Geceleyin gökteki yıldızları saymaya çalışırken
güneşin doğup sabah olduğunu farkedemeyecek kadar kısadır yaşam.
Ya da trende yolculuk yaparken
pencerelerden öteye taşan göz ucu bakışlarla
çevreyi seyrederken
bir de bakmışsın ki varmıştır tren son istasyona.
Feryadı isyanımın duy sesini,
Çık gel ardına sığındığın
Yıkılmaz mahfuz surlarından.
Bana göç et
Bana iltica et.
Gel,
Gözlerim uzak bir şehir olsa da gözlerine,
Ellerim geçmiş bir zaman gibi imkansız olsa da ellerine
Kapına sevinçli gelişler,
Düşlerine kır papatyaları,
Pencerelerine ise gün ışığı bıraktım.
Yollarına hanımeli ve nergisler,
Kim bilir gecenin hangi saatinde ve karanlığındasın.
Elinde boşaltışmış bir valiz ile bir mültecisin hayatın kıyılarında.
Vakit yorucu bir yolculuğa çıkma saatidir.
Geride çocuklardan alınmış bir korku bırakıyoruz yarına.
Tedirgin bir bekleyişte akıyoruz
Biliyoruz fakat dokunamıyoruz bu sessiz ve soğuk bekleyişe.
Tenhasındayım gecenin,
Sensizliğin de en koyu sancılarındayım.
Elmacık kemiklerimi örseliyor ay ışığı,
Şakaklarımda ise prangalı bir ağrı nöbette.
Yıldızlar yine toplatılmış gökyüzümde
Ne ses ne ışık sızmakta hücreme
Yokluğunda uykular biriktiriyorum hasretine yol gözleyen gözlerimde.
Dilim suskun bir şarkının ezgisinde ismini sayıklıyor.
Senli düşünceler benliğimin tüm coğrafyasında dolanıyor.
Zemheri soğuğuna inat çiçek açan kardelenler filizleniyor sensiz bedenimde.
Ben,mutluluk yıldızlarına tutunuyorum gecenin şafak vaktinde.
Çünkü düşlerim senin deseninde,
Lekeli bir örtüdür yokluğunda gökyüzü;
Yüzüme,gözlerime ve tüm yönlerime yapışıp duran,
Beni çıkmazlarda ve alaca karanlıkta bırakan.
...
İsli bir lambadan kalan bir kalıntıdır yokluğunda güneş;
her sabah korkuluksuz kör pencerelerime doğan
Bakındığın gökyüzünde güneşin yok olmuşsa,
Görünmüyorsa bir türlü,
Ulaşmıyorsa gözlerin onun varlığına
Ne diğer yıldızların ışıltısının bir anlamı olur,
Ne gecenin uzunluğunun ya da kısalığının,
Ne de gökteki dolunayın veya hilalin hükmü olur.
Yokluğunun bilmem kaçıncı yüzyılı
Tarih öncesinden bugüne uzayan.
Sensizliğin yine bilindik esareti içimde.
Ben içime,
İçim sana esir tüm zamanlarda ve zindanlarda.
Kapanır yokluğunun zindanında arka arkaya ışığa perde olan tüm kapılar,
Her şey kırık dökük,
Her şey paramparça tüm düzlemlerimde.
Her yer adressiz bir meçhul,
Her yer çıkışı olmayan bir labirent.
Her saniyesi kırık cam parçası üzerinde yürüdüğüm,
Her saniyesi zehirli bir iğne damarlarımdan vurulduğum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!