joseph Maurice Ravel, şüphesiz ilk hatırlanacak kimlik olurdu. O Ravel ki, bugün Akım’ın kendisinden çok daha ünlü bir kompozitördür. Şurası da ayrıca ilgi çekici husustur: Dünyâca sevilmiş tekdüze ses hârikası Bolero’nun ünü de, kendisini besteleyen Ravel’den daha yaygındır! Yâni… Ravel’in Bolerosu değil de, Bolero’nun Ravel’i gibi!
Empresyonizm diyerek Ülke’mize dönersek… Halk müziğimize hançer gibi saplanan bizdeki Arabesk terânelere de, eser (!) sâhiplerinin kültürümüze kazandırdıkları kendi seviyelerinde empresyonist bir akım gözüyle bakılabilecektir. Ne var ki, bunların yaşayacakları süre belli olmadığı gibi, dünyâya mal olup yayılmaları tabiatıyla söz konusu bile değildir.
Mete Esin
izlenimcilik diye dilimize çevrilmesi bu akımın anlaşılmasını zorlaştırır bir bakıma..izleyip bir eser ortaya koymak değildir ki amaç..
gözle görülen şeylerin zihinde bıraktığı anlık etkiler üzerinden oluşturmaktır eserleri..yani kısaca görülen şeylerin sanatçının üzerinde bıraktığı intibaa daha önemlidir. o nedenle empresyonist sanatçılara baktığımızda gördüklerinden ziyade algıladıklarını resmettiklerini ya da yazdıklarını görürüz. van gogh gibi monet gibi..
şiirde impressionism:
anlık duyumsamaların estetik anlatıya evrilebilme başarısı
Sadece resimde değil edebiyattada geçen bir akımdır.
izlenimcilik.
empresyonizm bana kendince,isteğe göre yapılan resim türünü çağrıştırıyor.empresyonizm çıktığı dönemlerde her ne kadar sevilmemişsede günümüzde kıymetini bilen insanlar çok oluyor.bu da şimdiki insanlar sanata karşı duyarlı ve saygılı olduğunu yansıtıyor.bende bu dalda uğraştığım için empresyonizmi çok ama çok seviyorum.bu resim türüne karşı herkesten daha duyarlı ve saygılıyım.
bu akıma dahil tablolardaki objeler konturdan bağımsızdır. eserlerdeki 'hatların belirsizliği' konsepti dönemin sanat eleştirmenleri tarafından hoş karşılanmamış, eleştirmenlerin empresyonist tabloların bir 'henüz bitmemişlik' havası yansıttığını iddia etmesine sebep olmuştur. empresyonizmin ilk döneminde bu akıma bağlı ressamlar ve eserleri ciddiye alınmamış ve bu eserlere sergi imkanı 'pek' sağlanmamıştır.
işin ilginci çıktığı dönemde pek beğeneni olmayan bu akımın eserleri için günümüzde hemen her gün musee d'orsay önünde metrelerce kuyruklar olmaktadır....
hani bazen deriz ya 'ama ben boyle hissediyorum' yada 'ben boyle olsun istiyorum' yada 'ben boyle goruyorum yada gormek istiyorum' buda yaptiginiz seye kendinizi katma sanatidir. genelde resimde kullanilir, ilk ornek claude monettir ama duygusal olarak en buyuk ornek van gogh, dusunce olarakta,kandinsky'dir(benim icin) .
impressionism'e sadece resimde degil, muzikte, edebiyatta ve diger bir cok sanat dalinda da rastlanir.
kötü taktik, adamın izlediğini, adamı izleyerek, izlenecek bi vaka haline gelerek izleriz. NOKTA. hiç özel bulmuyorum bu 'EMPRESYONİZM' i, edebiyat açısından
monet tablolarını anımsatan terim
Empresyonizm (izlenimcilik) , 19. yüzyılda Fransa'da ortaya çıkmış ve bütün sanat dallarını etkilemiş bir akımdır.Başka bir dil ile, doğadaki dış unsurların kişinin kendi içerisinde birtakım izlenim, duygusal iz bırakmasını savunan sanat ve edebiyat akımıdır. Bu akım içerisinde yer alan sanatçılar, doğayı, çevreyi olduğu gibi değil, dış unsurların görünüşünü değiştirmeden, kendi izlenimleri yardımı ile tasarladıkları şekilde resme yansıtmışlardır.
Resimde izlenimcilik, özellikle ışık ve renkten kaynaklanan görsel izlenimlerin tanımlanmasına adanmış olduğu söylenebilir. Bu akımı takip edenler tarafından, resmedilen nesne veya olaydan çok günün belirli bir zamanı, belirli bir ışıkta sanatçı üzerindeki izlenimlere önem verilmekte, akımın öncüleri Claude Monet ve Camille Pissarro olarak kabul edilmektedir.
Edelfelt, Albert Gustav Aristides 1905Onlara göre sanatçı doğrudan doğruya, gerçeği değil de gördüklerinin kendisinde uyandırdığı duygu ve düşünceleri esas almış ayrıca varlığın gerçekçiliği ve nesnelliği ikinci plana atılarak, kişisel yorum ön plana çıkarılmıştır.
İzlenimcilikte, yorumlar ve izlenimler, sanatçıdan sanatçıya değişeceği ve her sanatçı, eserinde kendinde oluşan duyguyu ve izlenimi anlatacağı için, meydana getirilen edebî eser, yazarın veya şairin kişiliğine dair izler taşıyacaktır.
Bu akım Sembolizmin bir aşaması olarak kabul edilebilir. Zira temsilcileri arasında sembolizmin önemli temsilcileri de yer almış ve bu akımın etkilerini taşıyan eserler vermişlerdir.
Empresyonizm:
Güzel sanatlar lisesi resim öğrencisi olan ben; empresyonizm(impressionism) hakkında şunları söyleyebilirim...
fotoğrafın bulunmasından sonra ortaya çıkan impressionism,nesnelerin(bina,ağaç,vs..) aslında göründüğü gibi olmadığını,değişen güneş ışığı altında renk değiştirdiğini savunur.Doğru bir savunmadır ve soyut sanat akımına,modern sanata atılan büyük bir adımdır.Ve bu konuyu kendi sözümü ekleyerek bitiriyorum:
Işık hayattır; fakat hayat ışık değildir...M.Ali
empresyonizm izlemçilik tir